Haberciliğin tartışıldığı ciddi ortamlarda sıkça verilen bir örnektir: 1961'deki Domuzlar Körfezi Çıkarması'nın tam bir başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından, Başkan Kennedy, "Basın çıkartma planıyla ilgili elinde bulunan bilgileri kamuoyuyla paylaşsaydı Küba'daki felaket başımıza gelmezdi" demişti.
' Vatanın, milletin, devletin menfaati gereği bu haberi yayınlamayın' diyen bir siyasetçiyi, işadamını ya da bir bürokratı niye dinleyeceğiz?
Ölçüt ne? Belki de, bizzat Kennedy'nin dile getirdiği gibi, yönetimin çıkarına aykırı olan, "vatanın, milletin, devletin" çıkarına uygundur?
Bir başka örneği burada anlatmıştım.
Uluslararası Gazeteciler Merkezi'nin son toplantısı Aralık 2008'de İstanbul'da yapıldı.
Tartışma esnasında, Suudi bir gazeteci, bazı haberleri yazamadıklarını ya da gerçeği ancak satır aralarında ifade edebildiklerini anlattı.
Gruptaki ABD'li gazeteci onu yüzündeki ' yazık size' ifadesiyle dinledi ve ülkesindeki geniş basın özgürlüğünden çok memnun olduğunu söyledi.
Dayanamayıp sordum:
"Madem basın özgürlüğünüz tam, Bush hükümetinin -işgale gerekçe oluşturmak için Irak'ta kitle imha silahları olduğu- yalanını nasıl kabul ettiniz? Gerçeği niye ortaya çıkaramadınız? Üstelik Bush'un yalan söylediği apaçık ortadayken..."
ABD'li meslektaş önce duraladı.
Sonra ' Evet Bush ve şürekâsı bizi aldattı ama biz de işimizi iyi yapamadık' diye açık yüreklilikle itiraf etti. Bir daha da Suudi arkadaşa yazıklanarak bakmadı.
Hayal edin: ABD'li bir gazetecisiniz.
Irak'ın elinde kitle imha silahlarının olmadığını kesin olarak ortaya koyan bir belge yakaladınız.
Öyle bir belge ki bu, yayınlandığı anda Bush yönetimi
işgalden vazgeçmek zorunda kalacak.
Bu haberi yayınlar mısınız, yayınlamaz mısınız?
Olaya
2009'dan baktığınızda kesinlikle yayınlarsınız; değil mi?
Çünkü işgal onca cana ve paraya mal oldu.
Ortadoğu'yu daha da karıştırmaktan başka pek işe yaramadı.
Hatta ABD'nin
ekonomik krize girmesinde bile bu pahalı işgal operasyonun önemli payı olduğu söylenebilir.
Asıl soru ise şu: O belgeyi mesela
Ocak 2003'te (yani işgalden az önce) yayınlar mıydınız?
Belgeyi ele geçirdiğinizi duyan kimi
siyasetçiler ('neocon'lar)
işadamları (petrolcüler) ya da
bürokratlar (Bush'un kadrosu) mutlaka kapınızı çalacak ve "Sakın yayınlamayın, bu bir vatan, millet, devlet meselesidir" diyecek.
İşgalin üstünden
6 yıl geçtikten sonra gayet iyi biliyoruz ki 'vatanın, milletin, devletin çıkarı' diye bir şey yok. Yani bu çıkarı kimse
doğru biçimde tanımlayamıyor.
Hitler'in
Fransa'ya,
ABD'nin
Vietnam'a,
Sovyetler'in
Afganistan'a saldırıları hep aynı gerekçeye dayanmadı mı? "Vatanın, milletin, devletin çıkarı bunu gerektiriyor."
Bunun uydurma bir gerekçe olduğunu defalarca gördük işte:
Savaş isteyenlerin, savaştan avanta sağlayacak olacakların, savaş sayesinde terfi edeceklerin gerekçesi bu! Yüzlerce, binlerce örnekten sonra, "O haberi vatan, millet, devlet adına yayınlamadım" demenin ne âlemi var?
"Çıkarı, imajı ya da itibarı zedelenecek olanları korudum" derseniz, hiç olmazsa açık sözlülük ödülü alırsınız.
Belki de en iyisi susmaktır.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 17 Mart 2009, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/17//haber,FB6C60A06A344CA89CF00C1444847EF9.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.