Klarnete zurna diyenler kötü niyetli kişiler

Keşanlı Serkan Çağrı yedi yaşından beri klarnet çalıyor. Ege Üniversitesi Türk Müziği Konservatuvarı'nda klarnet öğreniyor. Ardından İTÜ Konservatuvarı'na geçiyor ve yükseğini yapıyor klarnetin. Şimdi Haliç Üniversitesi'nde öğretmen... Ayrıca klarnet meraklıları için bir de DVD'li eğitim kitabı var. Konserler, çaldığı mekanlar ve sanatçılar, katıldığı festivaller saymakla bitmiyor. Bu arada TRT'de Dünyanın Türküsü' isimli bir program da hazırlıyor.

* Albümünüze, 'Alâ' olduğu için mi bu ismi koydunuz?
İskender Paydaş'la dedik ki, birçok enstrüman için solo albüm yapılıyor. Solo olması ön planda olduğu için enstrüman yerli yersiz birçok noktada kullanılıyor. Öncelikle müziğin anlatıcı gücünü verebilmemiz lazımdı. İnsanları sıkmadan, rahatsızlık vermeden, onlara kendi ruhlarındaki gezintilerine eşlik etmeli fikriyle yola çıktık. Albümde dikkat edilirse, her köşeden çıkmıyor klarnet. Olması gerektiği yerde kullanıldı. Bu anlamda istediğimize ulaştık. Yani ala'sından bir iş oldu.

* 'Nefesim'e göre biraz daha neşeli bir albüm olmuş...
İlk albümüm 'Nefesim' biraz daha durgun ve daha hüzünlüydü. Duygusal performans ön plandaydı. Bu albümde klarnetin hüznü olduğu kadar neşeyi de anlatan bir enstrüman olduğunu göstermek istedik. Mesela yazdığım 'İğde Kokulum', evlendiğim hafta kafamın içinden silinmeyen o evlilik coşkusunu, o kıpır kıpırlığı anlatan bir şarkıdır. Bir gün kalkıyorsunuz, çok iyisiniz ve hüzünlü çalamıyorsunuz klarneti. Ya da tam tersi. Çünkü müzik yaşamsal bir birliktelikle dışarı aksedilen bir iş.

* Klarnetin hem hüzünlü hem eğlenceli olabilmesi nasıl mümkün oluyor?
Bir defa bu işin çıkışı insan. Enstrüman en nihayetinde insan duygularının tercümesi. Biz ne yaşıyorsak o da onu yaşıyor. Sizin renginiz, enstrümanınıza yansıyor. Enstrümanın duygu yüklülüğü ya da sevinçli hallerinin kaynağı, onu çalan kişidir. Ne kadar hüzünlü veya duygusal üflersek, o duygusal bir kimliğe bürünüyor. Biz ne kadar neşeliysek, o da aynı duyguyu anlatıyor. O bir varlık, siz ona nefes yüklediğinizde canlı oluyor. Bizim ona üflediğimiz ve bizim içimizde yaşadığımız her şey onun içinden süzülüyor ve insanlara varıyor.

BABAM DA KLARNETÇİ
* Siz Keşanlı'sınız, klarnet köklerle mi ilgili sizin için?
Bizim orada klarnetsiz düğün olmaz, düğün iptal olur. Babam klarnet çalardı. Ailenin daha öncesinde de enstrüman yapımcılığı var. Selanik civarından gelmişler. Atölyeleri varmış.

* Babanız klarnet çalmıyor olsaydı, sizi daha başka bir mesleğe yönlendirmez miydi?
Yaptı zaten. "Okusun, subay olsun" derdi. Klarneti bulamayayım diye saklardı. Ben de arar bulurdum. Her seferinde yakalıyor, yakalayınca bana bir fırça, anneme bir fırça...

BEN MODELİ TASARLADIM
* Sizinle ilgili olarak en çok konuşulanlardan biri de Serkan Çağrı model klarnet...
Klarnetin üzerinde Serkan Çağrı model yazdığını görünce insanlar onu benim yazdırdığımı sanıyor. Birçok insan da "Aa ne kadar klas olmuş, ben de yazdıracağım" diyor. Yani benim yazdırmadığımı, Amati-Denak firmasının benim adıma resmi marka olarak çıkardığını algılayamamışlar. Egoist miyim ben! Kendi adımı oraya buraya yazdırayım canım! Bu yabancı bir firmanın, bir Türk müzisyen adına ürettiği bir model, tasarımı bana ait.

* "Sol klarnete uyarlanmış ama zaten 'si bemol' klarnette de var bu es" diye yorumlar da geliyor...
Yanlış algılanan bir şey var. Türk müziğinde kullandığımız klarnetin adı, sol klarnet. Sol klarnetlerde daha önce olmayan bir perde tasarladım ben. Firmanın da bu ürettiğim bu yeniliği klarnet üzerinde yapması, benim görüşlerimin doğruluğunu kanıtlar. 'Klarnet tarihinde bir değişiklik yarattım' demiyorum ki. Türk müziğinde kullandığımız sol klarnetin üzerine bir yenilik ekledim, diyorum.