"Bizim lügatimizde kriz kelimesi yoktur"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Eğitim sistemimiz sadece nicelik açısından değil, nitelik açısından da çıtasını her geçen gün yükseltmektedir. Hükümet olarak biz alınan bu mesafeyi, yakalanan bu gelişme çizgisini son derece önemli görüyoruz'' dedi.
Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayınlanan Ulusa Sesleniş konuşmasının başında, program çekimlerinin Ankara Aydınlıkevler Anadolu İletişim Meslek Lisesi stüdyosunda gerçekleştirildiğini anımsattı. Erdoğan, bu nedenle, Ulusa Sesleniş aracılığıyla vatandaşlarla bu ay gerçekleşen buluşmasının kendisi için ayrı bir farklılığı, ayrıcalığı ve güzelliği olduğunu kaydetti.
''Okulların geldiği seviyeyi göstermesi bakımından, karnelerini bu ay alarak yaz tatiline giren bütün öğrenciler adına bu stüdyoda bulunmaktan büyük bir mutluluk ve heyecan duyduğunu'' kaydeden Erdoğan, Haziran ayı içinde yaptığı sürpriz bir ziyaret sırasında Ankara Aydınlıkevler Anadolu İletişim Meslek Lisesi'ndeki imkanları ve çalışmaları gördüğünü, bu güzel gelişmeleri vatandaşlara da yansıtabilmek için de Ulusa Sesleniş programının çekimlerini burada gerçekleştirmeyi uygun gördüklerini ifade etti.
Başbakan Erdoğan, bu sayede lise seviyesindeki bir okulun sahip olduğu teknik imkanları ve kendi meslek kolunda ulaştığı kapasiteyi göstermesi bakımından son derece çarpıcı bir örnek ortaya koymuş olduklarını dile getirdi.
MESLEKİ EĞİTİMİN ÖNEMİ
Konuşmasında Ankara Anadolu İletişim Meslek Lisesinin tarihçesini de anlatan Erdoğan, şunları söyledi:
''Türkiye'de artık bir şeylerin iyiden iyiye değişmekte olduğunun en güzel örneklerinden biri olduğu için bugün bu programı burada çekmeyi tercih ettik.
Hem bütün okullarımız gibi liselerimizin de son dönemde kazandığı ilerlemeyi göstermek hem de mesleki eğitimin bir ülke için ne anlama geldiğini açıkça ortaya koymak için bu lisemiz gerçekten de son derece çarpıcı bir örnek. Ancak inanın tek örnek değil. Bugün Türkiye'nin her okulu birkaç yıl önceki durumundan çok daha ileri bir seviyeye, çok daha zengin imkânlara sahip duruma gelmiştir.
Eğitim sistemimiz sadece nicelik açısından değil, nitelik açısından da çıtasını her geçen gün yükseltmektedir. Hükümet olarak biz alınan bu mesafeyi, yakalanan bu gelişme çizgisini son derece önemli görüyoruz. Bu çerçevede bu gelişmeyi birkaç örnekle sizlere de izah etmek, bu güzel haberleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Ülkemizin ve milletimizin geleceği için ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunu bildiğimiz için hükümet olarak bütçemizden en büyük payı eğitime ayırmayı gerekli görüyoruz. Bu, bizim ülkemize ve bu çağımıza yakışan bir eğitim seviyesini yakalamakta ne kadar samimi ve kararlı hareket ettiğimizin de bir göstergesidir.
Bakınız 2002 yılında 7,5 milyar YTL olan Milli Eğitim Bakanlığı bütçesini, bu yıl itibariyle yaklaşık 23 milyar YTL'ye yükselterek, 2002 yılına göre tam yüzde 207'lik bir artış sağlamış durumdayız.
Hükümet olarak bu kaynakları doğru, adil ve yerinde kullanarak eğitim alanında çok önemli yatırımlara imza attık. 24 bini 'Eğitime yüzde 100 Destek Kampanyası'nda olmak üzere toplam 123 bin yeni dersliğin yapımını tamamlayarak eğitim sistemimize kazandırdık.
