Pazar günü kahvaltıda ailenin gençlerinin yaşamlarından konuşulurken babam "Biz erken zamanlarda doğmuşuz" dedi. "Pişmanlık mı var?" diye sorduk gülerek... Yok tabii... Hem zaten kimin hangi hayat içinde ya da hangi zamanda ne kadar mutlu olabileceğinin bir garantisi var mı? Önemli olan ait olduğun zamanı yakalamakyaşamak... Bu sohbetin üzerine Brad Pitt ile Cate Blanchett'in oynadıkları 'The Curious Case of Benjamin Button' filmini izledik... Zamanı tersinden yaşamak zorunda kalan Benjamin ile hayatı onun hayatıyla defalarca kesişen Daisy'nin hikayesi gerçekten de çarpıcı. Özellikle filmin ikinci yarısında olayları nefes nefese izliyorsunuz. Konuyu anlatıp izlemeyenler için filmin sürprizini bozmayalım... Ama Benjamin'in mektuplarından birkaç satırı paylaşmanın bir sakıncası yok: Ne kadar kötü olursa olsun asla çok geç değildir. Kim olmak istersen olabilirsin. Zamanı yok, ne zaman istersen başlayabilirsin. Değişebilir ya da aynı kalabilirsin, kuralı yok. Zamanı en iyi şekilde kullanabiliriz. Umarım seni mutlu eden şeylerle karşılaşırsın. Umarım hiç hissetmediğin şeyler hissedersin. Umarım farklı bakış açısından insanlarla tanışırsın. Umarım yaşadığın hayatla gurur duyarsın. Ve eğer duymazsan, umarım yeniden başlamak için gereken güce sahip olursun... Benjamin Button muhteşem bir film. Finali olağanüstü duygusal. Sinema sanatının gücünü hissettiriyor. Malum biz son zamanlarda eğlencelik işlere vurmuştuk kendimizi... Sabah akşam "A.R.O.G mu daha iyi Recep İvedik mi?" diye konuşup duruyor, Cem Yılmaz ile Şahan Gökbakar'ın filmle ilgili eleştiriler karşısında sergiledikleri öfke nöbetlerine bakıyorduk... Oysa sinema oradaymış işte!
Yayın tarihi: 20 Ocak 2009, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/01/20/gny/haber,71D2B65856D64096BD3B28FC47E0CF48.html
Tüm hakları saklıdır.