Her partinin kendi içinde 'düzen'e dair bir yüz var
İLİŞKİLİ HABERLER
Her partinin kendi içinde 'düzen'e dair bir yüz var
- Asıl kriz, kapitalist sistemin kendisinden mi geliyor?
- Küreselleşmenin gittikçe derinleşmesiyle birlikte, bizler aslında işçi iken karşımızda patron bulamayacak hale getirildik. Bu ilişkiler ağında kendimizi işçi olarak bile ifade edemeyecek hale geldik yani. E - postalarla işimizden kovulur olduk. Artık karşımızda somut anlamda patronu bulamayabiliyoruz. Dolayısıyla kendimizden memnuniyetsizliğimizi veya açlığımızı ifade edebilmek üzere, kimliklerimize yönelir olduk. Bu yüzden de kendini klasik anlamda ifade eden modern toplum yapısından, kültürel anlamda ifade eden toplum yapısına geçtik. Bu anlamda ben artık "Müslümanım, Kürdüm veya Bask'ım...Türküm ya da Ermeniyim" gibi şeyler anlatırken, yalnızca bunları kastetmiyorum. Başka bir şey anlatıyorum; bir şekilde saygı görmek istiyorum aslında. İnsana dair adil ve hakça bir hayat tarzı talep ederek, topyekûn bütünlüğümü kullanmaya çalışıyorum. Bunun için de ait olduğum kültürel kimliği kullanıyorum haliyle. Kapitalizmin o karşı konulmaz, ağır gücü belki de burada kendisini gösteriyor çünkü kapitalizm beni kendi farklılığımla kabul edebiliyor...
- Hükümet başörtüsü konusunu gündeme taşımak yerine 301. maddeyi kaldırmış olsaydı, yine AKP'yi kapatma davası açılır mıydı?
- Bu da herhalde çok kolay kabul edilmezdi. Ama başörtüsünde hassas olan başka bir şey var. Bir kere çok sembolik. Bir bütünün parçası olarak sembolleşmiş. Her iki taraf adına da. Bir taraf modernleşmeyi 'başörtüsüzlük' üzerinden tanımlarken, öteki taraf 'başörtüyle birlikte modernleşme' diyor. Dolayısıyla kamusal alana böyle girmek modelin en sembolik özelliğini sorguluyor. Oysa bu insanlar oraya girerek bilgiye, bilime erişecekler... Bu bir kırılma yaratıyor. Diğer taraftan Kürtçe de, böyle bir simge. Çünkü hakim söylem olan ve Güneş - Dil teorisi kaynaklı "Dilimiz Türkçe'dir" ifadesini, biz bugün normalmiş gibi öğreniyoruz. Bu durumda da bir sürü insan başlıyor; "E, benim ana dilim de Çerkezceydi, Kürtçeydi..." demeye... Bunun kendisi, bizzat başka türlü 'normallik' içerirken, merkez tarafından ortaya anormallik gibi, bozgun gibi sunuluyor. Başörtüsü, dil ve tabii tarih, örneğin 1915 yılı üzerinden yaratılan resmi okumalar, atfedilen değişmez sembolik önemler, bir yerde aynı noktaya varıyor aslında. Tam da bu noktada slogancı bir ifadeyle mesaj verecek olursak, AKP için şunu dile getirebiliriz: "Türkiye'de demokrasi eksikliğinden ötürü dert yanan bir toplumsal hareketin başarı şansı, ancak başkalarının derdini de kendi derdi olarak kabul etmesiyle sağlanabilir." Tamam, şu anda AKP kimi sembolik şeyler yapıyor; Alevilere yemek veriliyor. Ermeni kiliseleri ziyaret edilip bayramlar kutlanıyor. Ama tam da bu anlamda örneğin, söz konusu meselelerde görüş beyan eden Cemil Çiçek gibi bazı kimseler, tam da statükonun en net dili olarak karşımıza pekala çıkabiliyor. Bana kalırsa onun gibi insanlar, belki AKP'de değil, CHP'de bile olabilirler. Daha da denk düşerdi. Aslında tüm partiler böyle. Her partinin kendi içinde düzene dair tarafları olabiliyor.
İLİŞKİLİ HABERLER
Her partinin kendi içinde 'düzen'e dair bir yüz var
Yayın tarihi: 23 Mart 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/23/pz/haber,EC2FD523710E448A97E2ADEB79DE01B7.html
Tüm hakları saklıdır.