Tuzla tersaneleri masaya yatırıldı
Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, Türk gemi inşa sanayinin dünyada herkesi kıskandıracak, dikkatlerini çekecek önemli bir seviyeye geldiğini vurgulayarak, ''Türk iş gücünün, Türk girişimcisinin, Türk insanının bu kadar iş kapasitesine sahip olması, dünyanın önemli üretim merkezlerinden biri haline gelmesi acaba bizim dışarıdaki rakiplerimizi korkutuyor veya ürkütüyor mu veya onları harekete mi geçiriyor?'' diye sordu.
Deniz Ticaret Odasının Haziran ayı Olağan Meclis Toplantısı'nda tersaneler konusu ele alındı.
İşverenler, sendikalar ve Hükümet yetkililerinin de bir araya geldiği toplantıda konuşan Çağlayan, bu toplantıya katılmanın görevden öte sorumluluk olduğunu ifade ederek, Tuzla tersanelerinde hayatı kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına da baş sağlığı diledi.
Türk sanayisinin, istihdamının ileri gitmesi için gece gündüz çalıştığını belirten Çağlayan, girişimci olmadan işin ve işçinin, işçi olmadan da üretim, ticaret ve sanayinin olmayacağını ifade etti.
Çağlayan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Aslında işçi ve işveren, bir elmanın bütünüdür. Bir elmanın bir tarafındaki sıkıntının diğer tarafa yansımaması mümkün değildir. Herhangi bir şekilde bir taraftaki çürüme, diğer tarafı da çürütecektir. Türkiye, gemi sanayinde dünyanın önemli ülkelerinden biri haline geldiyse bu, girişimciler kadar işçinin alın teri ile olmuştur. Bu birlikteliği bozmaya kimsenin hakkı yoktur. Herkes üzerine düşen görevi yerine getirecektir. Bunun mazereti olmaz. Bu yapı içinde bu işi yanlış yapana ilk önce ben karşı çıkarım. Bugünkü çabamız, insanların hayatlarını, aş ve iş kapılarını kapatmadan güvence altına almak olmalı.''
''Tersanelerde hayatını kaybeden her insan, benim canımdan kopan candır'' diyen Çağlayan, amaçlarının, bundan sonra can kaybetmemek üzerine çalışmak olduğunu söyledi.
Tarafların ciddi bir anlayış birliği içinde olmalarının mutluluk verici olduğunu dile getiren Çağlayan, bugünün, sözün bittiği, eylemin başladığı nokta olması gerektiğini kaydetti. Çağlayan, birçok şey yapıldığını, bunların Türkiye'nin ciddi bir değişim ve dönüşümden geçtiğinin göstergesi olduğunu ifade etti.
BÜYÜMEYİ ERKEN YAKALADI
Çağlayan, gemi sanayi sektörünün 2013 yılında yakalamayı hedeflediği büyümeyi 2007 yılında yaşadığını belirterek, ''Aslında prematüre bir doğum olmuş, kötü mü olmuş? Hayır, çok da iyi olmuş. Bugün bu sektörde 3 milyar dolarlık dış ticaret hacmi yakalanmışsa, bu sektörde 40 binin üzerinde insan çalışıyorsa, ciddi anlamda bir katma değer yaratılıyorsa, Türkiye dünyanın 6. büyük gemi inşa sanayi ülkesi olmuşsa, bu ülkenin bir ferdi olarak ben bundan şeref duyarım'' diye konuştu.
Gemi sanayi sektöründeki bu ani büyümenin beraberinde birtakım sorunlar getirdiğini belirten Çağlayan, bu sorunların da bir an önce çözülmesi için hep birlikte çalışılması gerektiğini söyledi. Sanayi ve Ticaret Bakanı Çağlayan, şunları kaydetti:
''Bu sektör, birilerinin gözünü korkutmuş bir sektördür. Evet bu sektörün eksiklikleri, problemleri var. Tabii ki işveren çalıştırdığı işçinin sonuna kadar her türlü hakkını korumak ve kollamak mecburiyetindedir. Bu kanunla da çizilmiştir. Bu sadece kanuni değil, vicdani bir sorumluluktur. Yanında çalıştırdığı insanın her türlü sosyal hakkı, yaşam kalitesini zenginleştirmek ve geliştirmek bir ödevdir, bir görevdir. Türk gemi inşa sanayi başta olmak üzere Türk gemi sektörü çok önemli bir sektör. Gemi inşa sanayi birçok sanayi ve ticaret sektörünün ana sanayisi haline gelmiştir. Bu sektör dünyada herkesi kıskandıracak, dikkatlerini çekecek önemli bir seviyeye gelmiş. Türk iş gücünün, Türk girişimcisinin, Türk insanının bu kadar iş kapasitesine sahip olması, dünyanın önemli üretim merkezlerinden biri haline gelmesi acaba bizim dışarıdaki rakiplerimizi korkutuyor veya ürkütüyor mu veya onları harekete mi geçiriyor? Bunları söylerken, sorunları halının altına atalım diye söylemiyorum. Söylediklerimi sizler anlıyorsunuz, ama ben anlamak istemeyen basın mensuplarına bunları söylüyorum. Kavramak istemeyenlere söylüyorum. Allah'tan başka kimseden korkmam. Doğru bildiklerimi söylemek benim boynumun borcudur. Ben meseleye tek pencereden bakmam. Hem işveren hem de işçi penceresinden bakarım.''