Acil okul ihtiyacı olan 153 yerleşim birimine kısa süre içerisinde kurulabilen taşınabilir eğitim kurumları inşa ettik.
414 adet yeni ilköğretim ve ortaöğretim, 55 adet yüksek öğretim olmak üzere toplam 469 adet öğrenci yurdu hizmete açtık. 501 adet spor salonunun ve 93 adet çok amaçlı salonun yapımını tamamlayarak öğrencilerimizin hizmetine sunduk.''
''OKU, DÜŞÜN, UYGULA VE NETİCELENDİR''
Diğer bölgelere kıyasla imkanları daha az olan bölgelere de özel ilgi göstermenin ve eksiklerini gidermenin gayreti içinde olacaklarını belirten Erdoğan, gecekondu bölgelerinde ve az gelişmiş yerleşim birimlerinde yaşayan öğrencilerin de okul öncesi eğitim hizmetlerinden yararlanabilmesi için gezici okulları devreye soktuklarını söyledi. Okul öncesi eğitimde 2002 yılında yüzde 11 olan okullaşma oranını yüzde 29'a kadar yükselttiklerini kaydeden Erdoğan, bu kadar kısa zamanda gerçekleşen bu artışın gerçekten çarpıcı bir başarı ve kendilerine umut veren ileri bir adım olduğunu ifade etti. Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''2002 yılında ortaöğretimde okullaşma oranı yüzde 50,6 iken, 2007 yılı itibariyle bu oranı yüzde 58,6'ya yükseltmiş durumdayız. Aynı şekilde yükseköğretimde de 2002 yılında yüzde 27 olan okullaşma oranını da 2007 yılı itibariyle yüzde 36'ya kadar çıkardık. 8 derslikli ve üzeri tüm okullarımıza ülkemizin neresinde olurlarsa olsunlar Bilişim Teknolojisi sınıfları kurduk. Alt yapısı müsait olan tüm eğitim kurumlarımıza ADSL bağlantısı yaparak, öğrencilerimizin yüzde 95'inin bu imkândan yararlanır hale gelmesini sağladık. Bu okullarımızın sayısı 30 bini buluyor. Bunun yanında 5 bin 950 fizik, kimya, biyoloji ve fen laboratuvarı, bin 46 adet mesleki uygulama ve 466 adet yabancı dil laboratuvarı kurarak sisteme dahil ettik. Mesleki Teknik ve Yaygın Eğitimde Modüler Sistem'e geçtik. Örgün ve yaygın eğitim dahil 599 adet dersin müfredatını analitik düşünce sistemini temel alarak ve çağın ihtiyaçlarını düşünerek yeniledik. Ezbere dayalı sistemin yerine öğrenen, düşünen, değerlendiren öğrenciler yetiştirme hedefine yöneldik.
Her zaman söylediğim gibi öğrencilerimize 'oku, düşün, uygula ve neticelendir' prensibine dayalı bir eğitim müfredatı hazırlamanın gayreti içinde olduk.
Okullarımızın depreme karşı güçlendirilmesi için 2000-2002 yılları arasında toplam 1 milyon 10 bin YTL ödenek ayrılmıştı. Biz bu rakamı 2003-2008 yılları arasında toplam 135 milyon 776 bin YTL'ye kadar artırdık. 2008 yılında eğitim yatırımları için 235 milyon YTL ek ödenek tahsis ettik.
Bizim hedefimiz eğitim imkanlarını geleceğin ihtiyaçlarını da düşünerek en iyi seviyeye taşımak ve bu imkanları Türkiye'nin 81 vilayetine en adil, en yaygın, en yeterli biçimde dağıtmaktır.
Bunun için özellikle bir şeyi hatırlatmam gerekiyor. Özürlülerimizi bu programın içine aldık, onları da asla unutmadık, unutmuyoruz.''
