Bir ev ortamı gibi dekore edilen Hepsi Hikâye’de tasavvuf atölyesine ilgi büyük (sağ üstte).
İLİŞKİLİ HABERLER
Hikâyeler evinde sohbet saatleri
Hikâyeler evinde sohbet saatleri
Bebek'te açılan Hepsi Hikâye, felsefeden klasik müziğe, tasavvuftan edebiyata kadar çeşitli dallarda kendini geliştirmek isteyenleri buluşturuyor. Hayallerinin peşinden giderek bu sıradışı mekânı yaratan Zeynep Atılgan Boneval, hayatla ilgili soru sormaktan vazgeçmeyenleri yaşamın anlamını birlikte keşfetmeye davet ediyor..
Bebek'te bir apartmanın, genişçe bir bahçe katında, sanki bir arkadaşımıza sohbete gelmiş gibiyiz...
Duvarlardaki raflarda boydan boya kitaplar, dünyanın farklı ülkelerinde çekildiği belli olan rengârenk fotoğraflar, küçük objeler, taşlar dizili...
Açık bir mutfakta çay demleniyor, koltuklardaki renkli yastıklar huzura çağırıyor... O gün orada buluşanlar ise uzun, ahşap bir masanın çevresinde oturmuş, çayları, kahveleriyle birbirlerini önceden hiç tanımasalar da rahat biçimde sohbet ediyorlar. Günün konusu 'tasavvuf'... Ama edebiyattan başlayıp, dinler tarihine kadar uzanıyor bu keyifli sohbet... Neredeyse üç saat boyunca kimsenin gözü saate gitmiyor, cep telefonuyla konuşmuyor, "Acelem var, bir yere yetişmeliyim,'' demiyor.
Moderatör Ali Canip Olgunlu ise bir yandan bilgi verirken, bir yandan da sorulara cevap veriyor: "Ahmet Ümit'in Bab-ı Esrar kitabının tasavvufla ilgisi var mı?", "Elif Şafak'ın Aşk romanı, Mevlana'yı tanımak isteyenler için bir seçim olabilir mi?", "Neden her insanın ruhunda mistik eğilim ve ihtiyaçlar olmaz?" Sorular uzayıp gidiyor...
Olgunlu'nun da hiç acelesi yok, bir yere yetişme telaşı içinde değil, "Böyle de soru olur mu?" diye eleştirel bir ifadeyle geçiştirmiyor... Doğrusu bu tabloyu, telefon sesleriyle bölünmeden, başka bir yerde olma telaşı yaşamadan, kimsenin kimseyi dinlemediği halde her kafadan bir ses çıkmadan, alakasız konularla dağılmadan üç saat geçirmeyi özlemenin izleri okunuyor yüzlerden...
Aramızda, başarılı bir iş kadını ve kariyerinin en verimli dönemindeyken hayallerinin peşinden gitme cesareti göstererek, her şeye en başından başlayıp bu mekânı yaratan Zeynep Atılgan Boneval da var. Dikkatle elindeki deftere notlar alıyor, meraklı bir öğrenci gibi... Sonra da bize Hepsi Hikâye adını verdiği bu sıradışı buluşma mekânını açmaya nasıl karar verdiğini anlatıyor: "Henüz sekiz yaşındayken anneme 'Hayatın anlamı ne?' diye sorduğumda, korkmuş olmalı..." diyor gülerek... Üniversitede ise o yıllarda bütün gençlerin 'ideal' gibi gördüğü işletme eğitimi alıp, iş hayatına atılıyor. 15 yıllık başarılı bir kariyerin ardından, üstelik müdürken bu kez sorgulamaları "Hayatın anlamı bu mu?" şeklinde tekrar başlıyor: "Hayatım dümdüz bir kariyer çizgisinde gitti. Çok uzun bir süre hedefim hep toplum tarafından doğru kabul edilen bir okuldan mezun olmak, o şirketlere girmekti... Biraz da hızlı yükseldim ve yükseldikçe onun getirdiği sorumluluk ve stres de arttıkça 'Ben kimim aslında? Ne istiyorum?' demeye başladım. Ne istemediğini bulmakla başlıyor her şey... Bir taraftan da edebiyat, felsefe, sanat tarihi, varoluşçu felsefe ve psikoloji okudum. Okulda okuduklarımızdan çok farklı şekilde, edilgen bir eylemden çıkıp, diyaloga dönüştü okuduklarım.
İçimde başka bir dünya açıldı ve o zamana kadar bastırdığım 'ben'in büyümesine izin verdi bu diyaloglar...
Sonra da o tohumlar söylemlerime, davranışlarıma, seçimlerime, yaşam tarzıma geçmeye başladı. Aynı ortamın içinde var olmak istemediğime, o oyunun dışından tekrar kendimi var etmek istediğime karar verdim."
HAYATIN ANLAMI NE?
Boneval, bu sorgulamaları yaparken önce Bebek'te bir depo olan bu daireyi kiralamış. Bir süre sonra da işinden ayrılmış... Geçen yaz Alaçatı'dayken de bir sabah sahilde topladığı çakıl taşlarına bakarken, "Hepsi birbirinden farklı, ne güzel... Ama sonunda her şey yok oluyor,'' diye düşünürken Hepsi Hikâye'nin adı ve nasıl bir mekân olacağı ortaya çıkmış: "Hikâyeler, soru işaretleriyle olan bağlantım, o soruların sorulabileceği ve cevaplarını bulmak için yol gösterici bir platform oluşturmak gerekiyordu. Aslında din de bir hikâye, sanat da... Besteci de bir hikâye anlatmak istiyor, yazar da...
Bütün bunlar birleştiğinde, hepimiz kendi hikâyelerimizi yazıp, bu hayatta bir ayak izi bırakmak istiyoruz, kafamızda da çok soru işareti var. Edebiyattan, mitolojiden, müzikten hikâye anlatıcıları, moderatörler de yol göstericilerimiz olsun, başka perspektiflerden bakabilelim... Bir yandan da güncel hayatı yakalayabilmek adına, kendi yolculuklarına çıkmış hikâyeleri de dinleyelim istedim...
Örneğin Nasuh Mahruki bize neden dağa çıktığını, Hayrettin Karaca neden 'toprak' dediğini anlatsın..." Peki niye Bebek? Boneval, "Burada karnınızı doyurmak için çok yer var, ama beyninizi doyurmak için hiçbir yer yok,'' diyor.
İLİŞKİLİ HABERLER
Hikâyeler evinde sohbet saatleri
Yayın tarihi: 24 Nisan 2009, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/04/24/cm/haber,8A573B6400B34108BCE5DDA964AA7F63.html
Tüm hakları saklıdır.