1 Mayıs'ta Taksim fetişizmi" veya "takıntı, saplantı" diyen sevgili kardeşlere:
Cinsel bir ima yüklemedinizse, zaten biraz öyledir. Çünkü önemli bir mana yüklenmiştir, çünkü 1 Mayıs zaten takıntılı bir bağlılıktır, çünkü 120 yıl kadar önce tamamen inadına takıntı olarak ortaya çıkmıştır, çünkü Taksim özellikle 37 ölüsü yüzünden, evet bir takıntıdır ve özellikle maneviyatçıların bu manevi anlamı, saygı duyulan tarihi ve simgesel değerini (karşıdan da olsa) zerre kadar anlamaması tuhaftır. 1 Mayıs zaten ölülere de saygıdır: Elbette
"enternasyonal" bir bayram coşkusu olmalıdır, elbette ölümden uzak durmalıdır ama 1 Mayıs'ın yeryüzünde doğuşunu sağlayan kilometre taşlarından biri, 1 Mayıs 1886'da ABD'deki
"Evrensel iş bırakma günü" nde işçileri greve götürmek suçundan dört Amerikalı işçi liderinin idam edilmesidir. 1 Mayıs'ın kökeninde zaten
"öldürenlere, kıyanlara karşı tepki" vardır; Taksim'de de bu vardır.
1 Mayıs enternasyonaldir, "Moskof icadı" değildir; ABD sadece emperyalizm yatağı değildir:Yerli malı cins cins yobazlık yıllarca bunu yutturdu. Tabii,
"enternasyonalizm" derken,
"deforme sosyalist, despotik" devletlerin uzantıları gibi olanlar da o hissi verdi. Ama yukarıda gördüğümüz gibi, 1856'da Avustralyalı işçilerin bir denemesinden sonra, 1 Mayıs'ın doğumunu hızlandıran Chicagolu ABD'li işçilerdir. Dolayısıyla, tüm ABD'liler de
Buş filan değildir.
1 Mayıs sadece bayram değildir; ulusal bayram hiç değildir: Mücadele günüdür; mücadelenin uluslararası dayanışmasını ön plana çıkaran bir gündür. 1 Mayıs'ın ulusalcılıkla, milliyetçilikle, Ergenekonculukla, devletçilikle, despotlarla filan akrabalığı olamaz.
1 Mayıs sınıfa dair bir şeydir: Beğenirsiniz, beğenmezsiniz; işçi kimdir kim değildir diye ayırt edersiniz o başka... Ama 1 Mayıs
"sınıfsal" bir manadır. Kim varsa o sırada iktidarda, siyasi iktidarın kendisinden ziyade, toplumsal ve ekonomik iktidarların genel siyasi, sınıfsal manasına ve özel icraatına karşı tavırdır.
1 Mayıs ekonomik kayıp değil, toplumsal kazançtır: Bir gecede milyonlarca doların uçtuğu yahut kapanın elinde kalabildiği ülkede, bakan bakmayan hesaplarına aldanmayın. 1 Mayıs'ta simgelenen mücadeleler olmasa, bugünün (bazen budanmakta olsalar da) emeklilik hakları, sosyal kazanımları, çalışma hukuku, sosyal adalet fikri hiç olmazdı.
1 Mayıs'ın kökeninde 8 saatlik işgünü talebi vardır: 120 yıl kadar sonra, tersaneden bankaya, medyadan tarlaya, ordudan polise, fabrikadan madene, alışveriş merkezinden havayollarına, mağazadan kamyona, postadan çağrı merkezlerine, makine başından masa başına, kamudan özele, kayıtlı işten taşeron ve kaçak iş köleliklerine, ustabaşından çıraklara, ücretli, maaşlı çalışan her yaştan, her cinsiyetten, her kökenden, her inançtan, her partiden herkes...
Katılsa da katılmasa da...
1 Mayıs'ı benimsese de nefret de etse...
Daha 1886'da 8 saatlik işgünü talebiyle 1 Mayıs'ın doğumunu bir düşünmeli, dönüp kendi hayatına az bakmalı...
Çoğunlukla cebren 12 saate çıkarılan ve genellikle fazla mesaisi dahi ödenmeyen günlük çalışmanın; çağdaş kapitalizmin, sosyal devletin, hukukun, adaletin, ahlakın, demokrasinin, insan haklarının, cumhuriyetin, sınıfsız imtiyazsız kaynaşmış kitle iddiasının, büyümenin, kalkınmanın, aynı gemide bulunmanın neresine denk düştüğünü önce kendine...İmkânı, cesareti veya azıcık deli bir tarafı varsa, patronuna, şefine, amirine bir sormalıdır! 1 Mayıs, kendine başına bunu soramayanların, bir araya gelirlerse sorabilme ihtimalidir!
1 Mayıs biraz da o ihtimali sevmektir!
1 Mayıs aslında devlet müsaadesine tabi değildir: Yani kökenine, manasına ister sevgiyle ister nefretle bakın, 1 Mayıs devletlerin armağanı değildir. Devletlere rağmendir. Despot ya da demokratik yasakçılara da rağmendir.
Ancak 1 Mayıs darbecinin, provokatörün ekmeğine yağ da değildir: Öyle olmamalıdır. Taksim'de hala yatan 37 ölü, sadece o meydanın ve kalpleri onlarla atanların kaybı değildir. Darbeye sürükleyenler onları da çiğneyerek yol almıştır. Ülkenin onurunun, aklının, vicdanının, hukukunun, cumhuriyet ile demokrasi ideallerinin, çalışanların haklarının derin kaybıdır.
Sendikalar, 1 Mayıs komitesi, hükümetin antidemokratik yasakçılığına, Vali'nin demokrasi ve hukuka sığmayan gözdağına rağmen, onlardan da dikkatli, sorumlu olmalı, hem tek tek herkesi hem de demokrasi zeminini koruyabilmek için, gerekirse (on adım geri gidilmemesi için) bir adım geriyi de, mücadelenin bir günle sınırlı olmadığını da düşünmelidir.
1 Mayıs devletin de kendini ispat günü olabilir: 1. Meydanı insanlara karşı azami derecede ve şiddetle koruyarak veya derin tezgâh kurarak.
2. İnsanları şiddete ve derin tezgâha karşı azami derecede ve özenle koruyarak.
3. Başta kölelik düzenleri, sosyal güvenlik sorunları; toplumsal yara ve talepleri ciddiye alarak.
Yayın tarihi: 1 Mayıs 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/05/01//haber,8D4BCD23AB7C404BA38BB48A6B0AFA4A.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.