Sosyal güvencesi olsun olmasın özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine devam eden tüm özürlülerin özel eğitim giderlerinin ilk defa hükümetleri döneminde karşılanmaya başlandığını kaydeden Erdoğan, bu adımın AK Parti iktidarı döneminde atılan en önemli adımlardan bir tanesi olduğunu vurguladı.
Başbakan Erdoğan, özürlülerin eğitimi için ailelerine kişi başına aylık 406 YTL tutarında bir ödeme yaptıklarını da hatırlattı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Türkiye'yi karartmak isteyenlere, Türkiye'nin başarılarına gölge düşürmek isteyenlere, Türkiye'yi yeniden istikrarsız, güvensiz bir ortama çekmek isteyenlere asla prim vermiyoruz'' dedi.
''Türkiye'nin eğitim başta olmak üzere her alanda geleceğin ihtiyaçlarını da dikkate alarak meselelerini çözmesi, gerekli yatırımları yapması bir mecburiyettir.
Bunun için de ekonomimizin son beş buçuk yıllık dönemde yakaladığı istikrar çizgisini asla kaybetmemesi, hedeflerini kovalamaya devam etmesi gerekiyor.
Bu dönemde Türkiye ekonomisi, daha önce hiç görmediği kazanımlar elde etmiş, çok sağlam ve sağlıklı bir zeminde ilerlemeye başlamıştır.
Defalarca ifade ettim. Ülke olarak her alanda büyük atılımlarla geçen son beş buçuk yıllık dönem içinde en önemli kazancımız istikrarımız olmuştur. Dolayısıyla şartlar ne olursa olsun istikrarımızı, istikametimizi, gidişatımızı korumak zorundayız.
Lütfen hatırlayınız:
Yıl 1979, Türkiye'de ekonomik kriz var. Yıl 1982, Türkiye'de ekonomik kriz var. Yıl 1987 Türkiye'de ekonomik kriz var. 1990, 1991, 1993 ve 1998 yıllarında yine Türkiye'de ekonomik kriz var. Yıl 2000 Türkiye'de ekonomik kriz var. Yıl 2001, Türkiye'de yine ekonomik kriz var. Bunların hepsini, sizler de, bizler de bizzat yaşadık.
Her krizde biraz daha yoksullaştık, biraz daha kaybettik. Dikkat ediniz, her iki yılda, üç yılda bir Türkiye krize sürüklenmiş. Bir yıl, iki yıl geçici rahatlama olmuş, ama arkasından bir kriz gelmiş, Türkiye'nin varını yoğunu alıp götürmüş. Bu krizler, milletimizin büyük çoğunluğunu fakirleştirmiş, gelir dağılımındaki uçurumu derinleştirmiş, gelecek umutlarını kırmıştır.
Hükümet olarak daha ilk günden Türkiye'yi her iki yılda, üç yılda bir krize sürükleyen bu istikrarsızlık, güvensizlik zeminini tedavi etmenin mücadelesine başladık. Bu mücadelemizde zaman zaman engellerle, zorluklarla karşılaştık. Bu ilerleme, kalkınma, gelişme yolculuğundan bizi millet olarak hiçbir güç alıkoyamayacaktır. Bizi alıkoyacak tek bir şey varsa o da birlik ve beraberliğimizin bozulmasıdır. O da aynı gelecek hedefleri etrafında kenetlenemediğimiz zamandır. Bu tuzağın farkında olmak, birlik ve beraberliğimizi her şeyin üzerinde tutmak, ortak değerlerimizi hep birlikte yüceltmek durumundayız. Buna devam ettiğimiz sürece, bu duygu birliğini koruduğumuz sürece, Türkiye'yi tutabilene aşk olsun, diyorum.''
''ENFLASYON CANAVARININ HORTLAMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ''
Birlik ve beraberlik sayesinde Türkiye'nin bugün dünyanın 17., Avrupa'nın da 6. büyük ekonomisi olduğunu vurgulayan Erdoğan, yine bu sayede Türkiye'nin bugün 121 milyar doları aşan bir ihracat rakamına ulaştığını ifade etti.
