Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) medya okur yazarlığı dersini gündeme getirdi. Kimlerin kimlere nasıl bir eğitim verdiği konusunda yeterli bilgiye sahip değilim. Ama bildiğim bir şey var ki biz anne babalar, çocukarımıza belli yaşlardan başlayarak gazete okuma, haber dinleme, çevresinden, dünyadan, ülkesinden haberleri öğrenme ve yorumlama konusunda eğitim vermeliyiz. Onları bilgilenmeleri, okumaları ve yorumlamaları konusunda teşvik etmemiz gerekir ki sorumlu, bilgili bireyler olsunlar. Ancak haberlerin net haber olarak verilmediği, en basit haber başlığının bile yorumla ve önyargıyla atıldığı bir ülkede, bu kolay değil. Çocuklarımızı bu konuda eğitebilmek için, önce anne ve babaların okudukları ya da dinledikleri haberleri akıl süzgecinden geçirip, salt haberi ayıklamaları, bilerek ya da bilmeyerek yönlendirici olarak atılan başlık ve içeriklerden kendilerini korumaları gerekiyor. (Aşağıdaki haberler için internet sitelerine erişkinlerin yaptıkları akıl almaz yorumları okursanız, belki de ailelerin eğitime daha fazla ihtiyacı olduğunu anlayacaksınız.) "Niçin bu tür bir çalışmaya gerek var?" sorusunun yanıtını bulmak için hafta içinde yayımlanan birkaç habere göz atmak yeterli olacaktır. "Sevdiği kızı öldürdü!", "Aşk cinayeti Urfa'yı kana buladı!", "Âşık olduğu genç kızı 28 yerinden bıçakladı!" başlıklardan birkaçı... Haberin içeriğine baktığımızda, bir tıp fakültesi öğrencisinin, bir başka tıp fakültesi öğrencisini öldürdüğünü ve arkadaşını yaraladığını öğreniyoruz. Haberde yaşamını yitiren genç hekim adayı için tanımlamalar yapılmış: Güzel, melek gibi... Şimdi bu haberi doğru okumazsak ve çocuklarımıza doğru okutmazsak ne anlaşılıyor ona bakalım: Sevgi ve aşk kötü birer duygudur. İnsanı çıldırtır. Siz sevdiğinizi düşünüyorsanız, karşınızdaki de sizi sevmeli. Sevmezse onu öldürdüğünüzde, cinayetin adı aşk olur. Öldürülen kişi, güzel ya da iyiyse cinayet kötüdür. Tersi durumlarda ölenin önemi yoktur. Evet, haberden özellikle 18 yaş altının anlayacakları bunlardır. Oysa sevgi ve aşk güzel duygulardır. Bir başkasına hissedilen değerli, insanca eğilimler... Biri sizin sevginize karşılık vermediyse, onu kazanmaya çalışırsınız. Olmuyorsa saygı duyarsınız. Çünkü sevgi, değer vermek demektir. İnsanlar diğer insanları öldürmemelidir. Hele sevdiğimiz, değer verdiğimiz kişileri yok etmenin adı aşk değil, ruhsal ve sosyal bozukluktur. Hangisini çocuklarınıza öğretmek istiyorsunuz?
BOŞANAN AİLELER İki anne, evlatları tarafından öldürüldü. Olaydan sonra tüm haber kaynakları yargılama yaptı. Kararı verdi. Psikiyatrist olup tanı koydu. Sosyolog olup değerlendirme yaptı. Üzücü bir süreç yaşayan bir ailenin, çok yakınlarıyla bile paylaşmak istemeyecekleri özel yaşamlarını gözler önüne serdi. Böylece boşanan ailelerin çocuklarının büyük sorun yaşamaları gerektiğini, boşandıktan sonra bile kavgalarını herkesin önünde sürdürmeleri gerektiğini, eğitimli kişilerin ruhsal sorun yaşama hakları olmadığını, tedavinin işe yaramadığını okuduk, dinledik. Şimdi boşanmış ama çocuklarıyla iyi ilişki sürdüren ailelerin korkularını kimin yatıştıracağını, eve kapatılmaya çalışılan kadınların çalışma hakkını elinden almak için fırsatı değerlendirenlerle nasıl baş edileceğini, herkesin ruhsal sorunu olabileceği ve yardım alınması gerektiğinin nasıl anlatılacağını okumaya kaldı işimiz. Peki, bunları nereden okuyacak ve çocuklarımıza nasıl anlatacağız? Doğru, saygılı, bilgili yazılan haberi okumak ve ders çıkarmak kolaydır. Haberi yapanlara ve sunanlara bunu öğretmek, onları yetiştiren okulların ve yöneticilerinin görevi. Ailelerin ise medya okur-yazarlığını geliştirip, çocuklarına anlatması gerekir.
(Yarın saat 12.15'te TRT-1 ekranlarında canlı yayında, yaşam sohbetlerine bekliyorum. İlk konuğum Cem Yılmaz.)
Yayın tarihi: 5 Nisan 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/11/ct/semerci.html
Tüm hakları saklıdır.