Reha Muhtar belli ki benim "Doğruların Zamanı" programıyla ilgili eleştirilerime üzülmüş ve hatta sinirlenmiş. "Ne yapsam da şu Yüksel'e bir zarar versem?" diye çokça düşünüp, aklına gelen ilk yöntemle, "bel altı" saldırmayı denemiş ama olmamış. Demiş ki, "Sen bir yarışmada jüri üyeliği yaptın. Şimdi o yarışmanın yapımcısını eleştirebilir misin?" Yani bugüne dek biriktirdiğim tek değer olan "ismime" leke çalmaya çalışmış. Sevgili Muhtar, belli ki son Akademi Türkiye yarışmasını izlememişsin. Hadi akşamları işin çoktu diyelim, o yarışmayla ilgili bu sütunlarda yazdıklarımı da mı okumadın? Daha yarışmanın ikinci haftasında, canlı yayında "Jüri olarak görev yapıyor olmam, bu yarışmayı eleştirmeyeceğim anlamına gelmez" deyip, hem yarışmanın yapım şirketine hem Kanal 1 televizyonuna bugüne kadar yapılmış en ağır eleştiriyi getirdim. Milyonlar buna şahittir. Yetmedi, aynı hafta Yakından Kumanda sütununda Akademi Türkiye yarışmasının nasıl "heba edildiğini" satırlar dolusu yazdım. Hem de kanalın genel müdürü, çok sevdiğim ağabeyim Faruk Bayhan'ı gücendirmeyi göze alarak... Görüntü kayıtları da gazete arşivi de orada duruyor. Yetmezse yapımcı Levent Altınay'ı ara. Benim bu ağır eleştirimden sonra Kanal 1 yönetiminin nasıl küplere bindiğini, nasıl toplantı talep ettiğini, Levent Altınay'ın bir jüri üyesi tarafından telaffuz edilen bu ağır eleştiriler üzerine kanal yönetimi ile nasıl karşı karşıya geldiğini kendisinden dinle... Yetmezse, Levent Altınay'dan, başta Sabahların Sultanı olmak üzere Sinevizyon'un yapımını üstlendiği programların benim eleştirilerim yüzümden RTÜK'e neredeyse her hafta nasıl savunma yazmak zorunda kaldıklarını öğren... Ben gerçek bir "yarışma" olduğuna inandığım ve merhum Barış Akarsu'nun anısına saygı duyduğum için Akademi Türkiye yarışmasında görev yaparken, bu sütunlarda Kanal 1 hakkında en ağır eleştirileri yazdım. O yarışma, senin sunduğun program gibi insanların aile mahremiyetlerinin "satışa çıkarıldığı" bir mezat değildi. Bir yarışmacı hakkında edindiğim çok özel aile sırrını bile Akademi'nin canlı yayınında açıklamaktan özenle kaçındım. "İnsanlığım" engel olduğu için...
BAŞARISIZLIĞINA KILIF ARAMA Kişi, karşısındakini "kendi gibi" bilirmiş. Ben hem gazetecilik, hem jüri üyeliği görevini birarada lâyıkıyla yapabildiğimi tüm Türkiye'ye gösterdim. Benim dürüstlüğümü belgelemek için "Muhtar mührüne" ihtiyacım yok. Sevgili Muhtar, belli ki televizyon başarısızlıklarını TV eleştirmenlerine fatura etmek gibi garip bir huy edindin. Önce Mesut Yar'a saldırdın, şimdi bana... Kendine "televizyoncu" deyip, son yıllardaki hemen tüm ekran maceraları "hüsranla" bitenlerin, çağdaşları büyük kanalların anchorman koltuklarına kurulurken, onları uzaktan kasap kedisi gibi yutkunarak izleyenlerin çırpınırken yarattıkları dalga, benim rotamı değiştirmez. Sevgili Muhtar, bu sütunları işgal etme lüksün sadece bu kadardır. Sakın polemik yaratma adına cevap yetiştirmek için yorulma. Zira sana başka sözüm yok. Haydi uğurlar ola!. .
Yayın tarihi: 11 Nisan 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/11/gny/aytug.html
Tüm hakları saklıdır.