kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
17 Mart 2009, Salı
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Sosyalizmin 'iPhone'u yok

AA
Giriş Saati : 17.03.2009 18:08
Güncelleme : 17.03.2009 20:19
Yeni Haber
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, ''Demokrasiye inanıyoruz, iyi ki demokrasimiz var. Bölge ülkeleriyle kıyaslandığımız zaman demokratik kurumlarımızın, kurallarımızın Türkiye'yi, Avrasya'nın parlayan yıldızı haline getirdiğini hepimiz görüyoruz'' dedi.

Rekabet Kurumunun kuruluşunun 12. yıldönümü dolayısıyla düzenlenen ''Kriz ve Rekabet Politikası'' konulu sempozyumda konuşan Bakan Egemen Bağış, yaşanan global durgunluğa karşı önlemler konuşulurken, finans ve sermaye piyasalarının daha iyi denetlenmesinin de şu günlerde dünyada yoğun bir şekilde tartışıldığını belirtti.

Yakında Türkiye'nin de içinde bulunduğu G-20 zirvesinde bu konunun yine gündemin en önemli maddesi olacağını ifade eden Bağış, bu gelişmelerin Türkiye'yi de artık taraf yaptığını, hem AB ve hem de G-20 zeminindeki gelişmelerin doğrudan ilgilendirdiğini söyledi. Bağış, bu noktada Rekabet Kurumu gibi denetleyici ve kural koyucu kurumların rolünün daha da önem kazandığını belirtti.

Bağış, Cumhuriyetin ilanından sonraki en önemli çağdaşlaşma projesi olarak gördükleri AB sürecinin, ekonomik ve sosyal alanda Türkiye'de çok önemli dönüşümler, gelişmeler sağladığını, Türkiye'nin rekabet ortamına ayak uydurması, dünya piyasaları ile birlikte hareket edebilmesi ve ekonomisi içerisindeki o rekabeti yakalaması açısından da çok önemli rol oynadığını kaydetti.

Türkiye ekonomisinin AB ile, rekabetten yana hiçbir eksiği bulunmadığını vurgulayan Bağış, hükümet olarak ekonomik kalkınma yolunun rekabetçi ekonomiden geçtiği düşüncesinde olduklarını söyledi.

Yatırım ortamı ile ekonominin şeffaf, eşit rekabet ve hukuk kurallarına bağlanmasının öneminden, Türkiye'nin AB üyeliğine olan bağlantıya da değinen Bağış, bu çerçevede Başbakanın da, kendilerinin de sık sık AB'nin var olan kurallarının değişmemesi gerektiğini söylediklerini anımsattı. Bağış, ''Yani oyun devam ederken kalenin yerinin, oyunun kurallarının değişmemesi gerektiğini sık sık vurguluyoruz'' dedi.

''TEK BİR BANKAMIZ BİLE İFLAS ETMEDİ''

AB tam üyelik sürecinin öngördüğü reformları, ''rekabete dayalı piyasa ekonomisini güçlendiren, Türkiye'nin küresel bir aktör olmasını sağlayan adımlar'' olarak niteleyen Bağış, ''Her ne kadar müzakere koşullarından sadece bir tanesi rekabet koşulları başlığını taşısa da, aslında şu anda üzerinde çalıştığımız hemen hemen her fasıl ve bundan sonra üzerinde çalışacağımız bütün fasıllar Türkiye'nin rekabetçi ortama ayak uydurmasını sağlayacak ve AB üyesi ülkelerle gerçek rekabeti sağlamış olduğumuz için önemli adımları atmamıza vesile olacaktır'' diye konuştu.
Bağış, Türkiye'nin, AB komisyonu tarafından hazırlanan tarama raporlarında, mevzuat açısından rekabete son derece hazırlıklı bir ülke olduğunun özellikle vurgulandığına işaret ederek, burada tarama fasıllarında çok büyük rol üstlenen Rekabet Kurumuna teşekkür etti.
Türkiye'nin 2001 yılında ciddi bir kriz yaşadığını anımsatan Bağış, bu kriz sonrası alınan tedbirlerin, Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında Türkiye'nin, küresel krizden ekonomisi en az etkilenen ülkelerden olmasını sağladığını söyledi. Bağış, ''Bugün ABD ve Avrupa'da bankalar zarar ederken, iflas ederken, Türkiye'de çok şükür tek bir bankamız bile iflas etmedi, zarar etmedi. 2008 sonu itibariyle bankacılık sektörümüz 12 milyar dolar net kar elde etmiştir'' dedi.

Türkiye'nin finans sektöründe sağlamış olduğu istikrarın, ekonomik kriz sonrası uyguladığı politikaların başarısının göstergesi olduğunu, dışarıdan gelen söylemlerin de bunu desteklediğini kaydeden Bağış, ''En son biliyorsunuz ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ülkemizi ziyaret ettiğinde son ekonomik krizi Türk yetkililerin kendi ülkesinin ekonomistlerinden çok daha iyi yönettiğini adeta itiraf etmiştir'' diye konuştu.

