Hıncal'ın tedavi kabul etmez Yumurta alerjisi

Yumurta filminin İstanbul Film Festivali'nde aldığı çifte ödülden sonra (Altın Lale ve Radikal Halk Ödülleri), bu filme karşı olanların en azından 'sinemaya bakışları üzerine biraz düşüneceklerini' yazmıştım. Yanılmışım. Çünkü bu cihatta başı çekenlerden Hıncal Uluç, biraz düşünmek bir yana, yine filme ve SİYAD'a giydiren bir yazı yazdı. Aklıma gelen ilk kelimeyi hemen kullanayım: Hayret! Öncelikle SİYAD'ın Beyaz Melek'in ABD'nin Houston Festivali'nden çifte ödül almasından 'üzgün' olduğu ve 'çalakalem bu festivale çamur atma peşinde' olduğu nerden çıkıyor? SİYAD bu konuda Murat Özer'in imzasıyla bir bildiri mi yayınladı? Birçok SİYAD üyesi böyle düşündüklerini mi açıkladılar? Hayır... Sadece Yeşim Tabak arkadaşımız internette araştırmış, bu festival hakkında öğrendiklerini bizim pazar ekinde yazdı. Bu kadarına hakkı yok mu? Bakınız, ben müsaadenizle SİYAD'ın kurucusu ve onursal başkanıyım. Hiç de böyle düşünmüyorum, bunu daha Beyaz Melek için yazdığım eleştiriden başlayarak birçok kez belirttim. Benim gibi düşünen birçok eleştirmen de var. Çünkü SİYAD, tam 70 üyeli bir kuruluş; Hıncal'ın sandığı ve hep o izlenimi verir biçimde yazdığı gibi, tek bir organ, tek bir beyin değil. O galiba temelindeki spor yazarlığından alışmış... Tüm spor yazarlarının illa da ya Fenerli, ya Galatasaraylı, ya da Beşiktaşlı olması gerekir ya... Hayır, biz illa da Fenerli veya Cimbomlu, illa da 'Yumurta'cı veya 'Melek'çi olmayı reddediyoruz. Biz, yani SİYAD üyesi yazarların önemli bir bölümü, ödüllerimizi 'blok halinde' vermiyoruz, sinemanın farklı türlerine aynı sempatiyle yaklaşıyor ve değişik filmleri değerlendirmeye çalışıyoruz. Biz işimizi kaba yargılarla, kulüpçülük tavrıyla, çete anlayışıyla değil, sanatın kadife eldivenlerini giyerek yapmayı deniyoruz. Çok başarılı olmayabiliriz de, ama en azından bunu deniyoruz. Yeri gelmişken şunu da yazayım: SİYAD üyesi arkadaşlarımın istisnasız hepsi üniversite mezunu, çoğu master da yapmış kültürlü insanlar. Başka birçok şey yapabilecekken mütevazı bir sinema yazarlığı kariyeri seçmiş olmaları, sinemaya olan tutkularından kaynaklanıyor. Hıncal'ın tüm bu insanlara 'kerametleri kendilerinden menkul, analarından öyle doğdukları için sinema eleştirmeni' diye hakarete hakkı var mı? Hıncal o yazıda ayrıca hayretlik bir şey daha yapıyor, Radikal Halk Ödülü'nü de sorguluyor. 'Ülkede seyircisizlik rekoru kıran film' nasıl Halk Ödülü alırmış, bu araştırılmalıymış. Yani, bu artık geleneksel olmuş ödülde bir hinoğlu hinlik var demeye getiriyor. Oysa Yumurta Türkiye genelinde 40 bini aşkın bir seyirci topladı. Yani, zaten bir büyük kitle gazetesi olmayıp bir aydın gazetesi olan Radikal'in okur sayısı kadar. Bunda şaşılacak ne var? Hıncal, benim Cumhuriyet döneminden beri, 40 yıldır tanıdığım bir insan. 10 yıldır da aynı gazetede yazıyoruz. Ayrıca şimdi birlikte bir TV programı yapıyoruz. Bizim sinema yazarları onu günahları kadar sevmezler, doğrudur. Çünkü sürekli onları küçümser, aşağılar. Ben, tekrar edeyim, hem mesleğin duayeni ve SİYAD'ın kurucusu hem de Hıncal'ı tanıyan, seven biri olarak, arada bir yerde durmaya ve arkadaşlarımızı onun yazılarına hoşgörüyle bakma konusunda ikna etmeye çalışırım. Ama artık gelinen bu son noktadan sonra, bu çabayı nasıl sürdüreceğim, hiç bilemiyorum. Zaten artık gereği de yok. Ama asıl şu soru sorulmalı: Cannes Film Festivali'ne seçilen, Antalya'dan İstanbul Altın Lale'ye ve SİYAD seçmelerine birçok yerde ödül alan, halk jürisinin de en iyi film seçtiği, Fransa'da geçen günlerde ticari gösterime çıkan ve bu vesileyle dünyanın en saygın birkaç gazetesinden olan Le Monde'dan 'Türkiye, bilinçaltını konuşturmayı başaran büyük bir sinemacı keşfetti' başlıklı uzun ve son derece olumlu bir eleştiri alan Yumurta filmi üzerine nasıl karar verirsiniz? Tüm bu yazarlar, kurumlar, övgüler ve ödüller haksız, tek doğru olan Hıncal'ın yazdığı... Muammer Karaca ağzıyla cevap vereyim: Güldürme beni hariciye! Bir de aklıma gelen bir soru. Sen Yumurta'yı hep eleştirdin, özellikle Sinan Çetin'in TV programında söylediklerine arka çıkarak... Ama üzerine hiç yazmadın. Sen bu filmi gördün mü mü, Hıncal? Yoksa kulaktan dolma fikirlerle mi yazıyorsun?