13 Ağustos'ta Harbiye Açıkhava'da senfonik bir konser vermeye hazırlanan Teoman'dan, 'Boyner Ailesi'nin kendisini veto ettiği' haberlerine cevap: Bunların hiçbir gerçekliği yok! Ben bir müessese değilim ki veto edileyim. Siyasi parti de değilim!..
Bülent Ortaçgil'le 'konser' albümünü çıkardığında zamanı kısıtlı olduğu için arabasında röportaj yapmıştık Teoman'la... Bu kez senfonik konser hazırlığında. Röportaj mekanı ise sık sık magazin basınının hedef gösterdiği evi... Kapı numarası 'kendi müdahalesi olmadan sürekli değiştiği için' evin yolunu bulmak biraz uzun sürdü. Evi bulduğumuzda kapıyı açan Teoman hafif kilo almış, saçlarına kırlar düşmüş, köpeği 'Çelik Blek' ise tüy dökme mevsimine girmişti... Teoman; şimdilerde yazdığı roman ve oyundan, senfonik konserinden, uzun zamandır ertelediği 'İstenmiyen Tüyler' isimli filmden ve özel hayatından söz etti.
İNŞALLAH ORKESTRAYI ZORLAMAM*
'Senfonik Konser' fikri nasıl ortaya çıktı?
Sekiz sene önce Borusan Orkestrası'nın benzer bir proje yapmak istediğini okumuştum gazetede. Onlarla iletişime geçtim ama araya başka projeler girince, bu senfoni konseri bir türlü gerçekleşmedi. Çok da büyük bir prodüksiyon gerekiyordu. Sonunda senfoni projesini gerçekleştirmek isteyen şimdiki müzik direktörümüz Çağ Erçağ oldu. Konserin şefliğini İzmir Filarmoni'den İbrahim Yazıcı üstlenecek. 50 kişilik bir ekiple sahneye çıkacağız. Onlar klasik müzisyenler oldukları için işleri benden daha kolay! Ben ezberlerken, onlar notaları önlerine koydukları zaman çok rahat geçirecekler bu konseri. En zor iş bende ve şefte olacak galiba! İnşallah ben de onları yanlışlıkla zorlamam.
*
Konserin adını neden 'Paramparça Senfoni' koydunuz?
'Teoman Senfoni' yapmaktansa, 'Paramparça Senfoni'nin isim olarak daha güzel olduğunu düşünüyorum. Konserde müzikal anlamda da birbirine benzemeyen parametreler yan yana gelecek. Klasik müzik, klasik müzik enstrümanları, senfoni ve bir rock şarkıcısı... Bu yüzden de 'Paramparça' ismini düşündük.
*
Senfonik konserde hangi parçalarınızı seslendireceksiniz?
Bu seçimi yaparken iki şeye dikkat ettim. Hem konserde bilinen şarkılar olsun istedim, hem de bilinen olmasa bile senfonik aranjmanlarla çok güzel tınlayacak şarkıları seçtim. Genelde seyrek çaldığım 'Sessiz Eller', 'Yollar' gibi şarkıların senfonik aranjmanlarının iyi olacağını düşündüm. 'Paramparça', 'İki Yabancı', 'Rüzgar Gülü', 'Gönülçelen' gibi benim klasik adayı şarkılarım da konserde çalınacak.
ÖYLE HABERLER ZARAR VERMEZ*
Teoman hayranları bu senfonik konserde neler bulacak? Hoşlarına gidecek mi?
Bu ilginç bir proje. Benim dinleyicilerim bu tarz klasik enstrümanlara çok uzak değillerse, senfonik konserden zaten zevk alacaklardır. Belki o insanlar için Mozart, Hayden uzak gelebilir ama nasılsa benim şarkılarımı biliyorlar. Eğer beni ve orkestrayı dinlemeye gelirlerse, zevk alacakları ilginç bir proje...
*
Müzik çalışmalarınız dışında özel hayatınızla ilgili medyada çıkan haberler sizi incitiyor mu?
Onları ben görmüyor ve okumuyorum. Kendime dair şeyler değil... Benim medyayla ilişkim yok. Televizyonu geçen gün açtım. Neredeyse 6 aydır DVD de seyretmiyorum.
*
Geçtiğimiz günlerde 'Boyner Ailesi Teoman'ı veto etti' tarzında haberler çıktı. Bu konuda ne söylersiniz?
Bu tür haberlere cevap vermiyorum. Bunların hiçbir gerçekliği yok! Ben bir müessese değilim ki veto edileyim. Siyasi parti de değilim. Bu tür haberler çıkıyor ve biz gülüyoruz.
*
Çıkan haberlere itibar etmiyor musunuz?
Ben hakkımda çıkan hiçbir habere cevap vermedim şimdiye kadar. Çok da önemi yok zaten... Müziğe yeni başlarken, insan dünyanın kendisi etrafında döndüğünü zannettiği için her şeye ve herkese laf yetiştiriyor. Ancak artık bunlara vakit yok ki! Gelip geçiyor o haberler. Belki insanların gözündeki yerinizi değiştiriyordur ama 12-13 senelik kariyerinizi uyduruk haberler yaralayacaksa da yaralasın gitsin! Güçlü bir şey yarattıysam etkilemez zaten. Öyle haberlerin bana zarar vereceğini zannetmiyorum.
*
Porno fotoğraflarınız yayınlandıktan sonra çok güçlü durdunuz...
Suçum yok ki benim! Başkalarının suçu var. Orada şantaj yapanın suçu, benim değil ki!
BENİM UTANILACAK BİR ŞEYİM YOK*
Basın toplantısı da yapmadınız...
Kadınlar için bu
Türkiye'de daha zor. Onları suçlamıyorum tabii ki ama basın toplantısı yapmaya, konuşmaya gerek yok! İşi büyütüyor öyle şeyler... Gereğinden fazla önem verdiğinizi, açık bir yaranız olduğunu düşünüyor insanlar. Zaten üstünüze gelecekler ne olursa olsun! Dik durmakta fayda var öyle şeylerde... Utanılacak bir şeyim yok ki benim!
*
Peki depresyonda mısınız?
Çıktım! Ben sonbaharda depresyona girer, ilkbaharda da çıkarım. Konser dönemleri azalır depresyonum. Mevsimseldir... Bunu bilirim ve çok da önemsemem. 'Depresyondayım nasılsa çıkarım' derim. Şimdiye kadar 20 kere depresyona girmişim. İlk gençlik dönemlerinde tamamen böyle bir insan olacağınızı sanıyorsunuz, halbuki öyle bir şey yok! Zaman zaman daha ağırlarını da yaşıyorsunuz ama eninde sonunda onun da geçeceğini biliyorsunuz.
*
Profesyonel yardım aldığınızı söylemişsiniz...
Ben sürekli alırım. Baktın derdin var, ihtisası olan adama gideceksin. Çünkü bazen insanlar kendi dertlerini çözemiyor. Ben baktım ki kendim yapamıyorum; profesyonel olarak yardım alıyorum.
*
Köye gideceğinizi söylemiştiniz...
Ben köy gibi yerlerde yaşıyorum... Mümkün olduğunca hiçbir taşıtın olmadığı yerlere gidiyorum. Eskiden yabancı ülkelerde, elektriğin olmadığı yerlere falan da gitmiştim. Hiçbir şey olmayınca insan kendi başına yalnız kalıyor ya; ben bunu seviyorum. Ben İstanbul'da İstanbul'u gözlemleyemiyorum. İlla yurtiçi ya da yurtdışında bir yere gitmem gerekiyor. Benim orta vadeli planlarımda İstanbul'da yaşamak yok!