''DEVLETÇİLİK DÜNYADA REFAH YARATAMAMIŞTIR''

Bağış, AB tarafından yayımlanan son ilerleme raporunda Türk ekonomisinin temellerinin ve dayanıklılığının birkaç yıl öncesine göre çok daha sağlam olduğunun vurgulandığını belirterek, bu raporda Avrupa'daki gelişmelerin Türk bankacılık sistemi üzerindeki etkisinin sınırlı kaldığına da yer verildiğini bildirdi.

Bağış, şunları kaydetti:''Gerçekten de Türkiye'de bu konuda önemli bir süreci hep birlikte yaşıyoruz. Krizin etkisiyle AB ve bazı diğer ülkeler devlet yardımları, banka birleşmeleri, teşvik, bankaların devletleştirilmesi ya da fona devredilmesi gibi tedbirler almışlardır. Bu adımların geçici olduğu unutulmamalıdır.

Artık piyasa modelinin işlemediği ve devletçiliğe geri dönüleceği, hatta Karl Marks'ın hayaletinin geri döndüğü gibi görüşler aldatıcıdır. Dünyada devletçiliğin her aşaması sadece yoksulluğun paylaşılmasını sağlamıştır. Devletçilik dünyada refah yaratamamıştır. Bundan sonra da yaratamayacaktır. Sosyalizmin ne iPhone'u olmuştur, ne plazma televizyonu...Ne de bundan sonra olacaktır. Dolayısıyla piyasa ekonomisinden vazgeçmek bir ihtimal bile değildir. Sadece aşırılıklar temizlenmeli ve yanlışlıklar düzeltilmelidir. Ülkemizde de yapılmakta olan budur.''

''KRİZ DÖNEMİNDEKİ ÖNLEMLER GEÇİCİ''

Kriz süresince alınacak önlemlerin geçici olduğunun unutulmaması gerektiğini yineleyen Bağış, önlemlerin her durumda piyasa ekonomisinin temeli olan rekabet anlayışıyla uyumlu olması gerektiğini vurguladı.
Rekabetin kalıcı, krizin ise geçici olduğunu belirten Bağış, ''Dünya, kriz ortamının etkilerini yaşıyor olsa da biz AB sürecinden taviz vermeden kendi reformlarımızı ülkemizin, insanlarımızın daha iyi standartlarda yaşama hakkına olan saygımızdan dolayı gerçekleştirmeliyiz'' diye konuştu.

Bu reformların Türkiye'nin ekonomisinin tüm üretim faktörleriyle daha güçlü bir yapıya kavuşmasına katkıda bulunduğunu ifade eden Bağış, tam bu noktada Rekabet Kurumuna önemli görevler düştüğü kanaatini taşıdığını söyledi. Bağış, Rekabet Kurumunun, rekabet savunuculuğu rolüyle politika ve tedbirlerin rekabet anlayışına uygun bir şekilde geliştirilmesine destek olacağını kaydederek, ''Rekabet Kurumumuz, güçlünün zayıfı ezmediği, aklın ve ahlakın ödüllendirildiği bir sistemin teminatıdır'' dedi.

''DEMOKRASİ EN REKABETÇİ REJİM''

Egemen Bağış, demokrasinin en rekabetçi rejim olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

''Demokrasiye inanıyoruz, iyi ki demokrasimiz var. Bölge ülkeleriyle kıyaslandığımız zaman demokratik kurumlarımızın, kurallarımızın Türkiye'yi ne kadar Avrasya'nın parlayan yıldızı haline getirdiğini hepimiz görüyoruz.
Bu rekabet ortamında iki hafta sonra seçmenin huzuruna çıkacağız. AK Parti hükümeti olarak demokrasimizin bu seçimden de güçlenerek çıkacağını ümit ediyorum ve buna inanıyorum. Demokrasi, ekonomik kalkınma ve şeffaflığın hukukun yanındayız.

Maalesef kapalı toplum hayali görenler de var. Siyasetten, demokrasi ve rekabet ortamında kaybedeceklerini bilenlerin, demokrasi dışı arayışlardan vazgeçmemeleri dikkat çekicidir. İstedikleri kapalı bir ülke, kapalı bir toplum ve kapalı bir ekonomidir. Siyasi kartellere ve kartel özentilerine demokrasi adına karşıyız. Statükocular, serbest rekabetin de, demokrasinin de, kalkınmanın da karşısındadır. Ama biz Türkiye olarak, bu büyük millet çok büyük sıkıntıları, çok büyük krizleri, çok büyük zorlukları birlik ve beraberlik içerisinde aşmıştır. Bugün yaşanan bu sıkıntılar da yine dayanışma içerisinde, birlikte, sorunları paylaşarak mutlaka aşılacaktır.''

SANAYİ BAKANLIĞI MÜSTEŞARI

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Ali Boğa da, Rekabet Kurumunun rekabet kültürünün gelişmesi ve yaygınlaşmasında önemli bir rolü bulunduğunu söyledi.

Boğa, hem Türkiye hem de uluslararası arenada rekabeti etkileyecek hususlar bulunduğunu belirterek, bunlardan bazılarını, ''Türkiye'deki kayıt dışı ekonomi, taklit ürünlerin yaygınlaştırılması ve geliştirilmesi, çevreyi dikkate almayan üretim ya da imalat ve tekelleşme'' olarak sıraladı.