Mesleki eğitimin önemine işaret eden Çağlayan, TBMM'den son çıkan istihdam paketinde İşsizlik Sigortası Fonu'ndan 300 milyon YTL'nin bu alandaki eğitime aktarıldığını söyledi. Çağlayan, ''Bu kaynağı tüketin, gelin daha fazlasını isteyin'' dedi.
Tersanelerin yerlerinin seçimlerinin yanlış olduğu, iç içe olduğu, çalışma koşullarının iyi olmadığı görüşlerine yüzde yüz katıldığını anlatan Çağlayan, TBMM'ye sunulan tasarıda ihtisas organize sanayi bölgesi kurulmasının öngörüldüğünü kaydetti.
Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Metin Kalkavan, sorunun tersanelerin büyüklüğü küçüklüğü değil, standartların tanımlanmaması olduğunu ifade etti.
İşçilerin ''bana bir şey olmaz'' sendromunu aşması gerektiğini dile getiren Kalkavan, ''İşlediğin çelik, pamuk değil. Biz tekstil atölyesi değiliz. İşçinin ölebileceğini bilmesi lazım'' dedi.
Tersaneler konusunun ele alındığı Deniz Ticaret Odasının Haziran ayı Olağan Meclis Toplantısı'nda konuşan Kalkavan, tersanelerdeki ölümleri hiç kimsenin tek başına durduramayacağını, işveren, sendikalar, devlet ve medyanın ortak çalışması gerektiğini söyledi.
''Bu noktaya nasıl geldik? Buna baktığımızda hepimizin payı var. En başta işverenler olarak bizim payımız var. Öngöremediğimizden fazla ve hızlı büyüdük'' diyen Kalkavan, Türkiye'nin, dünya gemi inşa sanayileri arasında en hızlı büyüyen ülke olduğuna dikkati çekti.
Kalkavan, bu tür sorunların bir anda çözülemeyeceğini ifade ederek, şöyle konuştu:
''Türkiye'nin bütün altyapı sorunlarını Tuzla'da çözmeye çalışıyoruz. Biz tersanelerin içinden sorumluyuz, dışından nasıl sorumlu oluruz? Çalışan insanların nerede kaldığını, nereden geldiğini, koğuşlarda komün hayatı yaşadığını biz de medyadan öğrendik, ama bu insanlar buraya nasıl gelmişler, niye geliyorlar, burada ciddi bir kazanım olmazsa gelirler mi? Biz Güneydoğu'dan bu kadar işçi aldığımızı hiç bilmiyorduk, ama bu insanlar bir şeyin peşine geliyor. İşin ve aşın peşine geldiği bir yerde siz bilerek ve isteyerek ölüme gider misiniz? Veya siz herhangi bir işverenin bilerek veya isteyerek birisini öldürebileceğini düşünüyor musunuz? Biz ölüm taciri olduk. Benim 58 yaşında ağabeyim var, gece uykusu kaçtı.''
Bu konudaki haberleri eleştiren Kalkavan, şöyle devam etti:
''Dünkü olan olay, araştırmadan gazetelerimiz yazıyor, alıştık. '600 tonluk geminin kıç kapağı düştü.' Bu gemi tanker gemisi... Kıç kapağı yok. Bu kapak başkaları tarafından çevrilmemişse düşme şansı yok. Bunu da yapan işçiler, altında kim var, kim yok bakmadan... Bu durumda işveren ne yapsın. Bu bitmiş, bir ay sonra sefere çıkacak. Kamuoyu da çıkan haberlerden 'işte işveren birini daha öldürdü' diyor.''
Türkiye'de gemi inşa sanayinde 2000 yılında 5 bin işçi çalışırken, 2008'de bu rakamın 34 bine çıktığını belirten Kalkavan, ölümlerin durdurulması için aynı amaç çerçevesinde çalışılması gerektiğini söyledi. Tersanelerin kapatılarak ölümlerin sıfıra indirilemeyeceğini kaydeden Kalkavan, sendikalara önem verdiklerini, örgütlü çalışmayı desteklediklerini anlattı.
''Sorunun temeli, tersanelerin büyüklüğü küçüklüğü değil, standartların tanımlanmaması'' diyen Kalkavan, bu alandaki gerekli yasal değişikliklerin yapılması gerektiğini dile getirdi.
Sektörü tanımayan birçok işçi geldiğini belirten Kalkavan, işçilerin eğitime tabi tutulması gerektiğini söyledi.