Geçen yıl 22 milyar doları aşan yabancı yatırımın gerçekleştiğini belirten Erdoğan, bunun istikrar ve güven ortamının tesis edilmesi ve dev uluslararası şirketlerin Türkiye'ye inanması ve güvenmesi sonucunda gerçekleştiğini söyledi.
Türkiye'nin bugün 659 milyar dolar milli gelir üreten, kişi başına gelirini de 9 bin 330 dolara yükselten bir ülke olduğunu belirten Erdoğan, 79 senede 230 milyar Dolar olan Gayrisafi Yurtiçi Hasılaya 5 yılda AK Parti iktidarının 429 milyar dolar ilave ettiğini dile getirdi. Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Geçmişle kıyaslanmayacak bütün bu gelişmeleri biz daima bir başlangıç olarak gördük. Türkiye'nin çok daha iyi seviyeleri yakalayacağına inandık, yakalaması gerektiğine inandık. Şimdi de kararlılıkla, cesaretle, samimiyetle yeni ve büyük hedeflere doğru hep birlikte ilerliyoruz.
Türkiye'yi karartmak isteyenlere, Türkiye'nin başarılarına gölge düşürmek isteyenlere, Türkiye'yi yeniden istikrarsız, güvensiz bir ortama çekmek isteyenlere asla prim vermiyoruz. Bizim sözlüğümüzde, bizim lügatimizde artık 'kriz' kelimesi yoktur, bir daha da asla olmamalıdır.
Beş buçuk yıl boyunca istikrar ve güven ortamına daima vurgu yaptım. Şu içinden geçtiğimiz günlerde, bu iki kavramın ne derece hayati olduğu bir kez daha ispatlanmıştır.
Türkiye'de yeniden enflasyon canavarının hortlamasına izin vermeyeceğiz, bunun mücadelesini veriyoruz.
Türkiye'nin toplam ihracatının yeniden 30 milyar dolarlı rakamlara gerilemesine müsaade etmeyeceğiz, biz ihracatı 250 milyar dolara ulaştırmanın gayreti içinde olacağız. Biz Türkiye'yi büyütme hedefimizden, milli gelirimizi 1 trilyon dolara yükseltme hedefimizden asla taviz vermeyeceğiz. Bunu 70 milyonluk bir millet olarak inşallah Cumhuriyetimizin 100. yılı 2023'te gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Türkiye, dünyaya kapılarını kapatamayacak kadar büyük, o kadar önemli, geleceği o kadar parlak bir ülkedir. Küresel yatırımları artırmaya, küresel ticarette ağırlığımızı koymaya devam edeceğiz. Önümüz açık, yolumuz aydınlık. İnanıyorum ki, biz hep birlikte Türkiye'yi şahlandırmaya, Türkiye'ye yeni rekorlar yaşatmaya, Türkiye'ye tarihi başarılar yaşatmaya devam edeceğiz. Bundan hiç kimsenin şüphesi, endişesi olmasın. Türkiye'nin pusulası sadece aydınlık ufukları gösteriyor, buna da her insanımızın inanmasını, güvenmesini istiyorum.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bölgemizde ve dünyada barışın tesisine yönelik çabalarımızı her seviyede sürdürmekte, barış çabalarına katkılarımızı devam ettirmekte kararlıyız'' dedi.
Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayımlanan Ulusa Sesleniş konuşmasında, bugünün dünyasında, ancak ekonomik kazanımlarını dünyaya açık, aktif, dinamik, inisiyatif kullanmak suretiyle korkmayan bir dış politika ile destekleyen ülkelerin güçlü ve etkili olabildiğini söyledi.
