Dün
Yargıtay Başsavcısı'nın hazırladığı mütalaadaki tarih anlayışının,
bilimden ziyade
fantastik edebiyata uygun olduğunu belirtmiştim.
Zihniyete o kadar odaklanmıştım ki mütalaadaki bariz yanlışı yazmadan geçmişim.
Aynen şöyle diyor Başsavcı
Abdurrahman Yalçınkaya : "İrticanın kendi ulusuna ihanetleri,
Kurtuluş Savaşı dönemi ile de sınırlı değildir. Cumhuriyet kurulduktan sonra da
Şeyh Sait'ler,
Derviş Vahdeti'ler İngiliz altınlarının parıltısıyla ve şeirat devleti-hilafet çığlıklarıyla ayaklanmışlar, binlerce şehit kanı dökmüşlerdir." (s.4)
Başsavcının, Derviş Vahdeti dediği kişi,
1870'te
Kıbrıs'ta doğmuş, savrulmalarla geçen bir hayattan sonra
31 Mart ayaklanmasını kışkırttığı gerekçesiyle yargılanmış ve
1909'da idam edilmişti.
Yani cumhuriyetin ilanından
14 yıl önce meydana gelmiş bir olay için Başsavcı
" cumhuriyet kurulduktan sonra " diyor!
Sanırım
Menemen'de (
1930), yedek subay
Kubilay'ı bağ bıçağıyla öldüren
Derviş Mehmet'i kastediyor Başsavcı ama kalemi sürçtüğü için Derviş Vahdeti diyor.
Acaba '
Mehmet' hangi ruhsal sürecin sonunda '
Vahdeti' oldu? Bu sürçmenin
psikanalizini yapacak verilere ve ortama sahip değiliz elbette.
Ancak mütalaa metninin teslim edilmeden önce eleştirel bir gözle okunmadığı ortada.
Nerede o eski müsahhihler!
Yayın tarihi: 4 Haziran 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/04//haber,02C43F19537A43AC9E96DA8DEB143BAB.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.