Tersanelerde bir dönemin kapandığını ve yeni bir dönemin açıldığını vurgulayan Kalkavan, ayrıca işçilerin ''bana bir şey olmaz'' sendromunu aşması gerektiğini dile getirdi. Kalkavan, ''İşlediğin çelik, pamuk değil. Biz tekstil atölyesi değiliz. İşçinin ölebileceğini bilmesi lazım'' dedi.
Sadece ölümlerin gündeme getirildiğini, ayrıca bir de yaralananlar bulunduğunu ifade eden Kalkavan, ''Olanlar için vicdanen rahat değilim, ama gelecek için yapılacaklar için vicdanen rahatım. Bunu konuşarak halledeceğiz, dünyada da böyle oldu'' diye konuştu.
Kalkavan, tersaneler arasında iyilerinin de kötülerinin de bulunduğunu, bir olay olduğunda bunun genele yayılmaması gerektiğini anlatarak, ''Gelin, iyilerin içinden kötüleri ayıklayalım'' dedi.
MURAT BAYRAK
Gemi İnşa Sanayicileri Birliği (GİSBİR) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Bayrak da 2000 yılında 88 bin 500 deadweight tonluk 17 gemi ve yatın inşası yapılırken, geçen yıl bu rakamın 670 bin deadweight tonluk 98 gemi ve yata çıktığını ifade ederek, tüm tersanelerde 1 milyon 450 bin deadweight tonluk 195 geminin inşasının sürdüğünü, bu yıl itibariyle de 3 milyon 420 bin deadweight tonluk 267 geminin kesin siparişinin alındığını bildirdi.
Bayrak, sektörde 2000 yılında 5 bin 250 işçi çalışırken, bu yılın ilk 6 ayında bu sayının 33 bin 180'e çıktığını ifade ederek, Tuzla Tersaneler Bölgesindeki 44 tersanede 23 bin 680 işçi çalıştığını kaydetti.
Türkiye'de 2002'de 37 tersane faaliyet gösterirken, bu sayının bu yıl 84'e, 2009 yılı sonunda da 135'e yükseleceğini belirten Bayrak, 2003 yılından günümüze kadar olan zaman diliminde dünya gemi inşa sanayi yüzde 89 büyüme gösterirken, Türkiye'deki büyüme oranının yüzde 360 olduğunu vurguladı.
Bayrak, Türkiye tersanelerinin adet bazında dünyada 4'üncü, tonaj bazında dünyada 6'ncı ve yat inşasında dünyada 3'üncü sıraya oturduğunu belirterek, ''Bu ani büyümenin getirdiği yoğunluk içerisinde hiç kimsenin arzu etmediği yaşanan ölümlü iş kazaları 2000 yılından günümüzekadar 55'tir'' dedi.
İşçilerin eğitimlerine ilişkin bilgi veren Bayrak, ayrıca Birliğin Tuzla'da bir hastane kurduğunu anlattı.
''SAFSATA, SORUMSUZLUK''
GİSBİR Danışma Kurulu Başkanı Kenan Torlak da ''Tersane kazalarının artış eğiliminde olduğu, hele böyle bir eğilimin işverenin tedbirsizliği veya kayıtsızlığının sonucu olduğu şeklindeki değerlendirmeler safsatadır, sorumsuzluktur, yaygaradır ve çalışma barışını bozmaya yönelik nifaklardır'' dedi.
İstanbul Valisi Muammer Güler de gemi inşa sektörünün son dönemlerde büyük bir önem kazandığını belirterek, burada işçi sağlığı ve güvenliği konusunda alınması gereken tedbirlerin de ihmal edilmemesi gerektiğini söyledi.
Tersanelerde yaşanan sorunlara sektörün tüm kesimleriyle çözüm bulunması gerektiğini vurgulayan Güler, tersanelerin kapatılmasının işçilerin işsiz kalmasına, istihdamın zayıflamasına, sektörün gerilemesine neden olacağını, bunun kabullenilemeyeceğini kaydetti. Güler, ''Ancak devletin can ve mal güvenliğinin korunması gibi önemli görevleri var, iş sağlığı ve iş yeri güvenliğinin ve çevre ile hassasiyetlerin korunması noktasında önemli görevleri var'' diye konuştu.
Tuzla bölgesinde patlama denilebilecek büyümenin, iş hacminin artmasının bazı sıkıntıları beraberinde getirdiğini anlatan Güler, Tuzla'daki tersanelerin sadece 6'sının ruhsatı olduğunu kaydetti.
Güler, faaliyetleri aksatmadan tedbir alınması, denetim yapılması gerektiğini ifade ederek, faaliyeti durdurulan tersanelere de eksikliklerini giderince faaliyete başlayabileceklerini ifade ettiklerini anlattı.
Yayın tarihi: 12 Haziran 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/12//haber,61C67C4194944AC788DED688FD323D36.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.