Bu nedenle AK Parti Hükümeti olarak göreve geldikleri ilk günden bu yana Türkiye'nin büyüklüğüne, Türk milletinin tarihi tecrübelerine yakışan bir dış politika anlayışıyla hareket etmenin gayreti içinde olduklarını ifade eden Erdoğan, bu gayretlerin neticesi olarak bugün Türkiye'nin uluslararası alanda dikkat çeken, takdir edilen, inisiyatif alan ve sözünü dinleten itibarı yüksek bir ülke konumuna geldiğini dile getirdi. Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Sadece kendi dış meselelerimize değil, dünya meselelerine de duyarsız değiliz. Türkiye'nin tarafı olduğu anlaşmazlıkların çözümünde nasıl aktif bir barış diplomasisi yürütüyorsak, dünyadaki çeşitli anlaşmazlıklara çözüm arama çabalarına da en aktif şekilde katılmanın gayreti içindeyiz. Bu konuda yardımı, desteği, ara buluculuğu talep edilen bir konuma ulaşmış bulunuyoruz.
Bunun bir örneği olarak Suriye ile İsrail arasında ilk etabı Mayıs ayında başlayan barış görüşmelerine hem aracılık, hem de ev sahipliği yaptık. Bu görüşmelerin ikinci etabı yine Türkiye'nin gözetimi ve ev sahipliği ile bu ayın 15 ve 16'sında gerçekleştirildi. Her iki tarafın ifadelerine de yansıdığı üzere görüşmeler yapıcı ve yararlı bir doğrultuda sürdürülüyor.
Orta Doğu'daki çatışmaların sona ermesi ve sürdürülebilir barış ortamının tesisi için böyle diyalog zeminlerinin son derece önemli olduğu bugün bütün dünyanın kabul ettiği bir gerçektir. Türkiye'nin bu diyalog zemininin oluşmasındaki rolünü bütün dünya yakından biliyor ve takdir ediyor.
Bölgemizde ve dünyada barışın tesisine yönelik çabalarımızı her seviyede sürdürmekte, barış çabalarına katkılarımızı devam ettirmekte kararlıyız. Bunu, üzerimize düşen bölgesel, tarihi ve insani bir sorumluluk olarak görüyoruz.''
AB VE BAZI ÜLKELERİN İÇ SİYASİ GELİŞMELERİ
''Aynı anlayışla medeniyetlerin yakınlaşmasına çok önemli katkılar sağlayacağına inandığımız Avrupa Birliği üyeliğimiz konusunda da samimiyetle çaba gösteriyoruz'' diyen Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Zaman zaman uğradığımız haksızlıklara karşı dik duruyor, itirazlarımızı muhataplarımıza iletiyor ama üyelik yolunda üstümüze düşeni yapmaya da devam ediyoruz. Bu ayın 17'sinde gerçekleştirilen Türkiye-AB Katılım Konferansı'nın bakanlar düzeyindeki beşinci toplantısında bu tutumumuzu, üyelik konusundaki ciddiyetimizi bir kere daha ortaya koyduk. Dışişleri Bakanımız ve beraberindeki heyet, müzakere sürecinin geldiği her yeni noktada AB yetkilileri ile görüşmeleri aynı kararlılık içinde sürdürüyorlar. Ben de geçen hafta Avusturya'da bulunduğum süre içinde Avusturya Cumhurbaşkanı, Başbakanı ile bu konuları açık, net görüşme fırsatını buldum ve görüşlerimizi de kendilerine aktardım.
Bazı ülkelerin genellikle iç siyasi gelişmeleriyle bağlantılı olarak Türkiye'ye karşı takındıkları haksız tutumları kendilerine de ifade ettim. İnanıyorum ki bu türden temaslar Türkiye'nin yoluna çıkarılan engellerin bertaraf edilmesine olumlu katkılar sağlayacaktır.''
Başbakan Erdoğan, Haziran ayının kendileri için dolu dolu geçen yoğun bir ay olduğunu belirterek, her ay olduğu gibi bu ay da Türkiye'nin çeşitli köşelerine ziyaretlerde bulunduklarını, millete hizmet verecek birçok tesisi hizmete açtıklarını ifade etti.
