Sean Penn ve jürisi Cannes'da nasılsa, Derya Alabora'nın başkanlığını yaptığı Altın Koza jürisi de kendi manifestolarını ilan etmişler ve Adana'da ilk uzun metrajlı filmiyle yarışmaya katılan genç sinemacıları ödüllendirmeyi tercih etmişler. Yani, kısıtlı olanaklarına rağmen cesurca kendi sinemalarını yapmaya çalışan yenilikçi genç sinemacıları takdir etmişler. Jüriler de zaten belki tartışılabilir ama çoğunluğun 'çok isabetli ve cesur' olarak nitelendirdiği bu tür kararlarla hizmet ederler sinema sanatına. Maksat vizyonumuzu genişletmek, ufkumuzu açmak.
Komik kaçar elbet
Şimdi Eastwood'un "Bu yaşımda bir film yaptım, kalkıp Cannes'a kadar geldim, yarışmaya yazıldım, festival de bir kaç günlük otel dışında uçak paramı bile ödemedi (festivalin standart uygulaması), üstelik şu hain jüri büyük ödülü gidip küçüçük bir Fransız filmine (Sınıf) verdi. Şike var, herkes bana karşı!" dediğini düşünebiliyor musunuz! Komik kaçar elbet. Lakin "Kültür Bakanlığı'nın gişelerden gelen bütçeyi 'Resim Sineması'na verilmesine kesinlikle karşıyız" sözleri gerçek bir talihsizlik. 'Resim Sineması' dediği şey, sinemanın ta kendisi, temelidir. Borç harç, her şeyini riske sokarak çektiği 'Sonbahar' adlı filmiyle büyük ödülü kazanan genç yönetmen Özcan Alper, yeni bir şey icad etmemiş; Tarkovski, Bergman, Antonioni gibi ustaların izini sürüp bu geleneği kendi öyküsünü anlatmak üzere kullanmıştır. Heyhat, bu tür tanımlar Nuri Bilge Ceylan gibi sinemacıları da yok saymaktır. Prestijin illa da bir ödül heykelciği olmadığını öğrenmemiz zaman alacak besbelli.
Yayın tarihi: 11 Haziran 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/11/gny/haber,E4FC75C90B6F4DB3B0C62390435C3B9A.html
Tüm hakları saklıdır.