Çay şefkattir, dostluktur, güvendir.
Kahve ise sevişmektir, ilişkidir, heyecandır...
Çay ne kadar dışa dönük ise, kahve de gitgide o kadar içe dönük bir keyif içeceğidir.
Kahveyle çayı birbirinden nasıl ayırırız?
Öpüşünce birbirimize geçirdiğimiz ağzımızdaki kahve tadıdır.
Çaydan geriye kalan ise sohbetimizin tadıdır.
Kahve kokudur... Kahveyi dilden damaktan önce burun sever.
Kimileri "kokulu" çayı çaydan saymaz. Oysa kokusuz kahve kahveden sayılmaz.
Hayatın ilk bakışta sıradan gibi gözüken ama güzel sürprizlere açık çağrıları vardır. Kimi zaman insan sesine bürünür bu çağrılar:
Bunlardan biri "Hadi, söyle bir çay içelim"dir. Öteki ise daha, daha derindendir: "Gel, bir kahve iç!
Sonra gidersin..."
Nasıl ince belli çay bardaklarını avuçlarımızla kavramak sadece bedenimizi değil, üşümüş ruhlarımızı da ısıtırsa... Değil kahve içmek; kahve içmeyi istemek bile bizi hem kendimizle hem de hayatla bir an için bile olsa barıştırır.
Haa, bir de "Ben çay içmem!"ya da, "'Ben kahve sevmem.." diyenler vardır...
Onların aslında neyi sevmedikleri ve hayatın hangi tadlarını ıskaladıklarını gördünüz herhalde...
Yayın tarihi: 6 Nisan 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/06//haber,43223A2ADBE74DE4A636F79E367074CC.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.