Genişlemeden Sorumlu Komiser Olli Rehn'in sözleri, AK Parti kapatılırsa AB ile ilişkilerin askıya alınacağı işaretini veriyor.
Demek Türkiye, zaten parti kapatmayı zorlaştıracak düzenlemeleri yapmak zorunda.
Buna mukabil, bizim başka gerçeklerimiz de var:
AK Parti, iktidara geleceği anlaşıldığı günden itibaren, çeşitli tuzaklarla ve keyfi davranışlarla karşı karşıya kaldı.
* Hakkında, Türk Ceza Kanunu'nun 312'nci maddesinden açılan dava ile Recep Tayyip Erdoğan, siyasi yasaklı oldu. Rahşan affı çıkınca, bu cezaların ertelenmesi imkânı doğdu. Erteleme, o cezayı çekmemiş olmak anlamına geliyordu; dolayısıyla memnu hakları iade edilmeliydi. Ama Anayasa Mahkemesi aynı durumda olan Hasan Celâl Güzel'e seçilme hakkı tanırken, Erdoğan'ın siyasi yasağının sürmesine karar verdi.
* 2003-2004: "Genç subayların" rahatsızlığı, bazı komutanların rahatsızlığıyla birleşti. Annan Planı oylaması öncesinde, Sarıkız ve Ayışığı kod adlı darbe planları yapıldı. Şener Eruygur, Aytaç Yalman, Özden Örnek ve İbrahim Fırtına'dan oluşan komuta heyeti emekli olunca, demokratik rejim üzerindeki "yakın tehdit" bir süre için ortadan kalktı.
* Cumhurbaşkanlığı seçiminde yeni rahatsızlıklar doğdu. Anayasa Mahkemesi'nin 367 kararı ile 27 Nisan muhtırası, kimilerinin gözünde amaca varmak için her yolun meşru olduğunu gösteriyordu.
Belli ki AK Parti'nin,
"28 Şubat kazanımlarına" dokunmasına izin vermeyecekler.
"Ya ehlileşip yumuşak başlı koyun olursun, ya da bu dünyayı sana dar ederiz!" Bu kavganın kökü derinlerdedir. Boşuna Taraf gazetesi, Anayasa Mahkemesi'nin kapatma davasını kabul ettiği 31 Mart tarihinden esinlenerek,
"31 Mart" vakasına (1909) atıf yapmıyor. Hani, İttihat Terakki'nin Sultan Abdülhamit'i hal ederken sarıldığı
"irticai kalkışmaya." İttihat Terakki'den devralınan üslûp ve eylem tarzının kökü derinde; çözümü de kolay değil.
Sadece, anayasa değişikliği, AK Parti'yi kurtaramaz. Çünkü
"cumhurbaşkanını halkın seçmesini" öngören referandumun öncesinde olduğu gibi, konu, CHP tarafından Anayasa Mahkemesi'ne götürülecektir. Anayasa Mahkemesi, referandum sürecinin yürürlüğünü durdurabilir. Üstelik, anayasayı değiştirmek suretiyle,
"laik devlete karşı geldiler" iddiası da AK Parti'nin dava dosyasına eklenir.
Hakları yok ama, bu yolu mutlaka deneyeceklerdir. 27 Mayıs'ın kurduğu
Yüksek Adalet Divanı'nda adalet var mıydı?
Bu sebebten dolayı Tayyip Erdoğan ve arkadaşları en ince teferruatına kadar düşünüp, stratejilerini ona göre oluştursunlar.
Yara derin; husumet yüksek düzeyde, gerginlik çok fazla... Bu kesimi en fazla ürküten, ne anayasa değişikliği, ne Meclis çoğunluğu. Sadece
"cahil oy çoğunluğundan" çekinirler; yani milletten. Mutlaka halkın önüne
2 sandık konulmalı. Anayasa Mahkemesi, referandumu askıya alabilir ama, seçimi alamaz.
Yayın tarihi: 3 Nisan 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/03//haber,B550E6AD39914389BD904F1404E4CAFD.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.