Altın sayfa...

Hollanda, yıllar sonra İtalya'yı yendi. Ben de Çek Cumhuriyeti maçından önce "Her şeyin bir ilki vardır" diye düşündüm. Bizim ve de Çekler için 'tamam' ya da 'devam' maçıydı. Karşılaşma başladığında gördük ki, Çek Cumhuriyeti her maçta hücum girişimlerinde Koller'i kullanıyor. Bu oyuncuyla gelen topları orta sahadan gelen futbolcularla buluşturarak, özellikle kenar ataklarıyla sonuca gitmeye çalışıyorlar. Top kaptırdıklarında ise alan savunması ile rakibi kendi ceza sahalarına kadar yan top oynatmaya zorluyorlar. İlk yarıda Milli Takımımız orta sahada gerekli yeterliliği gösteremedi. İşin gerçeği topla dripling yapan ve de rakibi eksilten orta saha oyuncumuz yoktu. Bir tek Arda top kendisine geldiğinde bir şeyler yapmaya çalışan tek oyuncumuzdu.

TAKIMI SÜRÜKLEYEN ARDA
İkinci yarıda Semih'in yerine Sabri'nin girmesiyle hareketlenen Milli Takımımız vardı sahada. Ayrıca ilk devrenin aksine topla yana değil, ileri doğru oynamaya çalışan bir Milli Takım.
Yenilen ikinci golden sonra ise sahneye bir Arda çıktı ki, kelimelerle anlatabilmemiz çok zor. Bana göre bu şampiyonada takımını tek başına sürükleyen ve de liderlik yapan tek oyuncu Arda...
Önce bizi umutlandıran gole imzasını attı, sonra ayağına aldığı her topta Çek Cumhuriyeti savunmasını paramparça etti. Cech'in hatasından Nihat önce beraberliği sağladı, ardından büyük bir şaşkınlık içinde olan Çekler'e son darbeyi de bu oyuncu vurdu.
Bu maç futbol tarihimiz için bir altın sayfa olarak nitelendirebilir. Çünkü 2-0'dan, üstelik karşınızda dünyada bir ekol olan Çek Cumhuriyeti gibi bir takım karşısında 3 golü bulabilmek her babayiğidin harcı değildir.
Artık bizim, maçta koşullar ne olursa olsun oyundan kopmayan ve de bitiş düdüğü duyulmadan maçı bırakmayan bir Milli Takımımız var. Bana göre bu Türk futbolunda bir devrimdir.
Bu galibiyette payı olan teknik adam ve oyuncuları yürekten kutluyorum. Bundan sonrası için de kendilerine başarılar diliyorum.