Düşündüm de, denmedik ne kaldı, diye.
Aklım yetmedi.
Muhtemelen ömrüm de yetmeyecek.
Devleti ele geçirme, elde tutma, ele geçirmeye çalışanlara karşı ele geçirmiş olanların cevabı, sözde toplumsal uzlaşma metni olan ve zaten varlığını askeri darbeye borçlu Anayasa'nın çekiştirilmesi, oh olsunlar, diş gıcırdatmalar...Kekeme ve taksitli kadim iç savaşlarımızın yeni suretleri.Ruhu bölünmüş ülke.Ruhu kararmış ülkem.Birkaç Türkiye.Kaçamayan Türkiyem. Gazeteyi hazırlandığı gece görebiliyorum bazen.
Önceki gece baktım:
"Anayasa Savaşı" sürmanşeti.
Mahkeme, cüppeler.
Hemen altlarında, iktidar ve muhalefet, takım elbiseler.
Elimizdeki manzara şöyle:
Biri yüzde 47, öteki de onun yüzde onu kadar, toplamda yüzde 50'den fazla oy almış iki parti, iddia makamı tarafından "suçlu" sayılıyor. Kapatılası cürüm odakları olmuşlar.
İki büyük korku iki partide cisimleşmiş,
Meğer ne korkunç bir memleketmiş! Kalan yüzde 40'ların bir kısmının da "askeri darbe" dahi istediğini düşünün.
Yarısından fazlası, destekledikleri partiler itibariyle "irticacı ile bölücüler" den oluştuğu söylenen (veya masumken kandırıldığı varsayılan insanlardan oluşan!), kalan yarıdan azının yarıdan çoğu da "cumhuriyeti, demokrasiyi korumak için" askeri darbe isteyebilen, "tasada ve kıvançta bir, imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitle."
Neyse.
Esas şunu diyecektim:
Gazetenin ilk sayfasına baktım.
Cüppeler ile takım elbiseler koyu koyu idi.
Sonra bizim suyu koyu Dipsiz Kuyu sayfasına meylettim.
Kendim zaten yarım yamalak gülümsemişim; hüzünle gülücük arası müstehzi bir löjakond!
"Al sana üç çocuk" yazmışım ve sayfada hemen yanına bakınca bir de ne göreyim:
Rengârenk çocuklar!
Bülent Tavlı, "Eğitim Gönüllüleri"nin
"Okuyorum Oynuyorum" projesinde, okudukları kitapların yazarlarıyla tanışan çocukları fotoğraflamış,
Pervin Kaplan haberi yazmış.
İsveçli bir anne, masal kitabı yazarı
Asa Lind, Diyarbakır'ın inadına gülümseyen çocuklarına
"Kumkurdu"nu okuyup anlatıyor.
Fotoğrafı buraya tekrar alıyorum ama tabii ki küçük giriyor.
İmkanım olsa, dünkü gazetede şöyle yapardım:
"Koyu renk adamlar" a, çok ciddi ve çok önemli yargı, yürütme, yasama, muhalefet gibi işlerine tüm saygımla, ama biraz çocukça inatla, İsveçli ana
Asa' dan masal dinleyen, gülümseyen de gülümseyen, umut dolan, hayal dolan, pembe tokalı, mavi tokalı, minik gözleri büyük sevgilerle dolmuş çocukların fotoğrafını alır, en kocamanından gazetenin tepesine koyardım.
"Anayasa savaşı",
"Türkiye'nin önü belirsiz", "Çok yazık, kaybettik" gibi siyah giymiş adam başlıklarına, çocukluğumuzdan beri tepemize binen kara kuru kadere çocukça nispetle.
Sırf, her şeye rağmen umut var, her şeye rağmen umut olmalı, tüm çocuklar okumalı, oynamalı da rengârenk büyümeli diye; Her şeye rağmen burası güzel çocukların da, iyi insanların da, renkli masalların da, 60 bin nüfuslu sakin, huzurlu İskandinav adasından yoksul, kanamalı Diyarbakır çocuklarına masallarıyla koşan iyi dostların da ülkesi diye; Çocuklar gazeteye bakarsa, koyu renk adamlardan önce rengârenk kardeşlerini ve ille de umudu görsünler diye.
Bugünkü Tüm Yazıları
Koyu renk adamlar, rengârenk çocuklar
Yayın tarihi: 2 Nisan 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/02//haber,B2E1ED67AA84453F8FB892B974659CDF.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.