Fenerbahçe'nin transfer politikasına akıl sır erdirmek mümkün değil. Bugüne kadar genellikle geçmişleri sorunlu olan,
Türkiye'de ne yapacakları bilinmeyen oyunculara büyük paralar ödendi. Bu ödenen paraların karşılığı nın alınamadığı üç örnek var: Anelka, Kezman ve Roberto Carlos. Tabii Roberto Carlos'un transferine ayrı bir yer ayırmak lazım.
Sakatlanana kadar kendisinden beklenen randıman alınamadı. Ağırlığı ve deneyimiyle takımın moral gücü dendi. Ama Ali Sami Yen'deki final derbisinde arkadaşlarının yanında değil, Brezilya'da tatildeydi. Bir de madalyonun öbür yüzü var. En faydalı oyuncular küçük hesaplar ve iletişim eksikliği yüzünden takımdan gittiler. İki sene evvel bana
Fenerbahçe'nin en faydalı, mutlaka takımda olması gereken üç ismini sorsalar hiç düşünmeden şu cevabı verirdim:
Tuncay, Aurelio, Semih. Geçen sezon Tuncay gitti; bu sezon da Aurelio. Aslında Zico ve yönetimin bakış açısıyla Semih de Aurelio'dan önce giderdi ama Semih yaşadığı büyük haksızlıklara rağmen
Fenerbahçe'de kalmayı tercih etti. Tabii ki kendi tercihidir.
Aurelio'nun gitmesi büyük kayıptır. Bu kadar faydalı, istikrarlı ve devamlılığı olan bir ön liberoyu 15 milyon euro'ya bulamazsınız. Üstelik Aurelio Türk statüsündeydi. Bugün Avrupa Şampiyonu İspanya'da, orta sahada o kadar yıldız varken Aurelio'ya benzer yapıdaki Senna takımın temel direğiydi. Aragones orta sahada bir tek ona hiç dokunmadı .
ZİCO'NUN GİDİŞİ DOĞRU Fenerbahçe yönetiminin en doğru kararı Zico'yla yolları ayırmaktır. Her zaman vurguladım: Tesadüfen gelen başarılı neticelere aldanmayacaksın. İyi antrenör vardır, kötü antrenör vardır. Zico benim bugüne kadar gördüğüm en zayıf teknik adamlardan biriydi. Bu konuyla ilgili bir örnek vermek istiyorum. Abramovich, Mourinho'yla yollarını ayırdıktan sonra takımın başına Avram Grant'ı getirdi. Hiç kimse Grant'ı
Chelsea'nin başında olmaya layık görmedi. Eğer Terry'nin ayağı kayıp penaltıyı kaçırmasa,
Chelsea Avram Grant'la Şampiyonlar Ligi şampiyonu olacaktı. Öyle de olsa Grant gidecekti.
Fenerbahçe'ye tarihinde ilk defa çeyrek final oynatan Zico'nun peşinde olan bir uluslararası takım veya kulüp takımı şu ana kadar yok. Olacağını da zannetmiyorum. ALEX EN FAZLA 60 DAKİKA Fenerbahçe bu sezona İspanya'yı Avrupa Şampiyonu yapan Aragones'le başlıyor. İspanya EURO 2008'de bütün dişlileri makine düzeninde işleyen bir futbol sergiledi. Aragones'in kenar müdahaleleri oldukça ilginçti. Başta Torres olmak üzere en önemli yıldızlarını performanslarından memnun olmadığı dakikalarda oyundan aldı. Fabregas gibi bir yıldız Aragones'in 4-4-2 düzenindeki ideal 11'inde yoktu. Villa'nın sakatlığı dolayısıyla finale tek forvetli, Fabregas'lı 11'le başladı. İlk oyundan çıkardığı da Fabregas oldu. Finalde ikinci yarıda skor avantajına sahipken çok kısa bir bölüm
Almanya biraz hareketlenince, iki önemli orta saha oyuncusunu birden çıkarıp yerlerine soktuğu isimlerle oyunun gidişatını takımı lehine çevirdi. Bir de mantıkla bağdaşmayan çılgınlığı vardı
. Yarı finalde Rusya karşısında tek farklı skor avantajına sahipken ve her an ikinci golün geleceğini gösteren bir oyun şekillenmişken bitime 22 dakika kala 3 oyuncu değiştirme hakkını bitirdi. Olası bir sakatlık probleminde maç oradan aleyhe de dönebilirdi. Aragones de bunun faturasını çok zor öderdi. EURO 2008'de izlediğim Aragones profilinde, Alex Fenerbahçe'de en fazla 60 dakika forma şansı bulabilir. Geçen seneki durumuyla da Kezman hiç forma şansı bulamaz. Tabii Aragones
Türkiye'de prensiplerini değiştirmezse... Güiza'yı dikkatle izledim. Öne doğru oynayan çabuk bir forvet tipi. Zamanlamalı koşularla defansların arkasına aniden sarkabiliyor. Golcülüğünün yanında asist özelliği de var. Bana göre Semih ile birlikte birbirlerinin özelliklerini tamamlayan uyumlu bir partner olurlar.
Yayın tarihi: 15 Temmuz 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/07/15//haber,CDA81024363C4992863FC4A7BAD5AB20.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.