Çay 100 yıl önce poşete girdi
Bundan yüz yıl önce Amerikalı bir kahve tüccarı, modern hayatın vazgeçilmez bir parçası haline gelen poşet çayı yanlışlıkla icat etti! Ancak bu buluş çay kültürüne darbe de vurdu..
Çay endüstrisi, poşet çayın icadıyla modern çağa ayak uydurmuş, delikli kağıdın içine çay yerleştirme fikri öğleden sonralarının uzun zaman alan bir ritüelini iki dakikalık bir işe dönüştürmüştü. Aceleyle yaşanan hayatlarda yeri olmayan çay demleme seanslarının yerini, böylece göz açıp kapayıncaya dek hazır hale geçen çaylar aldı. Fakat pek çok çay müdavimine göre poşet çayın icadıyla artık çay eski tadını vermez oldu. Dünyanın en güzel içeceklerinden biri de, ne insanı ferahlatan ne de tatmin eden sıkıcı, sıradan bir içecek haline geldi. Pek çok önemli buluş gibi çay da bir kaza sonucu icat edilmişti. Sonradan çay işine giren New Yorklu kahve tüccarı Thomas Sullivan, üretim giderlerini azaltmak için, çay örneklerini ufak poşetlere koyup göndertti. Ancak müşteriler, poşeti açıp demlemek için çayı çaydanlığa koymaları gerektiğini anlamadılar. Doğrudan poşeti kaynar suya attılar ve Amerika'da poşet çay devrimi de böylece başlamış oldu. 1930 yılında Boston'da Technical Papers Corporation'da çalışan William Hermanson, sıcağa karşı dayanıklı elyaf çay poşetinin patentini aldığında, bu icat da bugün bildiğimiz şeklini almaya başlamıştı. Ancak poşet çayın Atlas Okyanusu'nu aşıp da Avrupa'ya gelmesi 10 yıllar alacaktı. Amerikalıların bu önemli icadı, İngiliz müdavimler tarafından şüpheyle karşılandı. İngilizlere göre poşeti fincandan çıkarmak için kullanılan ama genellikle suya düşen ipli kulakçığın kendisi, poşetin içindeki çaydan daha tatlıydı! İngilizler, Amerikalılar gibi kaynar su yerine ılık suyla çay yapmaya da itiraz etti. Britanya'nın en büyük çay üreticilerinden Joseph Tetley and Co, 1953 yılında İngiltere'de poşet çay üretimine başladı. 1964 yılında delikli poşetlerin üretimiyle poşet çay dünyası bir devrim yaşadı. Günümüzde Tetley şirketi haftada 200 milyon poşet çay satıyor. Bu da 128 futbol sahasını dolduracak büyüklükte bir rakam.
BİZ DEMLEMEYİ SEVERİZ
Çay dünyasına yön veren şirket sahipleri, sanayi devriminden bu yana gittikçe hızlanan modern hayata çayın başka türlü adapte olamayacağı görüşünde birleşiyor. Ancak poşet çayın Amerika dışındaki ülkelerde gündelik hayata girmesinin zaman aldığı da biliniyor. Hindistan ve Türkiye gibi çoğunlukla çayı demleyerek içmeyi seven kültürlerde poşet çay hâlâ tam anlamıyla kabul görmüş değil. Özellikle Türkiye'ye doğuda sınırı bulunan ülkelerden gelen çayların karışımından oluşan harmanlar, poşet çaylara lezzet açısından çok da şans tanımıyor. Poşet çayın edebiyatta da pek yeri yok. Fyodor Dostoyevski'nin Ecinniler gibi büyük siyasi romanlarında varoluş buhranları yaşayan kahramanların konuşmalarının arka fonunda hep bir semaver bulunurdu. Çay demleyip felsefe yapan karakterlerin girift konuşmaları gibi çay da Rus kültüründe bir ritüel olarak sunulurdu. Dostoyevski için ayrıca Batılılaşmış ailelerin sahnelerinde de çay önemli bir yer tutuyordu. Ancak örneğin Lewis Carroll'ın Alis Harikalar Diyarı'ndaki çılgın çay partisi sahnesinde çay demleyip saatlerce içme ritüeli alay konusu ve İngiliz yerleşik kültürünün absürdlüğüne işaret eden bir tuhaflık olarak da karşımıza çıkabiliyordu. İstanbul'da Four Seasons Hotel, Bebek Kahve, Cafe Wien, Gezi Pastahanesi gibi mekânlarda da özel çay saatleri düzenleniyor. Buralarda 'poşet çay'ın lafı bile edilmiyor belki, ama sabah aceleyle çay içmek isteyen pek çoğumuzun bildiği gibi, poşet çaysız bir hayat düşünülemez.
Yayın tarihi: 29 Haziran 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/29/pz/haber,3314755F592C4F2F9C828FAEA155E2A5.html
Tüm hakları saklıdır.