atv'nin büyük bir ilgiyle izlenen dizisi Elveda Rumeli bugüne kadar trajikomedya unsurlarını kullanıyordu. Sütçü Ramiz ve ailesinin etrafında gelişen olaylar, pek çok kez "kahkahalar" eşliğinde izleniyordu. Ancak bundan böyle artık trajikomedyanın sadece "trajedi" bölümü ağırlık kazanacak. Yalnızca inanışları ve etnik kökenleri nedeniyle yargılanan, birbirinden ayrı düşürülen gençlerin bölünmüş sevdalarına "hayatta kalma mücadelesi" de eklenecek. Yerinden yurdundan sürgün edilen, birbirine karşı yürekleri etnik hınç ve öfke ile doldurulan halklar o coğrafyayı cehenneme çevirecek. Elveda Rumeli'de fon müziği olarak kullanılan "Aman Bre Deryalar" ve "Ramizem" türkülerinin sözlerinde de aslında bir dram gizlidir. Büyük göç sırasında nehirleri, denizleri derme çatma sallarla aşmaya çalışan soydaşlarımızın pek çoğu o sularda boğularak yaşamını yitirmişlerdi. Türkünün içinde adı geçen "Ramize" de işte bu kurbanlardan biridir. Ramiz'ler, Ramize'ler hem bildiğimiz anlamdaki deryaların, hem de kan deryalarının içinde soluksuz kalmışlardır. Elveda Rumeli'nin yeni bölümleri işte bu göç dramını gözler önüne serecek. Elveda Rumeli'nin ilgiyle izlendiği günlerde Rumeli yine karışık. Dizinin yayınlandığı gün, Kosova'nın bağımsızlığına karşı çıkan Sırplar, BM askerlerine ve polislere saldırdılar, karakolları ateşe verdiler, Kosovalıların yüreğine yine dehşet saldılar. Bu gece ise Star ekranlarında Saraybosna'daki müthiş dramı anlatan "Ölüm Çiçekleri" adlı dizi başlayacak. Sadece toplu mezarların üzerinde yetişen çiçeklere konan kelebeklerin izi sürülerek ortaya çıkartılan insanlık ayıpları gözler önüne serilecek. Bilindiği üzere, Birinci Dünya Savaşı bu bölgedeki etnik ayrımcılık ateşinin üzerine benzin dökülmesi sonucu başlamıştı. Balkan Savaşı'nın ardından Avusturya-Macaristan İmparatorluğu veliahtının bir Sırp tarafından öldürülmesi üzerine başlayan savaş, yüz binlerce insanın hayatına ve barındığı topraklardan sürülmesine neden olmuştu. Ben Elveda Rumeli'yi izlerken, aklımın bir köşesinde hep bu gerçeği tutuyorum. Dizi, bu yönüyle bana bir "tarih laboratuvarı" hissi veriyor. Ama gelin görün ki, kimse bu laboratuarın test sonuçlarından ders çıkarmamış gibi. Ne acıdır ki, insanlık, hâlâ sonu gelmez bir "tekerrür" girdabında dönüp, duruyor...
Bugünkü Tüm Yazıları
Rumeli'de yine bir şeyler oluyor
Yayın tarihi: 21 Mart 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/21/gny/aytug.html
Tüm hakları saklıdır.