Erdoğan, GAP'ın 2012 yılında tamamen devreye girmesiyle doğu illerinde önemli bir canlılık yaşanacağı, bu bölgelerdeki kalkınma hızının hissedilir biçimde artacağı konusunda çok umutlu olduklarını söyledi.
ATAK PROJESİ
''İnşallah bu şehirlerimizin makus talihi artık değişecektir, bu güzel günlerin ilk işaretlerini şimdiden görüyor, hissediyoruz'' diye konuşan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bizim muradımız Türkiye'nin bütün şehirleriyle kalkınması, bölgesel gelişme farklarının ortadan kalkmasıdır. İnşallah önümüzdeki dönemde bu hedefimizi önemli ölçüde yakalayacağız. Haziran ayı içinde her geçen gün büyüyen, gelişen savunma sanayimiz açısından çok önemli, çok değerli bir projeye, ATAK projesine de ilk adımı atmış olduk. Bu proje kapsamında T-129 olarak bilinen, üstün niteliklere sahip, üstün hareket kabiliyetine sahip helikopterleri üretmeye başlayacağız. Bu heyecan verici proje, savunma sanayi alanında son birkaç yılda gerçekleştirilen atılıma yeni bir boyut kazandırmış oluyor. Göreve geldiğimizde 800 milyon dolar seviyelerinde bir ciroya sahip olan savunma sanayimiz, 2007 yılı sonu itibarıyla cirosunu 2 milyar doların üstüne çıkarmış, ihracatını da 420 milyon dolar seviyesine yükseltmiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin ihtiyaçlarının yurt içinden karşılanma oranı 2003 yılında yüzde 25 seviyelerinde iken, 2007 yılı itibarıyla bu oran yüzde 42'ye kadar ulaşmıştır. Bu oranı 2011 yılında yüzde 50 seviyelerine ulaştırmayı hedefliyoruz. Bunlar Türkiye için son derece önemli açılımlar, önemli ilerlemelerdir, emeği geçen herkesi bir kere daha kutluyorum.''
MİLLİ TAKIM'IN BAŞARISI
Başbakan Erdoğan, Haziran ayı boyunca Türk Milli Futbol Takımı'nın herkese tatlı ve tatlı olduğu kadar da heyecanlı, müthiş coşkular yaşattığını anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Sporcularımızın Avrupa 2008 maçlarında gösterdikleri sıra dışı performans, sadece bizim değil, bütün dünyanın takdirini kazandı. Maçların son anlarına kadar mücadeleyi bırakmayarak hedeflerine ulaşan gençlerimizin azmi, inancı, kararlılığı ve elbette kabiliyetleri her türlü takdirin üstündedir. Ben de Viyana'da çeyrek final karşılaşmasında onları tribünden izleyenler arasındaydım. Sadece bizler değil, bütün eksiklerine ve zorluklarına rağmen futbolcularımızın saha içindeki mücadelesinden ilham alan milyonlarca dünya insanı da ayyıldızlı takımımızla gurur duydu. Ülkemizi başarıyla temsil eden milli takım ailemize, teknik heyetimiz ve futbolcularımıza, federasyon başkanımıza ve tüm diğer federasyon yetkililerimize burada bir kere daha teşekkür ediyorum. Yarı finalde çok üstün bir oyun sergilememize rağmen bu kez olmadı.
Tarihinde ilk defa yarı final oynamak, ilk dörde girmek elbette milli takımımız için çok önemli bir başarıdır ama çıkardığımız oyunla unutulmaz heyecanlar yaşatarak daha iyisini hak ettiğimizi de ortaya koyduk. İnşallah daha iyi başarıları hep birlikte kutlayacağız. Bunlar, Türkiye'nin aydınlık yarınlarının işaretleridir, çok daha güzel günler bizi bekliyor ve olacak diyorum. İnanıyoruz ve olacak, başaracağız.''
Yayın tarihi: 30 Haziran 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/30//haber,E69CCD5106A249F8ADC1857A202C0988.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.