Çocukluğumun İzmir'inde iki kişinin adı bir efsane' olarak dolaşırdı aile arasında. Biri anneannemin erkek kardeşi 'Memet Dayı', ötekisi kızkardeşinin eşi 'Yusuf Dayı'... Memet Dayı, Erzurumlu. Osmanlı-Rus Savaşı'nda, Kafkas cephesinde, kendi deyişiyle yessir' düşüyor. Hayatı bundan sonra maceralarla örülü... Rusların götürdüğü Sibirya'dan bir yolunu bularak kaçıyor. Çin, Hindistan derken, bunların arasına biraz da abartarak İspanya'yı ekledikten sonra Türkiye'ye dönüyor. Devletine kızgın, milletine küskündü. Bembeyaz saçı sakalı birbirine karışmış halde, yumruklarıyla havayı döverek sokaklarda dolaşır; vatan için nasıl savaştığını, nasıl esir düştüğünü, ne koşullar altında Sibirya'dan kaçarak ülkesine kavuştuğunu anlatırdı. Zaman zaman bize uğrar, annem bir makasla saçını, sakalını tıraş ederdi. Yusuf Dayı'yı ise hiç görmedim. Göremedim, çünkü benim daha ilkokula bile başlamadığım 50'li yılların sonlarında kalp krizinden ölüyor.
VANLIYAM, ŞANLIYAM... Ama ailede hep sözü edilir; ne zaman gurbetten söz edilse onun adına şu söz dillerde gezinirdi: "Vanlıyam şanlıyam, gılıcı ganniyam." Çünkü Yusuf Dayı, Vanlı. İzmir'deki mezar taşında da bu söz yer almakta... Van'da 'Mirza Paşa' adında bir aşiret reisinin torunu. Sekiz yaşında Van'dan ayrılıyor. Soyadı yasası çıkınca da memleketi Van'a nişane olsun diye 'Civan'ı alıyor. Gençliğinde beyaz tenli, yakışıklı, oldukça da çapkın bir adam... Gümüş savatlı kılıcıyla dolaşıyor. Bu yüzden bir adı da Güzel Yusuf. Anneannemler dört kız kardeş: Anahanım, Balahanım, Gülhanım, Hanım... Ruhlarının güzelliği isimlerine nakşedilmiş sanki... Ruhları şad olsun, hepsi isimlerini ölümlerine kadar korudular; yalnızca anneannem 'Hanım' olan ismini, İzmir'e gelince 'Melek' olarak değiştiriyor. Dört 'hanım'ın en güzeli ise Balahanım... Eski zaman, o yıllar 'görücü' usulü evlilik daha bir yaygın. Damatların ailesine de önce Balahanım'ı gösteriyorlar; ama Gülhanım'ı Yusuf Dayı ile anneannemi de dedem Hasan Tozan ile evlendiriyorlar. İşte iki güzel insan. Bu nasıl bir hayattır ki, biri savaşın gurbetine çıkıyor, ötekisi doğup büyüdüğü bir şehirden gençliğinin gurbetine... Biri dünyayı dolaşırken, ötekisi Van'dan gelip Erzurumlu bir kadınla Konya'da evleniyor ve bir süre sonra hepsi İzmir'de buluşuyorlar.
BEBEKLER ÇOK YAŞASIN Anılar, yıllar geçse de ruh dehlizinde izlerini kaybetmiyorlar. Şimdi niçin ve nasıl mı, bu güzel insanların hatırası düştü ruh iklimime? Önümüzdeki günlerde üç günlük de olsa Van'a gideceğim; Türkiye Bankalar Birliği'nin bir süredir Güneydoğu'da sürdürdüğü 'Çok Yaşa Bebek' kampanyası için... Gerçi 20 yıl kadar önce de Van'a gitmiş, bu yolculuğun şiirlerini
Menzil adlı kitabımda yayımlamıştım. 25 yıldır görüşemediğimiz, üniversiteden arkadaşım Burhan Kartal hâlâ Van'da mıdır? Memet Dayı, savaş gurbetine çıkarken Van'a da uğramış mıydı acaba? Mirza Paşa'nın torunlarından kimler kalmıştır bugün 'Yusuf Civan'ı tanıyanlardan? Göreceğim bütün bebeklere "Çok yaşa," diyeceğim. Dedelerinizin, ninelerinizin anıları bende yaşadığı gibi, torunlarınız da sizin ruh ikliminize anılardan köprüler kuracaktır.
Bugünkü Tüm Yazıları
Dedelerin, ninelerin anılarından köprüler
Yayın tarihi: 26 Nisan 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/26/ct/durbas.html
Tüm hakları saklıdır.