12 Mart askeri darbesinin en güçlü isimlerinin başında Orgeneral Faik Türün geliyordu. Türün, aydınları işkenceden geçiren Ziverbey Köşkü ekibinin başındaki isimdi.
Kanlı olayların iki mimarı!
12 Mart darbesinin simgesi Orgeneral Faik Türün ve Kızıldere katliamını gerçekleştiren ekibin başındaki teğmen Mustafa İlerisoy'un portresi..
İLİŞKİLİ HABERLER
Kanlı olayların iki mimarı!
Mahir Çayan ve diğer öğrenci liderlerinin katliamlarla öldürülmesinin başlangıcı, sola karşı yapılan 12 Mart 1971 darbesiydi. Bu darbenin simgesi ise İstanbul Sıkıyönetim Komutanı, Orgeneral Faik Türün'dü. Mahir Çayan, Faik Türün'ün yönettiği ve birçok arkadaşının da öldürüldüğü operasyonlardan kurtulmak için Anadolu'ya geçmişti. Ancak Faik Türün'ün oluşturduğu özel ekipler, gençleri Kızıldere'de öldürdü. Ziverbey Köşkü'ndeki işkenceli sorgularla da özdeşleşen Türün, 17 Ekim 1913'te Bursa'da doğdu. Ailesi, Faik Türün'ü normal bir okulda okutamayacak kadar yoksuldu. Ailenin isteği oğullarını askeri okula vererek masraflardan kurtulmaktı. Öyle de oldu. Faik Türün, Bursa Işıklar Askeri Okulu'na yatılı olarak başladı. Hem de ilkokul kısmından. Liseden sonra girdiği Harbiye'yi 1933'te bitirdi. Harp Akademisi'nden ise 1942'de çıktı. Kurmay binbaşı olduğunda Kore Savaşı başlamıştı. Faik Türün de ikinci Türk tugayında görevli olarak Kore'ye gitti. Tugayın en önemli birimi olan harekattan sorumlu oldu. Amerikalılarla çok yakın çalıştı. Hatta yakalanan ajanların sorgulamasında Amerikalılarla birlikte görev aldı. Bu sırada Amerikan özel harp tekniklerini de öğrendi. Buradaki sorgulama ve eğitimler sonunda içindeki komünist düşmanlığı iyice arttı. Dönüşte de zaten Amerika tarafından 'gümüş yıldız' nişanıyla ödüllendirildi.
VATAN İÇİN YAPMIŞ...
12 Mart darbesiyle birlikte İstanbul Sıkıyönetim Komutanı olarak atandı. İstanbul'daki işkenceli sorguların en üst rütbeli sorumlusuydu. Kore Savaşı'nda Amerika kamplarında öğrendiği esirleri sorgulama tekniklerini, Ziverbey Köşkü işkencelerinde uygulamasıyla ünlendi. Onlarca aydın, sanatçı ve yazar bu işkence tezgâhlarından geçti. Darbeden iki yıl sonra da Birinci Ordu Komutanı olarak emekliye ayrılan Türün, aynı yıl 17 Ekim tarihli Yankı dergisine verdiği demeçte ilk itirafında bulundu: "Kadıköy'deki köşkü, kontrgerilla örgütüne özel olarak hazırlattım." Daha sonraki demeçlerinde ise işkencelerin 'gerekçesini' açıkladı: "Ne yaptıysak vatan için yaptık." Türün'ün tepki gösterdiği soru ise Ziverbey Köşkü'nde yeni işkence metotlarının uygulanmasıyla ilgili oldu: "Dün ne olduysa ne yapıldıysa bugün de onlar olmuştur. Biz yeni bir metot tatbik etmedik." Türün, emekliye ayrılmadan önce Süleyman Demirel'in desteğiyle Kara Kuvvetleri Komutanı yapılmak istendi. Ancak diğer askerler karşı çıkınca emekliye sevk edildi. Eşref Akıncı yeni kara kuvvetleri komutanı olunca Türün de devlete küstü! Süleyman Demirel, bir sonraki seçimde Türün'ün gönlünü aldı! Türün artık Adalet Partisi milletvekiliydi. Demirel, yıllar sonra, 12 Eylül darbesinden önce Faik Türün'ü bu kez de cumhurbaşkanı yapmak istedi. Ama yine başarılı olamadı. 12 Mart'ın 'kudretli paşası' Türün için 12 Eylül darbesinden sonra her şey tersine gitmeye başladı. Öldürülme korkusu sardı. Bu nedenle artık dışarı bile çıkmıyordu. Bu korku sürerken ciddi bir felç geçirdi. Ömrünün son beş yılında yatağa mahkûm oldu. Orgeneral Türün, 15 Şubat 2003'te yaşamını yitirdi.
OPERASYONUN TEĞMENİ
Mahir Çayan ve arkadaşlarının öldürüldüğü Kızıldere katliamında görev alan devlet görevlileri de zamanla tek tek ortaya çıktı. Bazıları anılarında operasyona katıldıklarını anlattı, bazıları tanıkların ifadeleriyle belirlendi. Operasyonun en tepesinde iki önemli isim vardı: MİT Müsteşarı Korgeneral Nurettin Ersin ve Jandarma İstihbarat Daire Başkanı Vehbi Parlar. Bir komando birliği de Nevşehir'den Kızıldere'ye getirildi. Özel harp eğitimi almış jandarma subay ve astsubayları da sevk edildi. Evi ateşe tutan ekibin başında ise özel harp eğitimli jandarma teğmeni vardı: Mustafa İlerisoy. Hatta ilk ateş eden de İlerisoy'du. Operasyonda MİT yöneticisi Mehmet Eymür, İstanbul Daire Başkan Yardımcısı Albay Yaşar Savaş ve yine teşkilattan Necdet Akın vardı. MİT Ankara Bölge Başkanı Albay Süleyman Yenilmez de oradaydı. Hatta Mustafa İlerisoy, operasyonu yaşının büyük olması ve tecrübesinden dolayı Süleyman Yenilmez'in yönetmesi önerisini getirdi. Ama Süleyman Yenilmez yorgun olması nedeniyle kabul etmedi. Kızıldere katliamındaki 'başarısı' nedeniyle Mustafa İlerisoy önce takdirname aldı, ardından da ödüllendirildi. Birkaç ay sonra da üsteğmen yapıldı. Ama bu İlerisoy'un içinde yer aldığı ilk derin devlet operasyonu değildi. İlerisoy, 12 Mart öncesinde de Ankara'daki komando kamplarında ülkücülere eğitim veren subaylardandı. İlerisoy, asteğmen Doktor Necdet Güçlü'nün 13 Nisan 1970 günü öldürülmesinde kullanılan iki silahtan birinin de sahibiydi. İlerisoy'un silah, '6815248' seri numaralı ordu malıydı. Diğer silah ise yine teğmen Fehmi Altınbilek'e aitti. Altınbilek de TİKKO örgütü lideri İbrahim Kaypakkkaya'nın yakalandığı ve işkenceyle öldürüldüğü operasyonu yapan ekibin başındaydı. Altınbilek, daha sonra hem Abdi İpekçi cinayeti hem de 1990'lı yıllardaki Susurluk döneminde yeniden gündeme geldi. Kızıldere katliamının, başındaki Mustafa İlerisoy ise bir daha gündeme gelmedi.
İLİŞKİLİ HABERLER
Kanlı olayların iki mimarı!
Yayın tarihi: 30 Mart 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/30/pz/haber,6B3B29B292264F0CAD01B274FB3E1553.html
Tüm hakları saklıdır.