kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 16 Ağustos 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Mehterbaşı Kürşat Tuncay, dünyanın her yerinde konser verdiklerini ama en çok Topkapı Sarayı'nda bulunmayı sevdiklerini söylüyor.

Bir poz da mehterbaşıyla lütfen

ECE KOÇAL
Osmanlı'da düşmanın moralini bozup savaşacak güç bırakmamak için hizmet veren mehteran takımı, artık turizme kapılarını iyice açtı. Farklı topluluklar, Topkapı Sarayı Müzesi'nin önünde haftada beş gün konser veriyor; her konser turistlerin fotoğraf çektirme merasimiyle son buluyor..
YIL 1453. Fatih Sultan Mehmet, fethin devam ettiği bir sabah, şafakla beraber topçularının yanına gitti. Toplar atılırken, Okmeydanı'na dolmuş binlerce ulema, hep bir ağızdan tekbir getirmeye başladı. Yüzlerce davul ve zurnadan oluşan mehteran, Osmanlı ordusuyla beraber savaş meydanındaydı. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul surlarının önüne geldiğinde, 300 kişilik mehter takımında, 100 zurna, 70 davul durmadan çalıyor; coşku ve heyecanı artırıyordu. Gökgürültüsünü andıran korkunç sesler çıkarıyorlar, topların seslerini bile susturuyorlardı... Aradan yüzyıllar geçti. Benzer mehter takımları, yine benzer coşkuyla çalmaya devam ediyor. Bu kez çevrelerinde ordu değil, ellerinde fotoğraf makineleriyle onları heyecanla izleyen turistler var. Topkapı Sarayı Müzesi'nde haftada bir düzenlenen mehter konserleri, turistlerin ilgisi nedeniyle haftada beş güne çıkarıldı. Salı ve pazar haricinde her gün farklı topluluklar konser veriyor. Sarayın Babüssaade Kapısı'nın önündeki konserlerde, mehter takımları güneşin altında, kırmızı ve mavi renkteki cübbeleriyle ciddi anlamda ter döküyorlar. Kiziroğlu Mustafa Bey, Türk Marşı derken, Ceddin Deden Neslin Baban sözleriyle heyecan artıyor. Ve alkışlar da... Arkasından mehterbaşının "Haydi yallah," komutuyla yeni bir marş başlıyor. Yaklaşık bir saatlik konserin sonunda, sıra fotoğraf çektirme faslına geliyor. Turistler hilal düzenindeki mehter takımının arasına adeta akın ediyor. Herkes tek tek poz veriyor. Ne de olsa bu da mehter takımının işlerinin bir parçası olmuş. Ve çevrelerindekileri selamlayıp, gösterilerine son veriyorlar. Biz de bu arada 1991 yılında Kültür Bakanlığı tarafından kurulan İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu Mehteran Takımı Mehterbaşı Kürşat Tuncay'la (60) görüşme imkânı buluyoruz. 32 kişiden oluşan topluluğun tüm üyeleri konservatuvar mezunu. Altı tane doktorasını tamamlamış, 12 tane yüksek lisans mezunu müzisyen var. Aslında tromboncu olan Kürşat Tuncay, 1967'den beri mehteran takımında. Nakkarezen (bir çift küçük bakır kasenin üzerine gerilmiş deriden meydana gelen müzik aletini çalan kişi) olarak başlamış.

JAPONLAR BAYILIYOR
Dünyanın hemen her yerinde senfoni orkestralarıyla, caz orkestralarıyla birlekte konser verdiklerini anlatıyor: "Ekim ayında Japonya'da bir konserimiz var. Sekizinci kez Japonya'ya gideceğiz. Çünkü orada mehter çok seviliyor. 15 Ekim'den sonra ise Moskova'da Kızıl Ordu'yla beraber konserlerimiz var." En büyük amaçları mehterin sadece Ceddin Deden Neslin Baban'dan ibaret olmadığını göstermek. Kürşat Tuncay, "Mozart'ın esinlenerek Türk Marşı'nı yazdığı bir müzik bu," diyor ve son zamanlarda mehteran takımlarının artmasından mutlu olduğunu söylüyor. Ama müzikalitenin düşmemesi gerektiğini de belirtiyor: "Geçenlerde St. Petersburg Müzik Festivali'ne gittik. Bizim haricimizde herkese nota verdiler. 'Neden vermiyorsunuz?' diye sorduğumda, 'Siz nota biliyor musunuz?' dediler. Çünkü iki yıl önce oraya giden mehteran takımı, nota verildiği zaman nota bilmediklerini söylemişler." Farklı ülkelerden turistler, konser boyunca fotoğraf çekiyor.
Haberin fotoğrafları