Uzunköprü'de bağbozumu
CAHİT GÜVENSOY
24.09.2008
Bir kadeh şarap, sofraya gelene kadar ne işlemlerden geçiyor... Edirne Uzunköprü'deki Merlot bağlarında işin emektarlarından şarapçılığın yüzyıllık hikâyelerini dinledik.....
İlginç ve uzun bir hikâyesi vardır kadehe dökülen her şarabın. En az 10 ay olmak üzere, yılları bulabilen bir oksijen esaretinin ardından, damakla buluşmadan önce Spartaküs kesilen şarap, keyif köleliğinin ilk adımını bağbozumu ile yaşar. Yılda bir kez, sonbahar yağmurlarına yakalanmadan, yeterince güneşlenerek iyice şekerlenmiş ve şırası damak gıdıklayan o üzüm sularının hikâyesi, haritasına alıştığımız ama derinliğine uzak kaldığımız Anadolu topraklarında binlerce yıl geriye gider.
Sadece Dionysos'a misyonlarını vermekle kalmaz şarap, Alacahöyük'te
MÖ 3000 yılından kalma altın şarap kadehi ve güğümü, şarabın tarihini Anadolu topraklarında 5 bin yıldan da fazla olmak üzere geriye götürür.
Yıllanmaya dayanıklı şarapların, üzüm çeşidine bağlı olarak en iyi performasını 5-15 yıl arasında gösterdiği düşünülürse, bağbozumu, bu sürecin iklim koşullarına yaslanan en rastlantısal ilk fazının sonlanmasının muştusudur. Bu hasadın antik dönemlerden bu yana bağcılar açısından önemini, bugün Selçuk Müzesi'nde sergilenen Efes Kybele'sinin üzüm tanelerine benzeyen göğüs dekorasyonunda bereketin simgelenmiş olması ile anlamak mümkün. Şarap yapımcılarının, iyi şarap üretebilmek için tartışmasız en önemli faktör olan iyi bağların peşinde koşması ve bağ sahiplerinin bu arayışa cevap verme çabalarını kuşaklar boyu sürdürmesinin tekrarlanan sahnesidir bağbozumu; yani bütün bir yılın tarımsal emeklerinin final sahnesi.
Biz de bu geleneğin her yıl olduğu gibi bir şenliğe dönüşmesine sadece tanık değil, aynı zamanda dahil olmak üzere EvdeŞarap grubundan 10 kişilik bir ekip olarak, butik şarap üreticiliğinin yeni temsilcilerinden Dora Şarapçılık'ın Edirne'ye bağlı Yeniköy- Uzunköprü'deki Merlot bağlarına uzandık.
Bu işe gönül veren isimlerden Atilla Özturan'la bağı gezerken, günlük hayatımızda üstümüze oturan kılıfları bıraktığımızın farkına vararak, kendimizi adeta, başrolünde Russell Crowe'un oynadığı İyi Bir Yıl filminin setindeki oyuncular gibi hissettik. Aralarına ufak traktörlerin girebileceği genişlikte sıra sıra dizilmiş Merlot, Şiraz ve Boğazkere'den sırasıyla tadarken, güneşlenme süresi Merlot'ya göre daha uzun olan Boğazkere'ler için erken olduğunu görerek, vakti gelmiş Merlot'lara göz dikdik. Bu sırada eylül sıcağında bağbozumunu haliyle eziyetiyle beraber yaşayan emektarlarla sohbet ettik.
Öğle yemeğinde kendi imkânları dahilinde yaptığı şarabı gayet mütevazı bir tavırla sunan Yeniköylü komşumuz, bize adeta yöresel şarap yapımının Anadolu'daki tarihini yudumlattı. Yemek sonrasında, evde şarap yapımının en zahmetli iki aşamasından biri olan saplardan ayırma ve üzüm tanelerinin çatlatılması kısmını makine ile çabucak halledip, su damacalarına ve çelik güğümlerimize cibremizi (üzüm posası) doldurduk. Sap ile üzümün ayrıldığı ve üzüm çekirdeklerinin acılık vermemesi için ezilmeden sadece tanelerin kabuğunun çatlatılabildiği bu makineler, çıplak ayakların yerini çoktan almış durumda. Hevesle ve özenle artık yeni sahiplerinin şefkatiyle taşınmak üzere cibrelerimizi alarak, anılarımızla birlikte İstanbul yollarına koyulduk. Yılda 350 litre limitiyle, herhangi ticari bir kaygı ya da faaliyet olmaksızın evde şarap yapan 930 kişilik yahoogroup'umuzu temsilen İstanbul'a cibre taşıyorduk.
İyi şarabın kadehte son bulan yolculuğu öncelikle iyi bir bağ gerektiriyor. Gerek kuşaklar boyu gelen deneyimin, gerekse çağdaş tarım bilgisinin uygulanması, adı aynı olsa da, kalite açısından fark yaratabilecek üzümler elde edebilmek açısından son derece önemli. Bu yılki bağbozumunda bunu bir kez daha görmüş olduk.
Yayın tarihi: 24 Ekim 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/10/24/cm/haber,37B61B01C23D416680256D4CD113E9CC.html
Tüm hakları saklıdır.