Alişan 'beach'te kebap partisi yaptı, derdi Demet Akalın'ı gerdi. Sebep? Çünkü Demet, Alişan'ı 'sosyete'ye sokmak istiyordu. Ama 'sosyete pasosu' Demet, Diva'nın kebap ve kokoreç tutkusunu hiç hesap etmiyordu.....
Kıymetli okurlar, ben bu Demet Akalın vakası karşısında ne yapacağımı şaşırdım. Bu hanım ne zaman konuşsa beni bir kaşıntı tutuyor; ne zaman
televizyon ekranlarında belirse, koluma bacağıma 'Kov' sürüyorum, yine de kaşıntıyı engelleyemiyorum. Psikoloğum, bunun nadir görülen bir çeşit kenefobik reaksiyon olduğunu, tedavisinin ise henüz bulunamadığı belirtti. "Anlat, açılırsın belki," dedi. Nihayet, uzun süre düşündükten sonra derdimi siz velinimetlerimle paylaşmak üzere bu satırları kaleme almaya karar verdim. Umarım hoş görürsünüz. Malumunuz, söz konusu hanım bir 'dil ishali' ile maluldür. Söylediklerini tam olarak kontrol edemiyor. Bir konseri esnasında, "Abi Diyarbakır'dan mı geldiniz hepiniz? Dağdan mı? Nereden geldiniz anlamadım yani. Moron moron bakıyorsunuz abi. İnsan bir tempo, bir alkış yapar," laflarını etmiş, Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi dahil bütün Diyarbakırlı kitle örgütlerinin ve bilfiil Diyarbakır halkının tepkisini üzerine çekmişti. (Şekil 1-A) Tabii ondan sonra bir 'halkla ilişkiler' atılımı yapmak zorunda kalmış, makyajsız basın açıklamalarına çıkarak, ağlayarak falan, "Ben ettim, siz etmeyin," türünden özürler dilemişti. Diyarbakır'a bir şeyler yaptıracağını ilan etmişti... Yaptırdı mı, bilemem...
CEHALET ÖRNEĞİ
O dönemde, bu hanımın cehaletine vermiştim vaziyeti. Hakikaten, en ufak bir bilgi birikimi yokmuş gibi bir imajı var benim gözümde bu hanımın. Cesareti cehaletinden ileri geliyor olsa gerek, diye düşündüm hep. Çünkü 'bilmek', aynı zamanda kendini bilmenin yolunu açar. İnsan bildikçe dinginleşir, bilmediklerinin farkına varır, tevazu geliştirir. Ağız torba değildir ama bir biçimde büzmeyi öğrenemediğiniz zaman, bir 'dil ishali' vakası kaçınılmaz hale gelir. 'Şekil 1-A'da görülmektedir. 'Şikil 1-B' ise şu şekildedir: Alişan isimli fantezi delikanlısı, Bodrum'un bilmem hangi 'beach'inde, arkadaşlarıyla kebap, lahmacun falan yemektedir. O sıralarda başka bir 'beach'te kameralara yine bir çeşit 'malzeme' sunmakta olan Demet Akalın, 'konu'yla ilgili önemli değerlendirmelerde bulunarak, "Alişan'a bugün 'Amelesin' diye mesaj attım. Biz onu sosyeteye sokmaya çalışıyoruz onun yaptığına bak. Kıro ya! Tutmuş kebap yiyor!" ifadelerini kullanmıştır. Şimdi efendim, bu arkadaş bu memleketin çok önemli bir bölümünün 'amele' olduğunu bilmiyordur muhtemelen de, kendisini bir çeşit sosyete pasosu zannederekten, 'sosyete'nin 'anti-tez'inin kebap olduğunu söylemesi büyük bir cehalet örneği olsa gerektir.
TAKLİTLERDEN SAKININ
'Neden?' diyeceksiniz, izah edeyim. Misal, biz sahnelerin en görmüş geçirmiş isimlerinden olan Diva'nın kebap tutkusunu biliriz. Bırakın kebabı, kaldığı beş yıldızlı otele şiş şiş kokoreçler getirttiğine milletçe tanık olmuşluğumuz vardır. Fevkaladenin fevkinde bir adabı muaşeret sahibi olan Bülent Ersoy Hanımefendi'yi sırf bu kebap, şiş, kokoreç düşkünlüğü münasebetiyle 'kıro' ilan etmek kadar saçma bir durum olabilir mi? Olamaz tabii. Bilakis, Demet Akalın'ın bizi sokabileceği türden bir 'sosyete', Diva'nın bir taşlı yüzüğüne, bir pembe tuvaletine kurban olsun, demek isterim. Hayır, mevzu o değil, liberal görüş sahibi bir kimse olarak, tabii her görüşe 'bırakınız geçsinler, bırakınız yapsınlar, bırakınız ishal olsunlar' şeklinde bir yaklaşım içindeyim tabii de, hem Demet Akalın'a bağlı kaşıntı nöbetlerim sebebiyle, hem de hatırlatma babında bu son derece önemli hop-kültürel satırları kaleme almak ve tarihe bir kayıt düşmek istedim. Efendim, bu arada belirtmek isterim ki, biraz haksızlık oluyor; zira ben daha en başından liberal bir kimse olduğumu yazmıştım. Şimdi bir kısım solcu, biz orijinal liberallerin yerine göz dikmiş, yükselen liberal havadan nemalanıyor. Lütfen taklitlerimizden sakınınız...