kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 26 Mayıs 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ÜLKÜ TAMER

Yaşar Kemal'le Bodrum yolunda

Bodrum'a ilgi duyan ne çok okurum varmış meğer. Geçen haftaki yazımdan sonra Bodrum için "ne seninle ne sensiz" diyenlerin sayısını tutamadım. Bir okurum Mardin'den aradı. "İstanbul değişiyor, sizin Antep değişiyor, Mardin değişiyor; Bodrum niye değişmesin! Ben temmuz için yerimi ayırttım bile. Gidip bir güzel dağıtacağım," dedi.
Püf nokta da bu zaten. Şimdi "dağıtmak" için gidiliyor Bodrum'a. Eskiden "toparlanmak" için gidilirdi.
Ama eskiyi özlemenin ne yararı var... Deniziyle, yapılarıyla o Bodrum yok elbette.
Bodrum'u o Bodrum yapan o insanlar da yok.
Neredeyse hepsi gitti.
Pamili bir gece derin bir uykuya daldı. Ertesi sabah uyanmadı. Hurşit kalbine yenik düştü. Hey Yavrum da öyle. Köfteci Nasip'in kalbi ise biraz daha sağlama alınmıştı. Pille çalışıyordu. Ama o da mobiletiyle Mumcular yolunda uçtu. Balıkçılar, Hataylı, Allah'a yan bakan Yaşar ve ötekiler kayıklarını bırakıp "sessiz gemi" ye bindiler.
Yeniler, yeni bir Bodrum yarattılar.
Bir Bodrum yolculuğunu anlatayım bu hafta. Yaşar Kemal'le.
"Senden bir şey istiyoruz," dedi Pamili.
Bodrum'daydık. 70'lerin sonu. Şubattı. Kışın keyfi bir başkaydı o zamanlar. "Yabancı" yok, gürültü yok. Gürültü dediğim, şimdiki disko şamatası değil. Yazları çarşıdaki kasetçiden yükselen müzik, bir de üçbeş satıcının bağırması. Onlar bile gürültü gibi geliyordu bize. Sessizlikte boş sokakların, beyaz duvarlardan sarkmış kaymakam çiçeklerinin, gri denizin, balıkçıların dönüşünde Bardakçı'dan yankılanan motor "taka-taka"larının keyfi bir başkaydı.
"Hayrola?" dedim.
"Bodrum'da ana-babalar çocuklarının kitap okumasından pek hoşlanmıyor," dedi Pamili. "Bir toplantı yapalım, ana-babalarla konuşalım; çocuklarını kitap okumaya özendirsinler."
İyi de, bir konuşmayla olacak şey miydi bu?
Pamili, "Sen bir konuşma yaparsın," dedi.
"Yahu," dedim, "Beni kim dinler!"
Pamili Nuh diyor, Peygamber demiyor. Diretiyor.
"Dinler, dinler..."
Baktım olmayacak, "En iyisi adı sanı olan birini getirelim," dedim. "Yaşar'ı getirelim. Yaşar Kemal'i."
"Koskoca Yaşar Kemal gelir mi hiç?" dedi Pamili.
"Gelir," dedim. "Sen bana bırak."

İstanbul'a dönünce Yaşar'a telefon ettim. Ne yalan söyleyeyim, yüreğim güm güm atıyordu. Öyle ya, Yaşar bugün İstanbul'da, yarın Fransa'da, öbürgün İsveç'te!
"Buyur, ağam," dedi.
"Seni Bodrum'a götüreceğim."
"Gideriz."
O kadar. Sorgu sual yok.
Aslan Yaşar!
Sonra anlattım neden gideceğimizi.
"Konuşmasak olmaz mı?" dedi. "Gideriz, iki gün kalır, geliriz."
"Olmaz," dedim. "Gitmemizin nedeni bu."
"Peki, ağam, konuşuruz öyleyse."
Pamili'yi aradım hemen. Haberi verdim. Sevgili Pamili, nur içinde yatsın, uzun süre inanamadı. Kendisini işletiyorum sandı .

Toplantıdan bir gün önce Yaşar'la uçağa atlayıp İzmir'e gittik, oradan Bodrum otobüsüne bindik. Karadeveci'ye.
İlkbahar yüzünü göstermiş. Hava basbayağı sıcak. On dakika geçti geçmedi, Yaşar, "Daha ne kadar var?" diye sormaya başladı. "Dur yahu, hele bir İzmir'den çıkalım." On dakika sonra yine: "Daha ne
adar var?"
Dört kilometrede bir sızlanıyor. "Karnım acıktı. Bu namussuz mola vermeyecek mi?"
Neyse, sonunda Ortaklar'da mola verildi. İndik. Çifter porsiyon çöp kebap söyledik. Çöpleri beklerken üç şişe soda içti Yaşar. Çöpler geldi, iki şişe daha.
Çifter porsiyonu bitirmiştik ki, baktım çifter porsiyon daha geldi.
"Nedir bunlar?" dedim garsona.
Yaşar atıldı: "Ben söyledim."
"Yiyecek halim kalmadı."
Yaşar'a söz geçer mi! Tabağı daha yarılamadan, hoppala... Birer tane de kocaman peynirli pide.
Yaşar utangaç utangaç gülümsüyor.
"Çıldırdın sen?" dedim.
"Yersin, yersin," dedi Yaşar. Sırtıma bir şaplak attı. "Antepli değil misin, ulan! Kavaklık'a gidip cartlak kebabı yiyenlerden..."
Benim diyen Antepli bile, Her Yanı Mamet bile o kadarını yiyemez. Ama gel de Yaşar'a anlat bakalım.
Yedik, içtik, ağaçların altında Yaşar'ın fotoğraflarını çektim. İçlerinden birini sonradan aylık "Milliyet Sanat Dergisi" ne kapak yapacaktık.
Aslında o fotoğraf Yaşar Kemal'in değil, dört porsiyon çöp kebabının üstüne kocaman bir peynirli pide yenilip on şişe kadar da soda içildikten sonra duyulan hazzın suretidir.