kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 18 Mart 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Çanakkale'nin insan yüzleri

Düşmanına hediye gönderen Türk askeri, Osmanlı için savaşan ve ölen gayrimüslimler. Çanakkale, insan hikâyeleriyle de bir destan..
Modern zamanların ilk en kanlı muharebelerinden biri olan Çanakkale Savaşı'nın ardından 93 yıl geçti. Her büyük savaş gibi Çanakkale'nin ardında da taraflar kendi tarihlerini olmasını arzuladıkları olaylarla gerçekleri harmanlayarak yeniden kaleme aldılar. Araştırmacı Ayşe Hür, Taraf gazetesinin pazar günkü sayısında savaşın efsanelerini, gerçeklerini ve her şeyi tüm çıplaklığıyla anlatan insan hikâyelerini kaleme aldı. Hür'ün yazısında, zayiat kavramının yanlış yorumlanmasından dolayı 250 bin olarak dillendirilen şehit sayısının Genelkurmay'ın verilerine göre 57 bin 263 olduğu, bu rakama Osmanlı saflarında savaşırken ölen gayrimüslimlerin de eklenmesi gerektiği belirtilirken, muharebelerle ilgili şu ayrıntılara yer veriliyor: Çanakkale önlerine üzerlerinde 'Türk Lokumu', Harem'e', 'İstanbul'a' yazılı pankartlar asılmış gemilerle gelen askerlerin birçoğu kıyıya bile çıkmayı başaramadan Türk topçusu ve mitralyözlerinin hedefi olarak denizde can verdi. Teğmen R. B. Gillet çıkartma anında yaşadığı korkunç manzarayı daha sonra defterine "... Filikaların içleri parçalanmış cesetlerle doluydu. Filika ile kıyı arasında cesetlerden bir iskele vardı. Ölülere basmadan kıyıya çıkmak mümkün değildi ve koyun suları kandan kıpkırmızı kesilmişti" cümlelerini not düşüyordu.

ÖLÜM KOKUSUNU, ATAMAZSIN
Türk topraklarına ayak basmayı beceren İtilaf ordusu askerlerinin ilk görevi siper kazmaktı. Türk savunmasının yarımadayı boydan boya saran dikenli telleri işgalcileri adeta bir ahtapot gibi bacaklarından kollarından yakalıyor, onlar kurtulmak için çırpındıkça daha çok sarıyordu. İleriki günlerde Türk savunmasından kurtulup kara parçasına mevzilenen İtilaf Ordusu askerleri yaşadıkları karşısında ölen arkadaşlarının kendilerinden daha şanslı olduklarını anlayacaklardı: "Bu berbat koku da ne? diye sordum. 'Siperimizin önünde yatan ölüler' dedi. 'Bizim önümüzde Hant ve Worcester'lardan 700, sağda da Anson Taburu'ndan 800 kişi yatıyor.' Orası iki mil ötedeydi ve koku bizim bulunduğumuz yere kadar geliyordu. Eğer ölü bir fare koklamışsan, işte onun yüzlerce ve yüzlerce katı berbat bir koku. Bu ölüm kokusunu içinden çıkarıp atamazsın. Onu hala hissediyorum..." İki ordunun askerleri mertçe savaşıyorlar, gözlerini bile kırpmadan birbirlerini öldürüyorlardı ancak insanlıklarından hiçbir şey kaybetmemişlerdi. Avusturyalı ve Yeni Zelandalı askerler ileriki yıllarda Türklerin bu insancıl yanlarını dile getirdiler: "Çanakkale'de bir gün bizim dini bayramımızdı. O günü neşe içinde geçirmek ve eğlenmek istiyorduk. Ama harp halinde bulunduğumuz için bunu imkansız görüyorduk. Son çare olarak, Türklere bir elçi gönderip onlardan bugün olsun ateş açmamaları için söz aldık. Ama hile olup almayacağı kuşkusu içindeydik. Bununla beraber eğlencemize devam ederken, hediye getirdiğini söyleyen bir Türk elçi geldi. Bize adına 'ayran' dedikleri içeceklerini göndermişlerdi."
Haberin fotoğrafları