|
 |
|

İLKER SARIER
Mesajın mesajı
Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök, Ankara temsilcisi gazetecilerle bir toplantı yaptı.
Söyleyeceklerini söyledi. Fakat "gümbürtüsü" devam ediyor.
Her zaman olduğu gibi, "söylenenlerin" değil, "imaların" peşinde koşturuyoruz.
Genelkurmay Başkanı, sabah gazeteleri okuduğunda, "neler neler söylediğini" çözebilmek için belki de ter döküyordur.
Büyükanıt Paşa'yı yanına alıp, "Bak, meğer biz ne demek istemişiz, keşke şunu daha açıkça söyleseydik" diye hayıflanmaktadır.
Hepimiz, komutanın "kimlere ne mesaj verdiği"nin peşinde olduğumuza göre, bizzat komutanın kendisinin de, "mesajlarının peşine düştüğünü" tahmin etmek zor değil.
Yazarların mesajdan çıkardıkları "manaları" çözelim derken bitap düştük.
Düşünüyorum da, belki de demokrat Türk basını Genelkurmay'dan bir nevi intikam alıyor.
"Madem siz ikide bir mesaj veriyorsunuz, alın öyleyse kendi mesajınızı çözün de görelim" şeklinde...
"Niye böyle yapılıyor, ne gerek var?" diye eleştirmiyorum.
Burası Fransa değil...
Fransa olsaydı, zaten Genelkurmay Başkanı açıklama yapma gereği duymazdı.
Yapmaya kalkışsaydı da, bu derece önemsenmezdi. Neredeyse 10 yılda bir darbe veya darbe girişimi yaşamışsanız, son darbeden bu tarafa da 23 yıl geçmiş de, "hayrola, bizim iyi saatte olsunlar bu defa niye bu kadar gecikti" diye merak içinde iseniz, bir genelkurmay başkanının açıklamaları her zaman büyük önem taşımaya devam edecektir.
Kaldı ki, "balans ayarları"nın henüz kökü de kurumuş değildir.
İşte bu "tarihsel politik doku" yüzünden, "karşılıklı hassasiyetler" süregidiyor. Bir memlekette, "paşa" denildiği zaman hala akan sular duruyorsa, bu böyle olacaktır.
Demokrasi, bütün kurum ve teamülleri ile oturmamış bulunduğu için, her çevrenin bir ya da birkaç hassasiyeti var, olacak da...
Solcular, kapitalizme karşı hassas...
Milliyetçiler, Sertab Erener'in İngilizce şarkı söylemesine karşı hassas...
Silahlı Kuvvetler, "atamalara" karşı hassas...
Bürokrasi, gelip giden hükümetlere karşı hassas... Rantçılar, faizlere karşı hassas...
Hükümetler, haldır haldır "akıp duran devlet çeşmelerine karşı" hassas...
Medya ise, bütün hassasiyetlere karşı hassas...
Türkiye kaynamaya, fokurdamaya devam ediyor.
Cumhuriyet Gazetesi de, "Kemalizm"den yana "imam hatiplere karşı" hassas olduğu içindir ki, son derece doğal olarak "genç subaylar tedirgin" manşetini 7 sütuna oturtabiliyor.
Ateş olmayan yerden duman tütmeyeceğini herkes bilir.
Bu işler böyle geldi, daha bir süre böyle devam edecek... Çünkü burası Fransa değil!..
Demokrasiyi, toplumsal meselelerin kökten halledilmesinin yegane formülü olarak kabul edip hayata hep birlikte geçirebildiğimiz zaman ancak felah bulacağız.
Ekonomi ve devlet icraatlarında şeffaflık, toplumsal hayatta da demokrasi ve özgürlük...
En kısa yolu da şimdilik Avrupa Birliği üyeliği...
Bu istikametten şaşmazsak eğer, tartışa tartışa, mesajları okuya yorumlaya, demokrasiye ulaşacağız. Ben, kötümser değilim.
Önceki gün de yazdım, Silahlı Kuvvetler'in, "AB'ye karşı olmadığını deklare etmesi" olumlu bir beyandır. Şu sıralar bir "darbe yaklaşımı" içinde olmamaları da, ülkemize "ihsan edilmiş" bir sevinç olsa gerektir.
Bizim için "Balans ayarları"nın da tarihe karışmasını beklemekten başka çare görünmüyor şimdilik...
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|