Klima bakterisine karşı 4 önlem
Kapalı ortamların ısısını ve nem oranını istenilen seviyelere getirebilen klimaların, solunan havayı ve solunum yollarını doğrudan etkilediğini belirten uzmanlar, klima kullanımıyla birlikte su damlacıklarıyla havaya karışarak insanlara bulaşan ve ölümlere yol açan "Lejyoner" hastalığına karşı uyarılarda bulundu.
Acıbadem Bursa Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Karadağ, bu ciddi ve ölümcül hastalığın önlenebilmesi için, bakterilerin bulunabileceği ortamların saptanması ve uygun şekilde dezenfekte edilmesinin çok önemli olduğunu belirtiyor.
Prof. Karadağ, alınacak önlemleri şöyle sıralıyor: "Klimalar, havalandırma sistemleri, su depoları, kapalı alanlardaki havuzlar, duş başlıkları ile bazı tıbbi aletler bulaşıcılık açısından dikkatle kontrol edilmeli. Enfeksiyon şüphesi oluştuğunda bakım ve dezenfeksiyon için hiç beklemeden, su 70 derecenin üzerinde ısıtılmalı.
Musluklar, duş başlıkları, basınçlı sıcak su ile 30 dakika süreyle yıkanmalı. Metalik iyonizasyon yöntemiyle de dezenfeksiyon yapılabilir. Bu yöntemde özel elektrotlar tarafından havuz suyuna bakır, gümüş ve çinko iyonları aktarılır. Belirli düzeylere geldiğinde bu iyonlar dezenfeksiyonu sağlamaktadır. Bu yöntem klorla yapılan dezenfeksiyondan daha etkili bulunmuştur."
GÖKDELEN, OTEL VE İŞ MERKEZLERİNDE RİSK OLABİLİR
Lejyoner hastalığına neden olan 'Legionella pneumophila' bakterisinin, durgun sularda ürüdiğini vurgulayan Karadağ, suyun havaya saçılması sırasında solunum yoluyla, akciğerlere girerek akciğer enfeksiyonlarına neden olduğunu kaydetti.
Karadağ, şöyle devam etti: "Klima içerisinde oluşan nemli ortam, Legionella pneumophila gibi hastalık etkenlerinin yaşaması ve çoğalması için çok uygun ortamlardır. Bu etkenler su damlacıkları ile havaya karışarak insanlara bulaşıyor.
Otel, iş merkezi, gökdelenler gibi büyük binaların havalandırma sistemlerinin su bölmeleri, havuzlar, su depoları gibi ortamlarda çoğalan bakteriler, o binada bulunan pek çok insanda hastalığa yol açabilirler. Ancak her klimalı ortamda bu bakteriler bulunmadığı gibi bakterilerin bulunduğu ortamda yaşayan ve bu havayı soluyan herkes de hastalanmıyor."
HASTALIK 2-10 GÜNDE BELİRTİ VERİYOR
Hastalık etkenine maruz kalan insanlarda 2 -10 gün arasında belirtiler ortaya çıktığını aktaran Karadağ, hastalığın ateş, halsizlik, kas ağrıları, iştahsızlık, baş ağrısı gibi belirtilerle başladığını dile getirdi.
En dikkat çeken belirtinin öksürük olduğuna dikkat çeken Karadağ, öksürüğün başlangıçta kuru ve hafif olarak başladığını, sonrasında balgam üzerinde çizgi şeklinde kan görülebildiğini ifade etti.
Hastaların beşte birinde ateşin 40.5 derecenin üzerinde olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Mehmet Karadağ, "Bu yüksek ateş, zaman zaman şuur bozukluklarına neden olabilir. İshal vakaların yüzde 25-50'sinde görülüyor, genellikle sulu ve nadiren de kanlı oluyor. Bulantı, kusma, karın ağrısı vakaların yüzde 10-20'sinde görülüyor. Hastalarda göğüs ağrısı olabilir ve hastaların yaklaşık yarısında nefes almakta güçlük ortaya çıkar" diye konuştu.
EN ÇOK KİMLERİ ETKİLİYOR?
Prof. Dr. Karadağ, hastalığın en çok etkilediği kişileri şöyle sıraladı: "Bebekler, yaşlılar, erkekler, sigara içenler, alkolikler, kalp-damar hastaları, kronik bronşit hastaları, diyabet (şeker) hastaları, böbrek hastaları, bağışıklık sistemi baskılanmış olanlar, kortizon kullananlar."
Hastalığın tedavisinde her antibiyotiğin etkili olmadığına değinen Prof. Dr. Mehmet Karadağ, "Tedavide doğru ilacın seçilmesi ve erken dönemde tedaviye başlanması yan etkileri önlüyor, şifa sağlıyor. Ancak tedavi süresi hastanın tüm şikayetleri ortadan kalksa bile 3 haftadan az olmamalıdır. Aksi takdirde hastalığın tekrarlaması ihtimali vardır." şeklinde konuştu.
(CİHAN)
Yayın tarihi: 16 Temmuz 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/07/16//haber,D2C780D832C44ED1A30CD8C94765E6AF.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.