"Onlara daha çok vakit var," derken bebek odasıydı, perdesiydi, halısıydı hepsini sipariş etmenin zamanı geldi çattı. İnanılmaz ama dokuz ayı doldurmama 15 gün kaldı şunun şurasında. Öyle ya, belki canı ister aniden geliverir... Mobilya bakmak, onun için bir şeyler seçmek elbette bir başka keyif ve mutluluk. Ama bu dönemde öğreneceğiniz öyle acı gerçekler de var ki. Örneğin, 'bir çocuğunuz olacak' diye herkesin sizi kazıklamak için nasıl sırada beklediğini, bir liralık karyolayı "Organik boyadır koku yapmaz, leke tutmaz, isterse çocuğunuz çatır çatır yiyebilir..." diyerek nasıl da beş liraya sattıklarını, 'yatağı, çarşafı, pikesi bebek cildine özel' bahanesiyle büyüklerinizin hazırladığı el emeği göz nuru her şeyi nasıl da çöpe attırmaya kalktıklarını şaşkınlıkla izliyorsunuz. Ben şu 'organik' hikâyesine çok takılıyorum... Kim, nasıl ispatlayacak bana aldığım bebek karyolasının organik boyayla boyandığını? Peki boyanmamışsa ne olur, kıyamet mi kopar? Mesela babamın karyolası bile yoktu bundan eminim de, benimki de öyle organik falan değildi... Ama ne bir zararını gördüm, ne de eksiğini, kocaman kızdım istemeden de olsa ondan ayrılmak zorunda kaldığımda. Etrafıma bakıyorum, şimdi çoğu anne baba adayı kapılmış gidiyor bu rüzgâra. E ne yapsınlar herkes "En iyisi o," diyor, hem zenginler de alıyor, ne yani bizim çocuğumuz daha mı az kıymetli başkalarınkinden! İşin ilginç tarafı, "Evet çok para verdik ama değer," deyip yüzünüzde gülücükler, mutlu mutlu ayrılıyorsunuz her mağazadan. Oysa yarın öbür gün yeni bir şey çıkaracaklar onca para döktüğünüz şeyin hiçbir kıymeti harbiyesi kalmayacak. Siz de enayiliğinize yandığınızla kalacaksınız... Bir de bebek arabası, puseti, sepeti gibi şeyler var tabii, istersen alma! Onların fiyatları da inanılmaz farklılıklar gösteriyor. Örneğin birkaç yüz YTL'ye de bebek arabası var, birkaç bin'e de. Ama ne yalan söyleyeyim, kimine siz de çocuk olup binmek istiyorsunuz. Rengi, tasarımı, detayları öyle hoş ki! Üstelik yürütmesi de çok kolay, kendiliğinden kayıp gidiyor sanki. Bu kadar laf ettikten sonra itiraf etmek de zorlanıyorum ama korkarım benim gözüm o arabalarda kaldı. Çok hafif ve taşıması çok kolay. Ne yapalım bizim yediğimiz kazık da bundan olsun!
Yayın tarihi: 19 Nisan 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/19/ct/haber,9F94B225B4CE4820A6F1FCE87085F601.html
Tüm hakları saklıdır.