kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 17 Mart 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Tolga Savacı: Dört lisanı akıcı olarak konuşuyorum, pratik olarak konuştuğum iki lisan daha var. Bazen Türkiye’ye yabancı ortaklı bir proje geliyor ama projede adı geçen insanların arasında bir tek ben olmuyorum!

Birinin beni pazarlaması gerektiğine inanıyorum

EYLEM BİLGİÇ - GÜNAYDIN Fotoğraf: Korkut KALAYCI
Yakışıklı oyuncu Tolga Savacı, "İnsanlara kendimi hatırlatmak gerekiyor ama bunun için bir şeyler yapmak da bana ters geliyor" dedi: Kendimi pazarlamayı bilmiyorum. Artık bir menajerle çalışmamın vakti geldi..
Bir süre önce 'Can Dostum' adlı yarışmada seyircinin karşısına çıkan 80'li yılların yakışıklı oyuncusu Tolga Savacı, kendisini pazarlamayı bilmediği için önemli projelerde yer alamadığını söyledi. "En kısa zamanda bu işi benim yerime yapacak biriyle çalışmaya başlayacağım" diyen Savacı, "Tevazu sahibi bir insanım ama bu özelliğim piyasada daha fazla yer almama engel oluyor" şeklinde konuştu.

* 'Can Dostum'a kadar uzunca süre ortalıkta gözükmediniz. Bu dönemde neler yapıyordunuz?
Beğendiğim ve beni heyecanlandıran bir proje olunca içinde olmak istiyorum. Son yıllarda pek öyle bir proje gelmedi. Aslında geçen yıl çocuklara yönelik, 'En İyi Arkadaşım' diye güzel bir proje gerçekleştirdik. Benim için de bir ilkti, çünkü bana hep "Bir komedide oynaman lazım" diyorlardı.

PROJELERLE BAĞLANTILI

* Siz bir dönem Türkiye'nin bir numaralı jönlerinden biriydiniz ve aniden her şeyden elinizi, eteğinizi çektiniz gibi oldu. Neden?
Aslında ben elimi, eteğimi çekmedim. Benim bir şirketim vardı, çok yoğun bir işti. Bir yandan o işe ciddi bir mesai harcadım, diğer yandan da gelen projelerle bağlantılıydı bu geri çekilme. İçimi kıpırdatan bir şey olmadığı için yer almak istemedim. Zaten içinize sinmeyen bir işle seyircinin karşısına çıktığınız zaman, seyirci de tepki gösteriyor. Onları küstürmek çok kötü bir şey. Belki iki-üç yıldır beni seven insanların karşısına çıkmıyorum ama sokakta onların gösterdiği tepkiden hata yapmadığımı anlıyorum.

* Hırslarından arınmış bir insan gibi görünüyorsunuz...
Hırslı bir insanım ama hırslarım gözümü karartmıyor. Hayatım boyunca hep spor yaptım... Sporcu insanlarda 'yenilgiyi kabullenmek' diye bir şey yoktur; her zaman başarma azmi vardır. Ama bunu yaparken de bazı şeyleri kırmamak çok önemli.

İKİ SAATTE İSTANBUL'DAYIM

* En azından hep gündemde kalayım gibi bir hırsınız yok ama...
O kesinlikle olmadı, asla olmadı. Hiç de pişman değilim. Çünkü bu bir çizgi, benim çizgim böyle, beni sevenler böyle seviyor. Hiç kimse özel hayatımla ilgili sorular sormadı...

* Herkes İstanbul'dan kaçış hayali kuruyor ve siz bu hayali gerçekleştirdiniz. Dalyan'a yerleşmek sizin için İstanbul'dan bir kaçış mıydı?
Aslında İstanbul'dan kaçıp gitmek diye bir şey söz konusu değil, çünkü benim Dalyan'dan İstanbul'a gelmem iki saat sürüyor. Biliyorsunuz; Boğaziçi Köprüsü'nü geçmek de o kadar sürüyor. En azından İstanbul'dan arda kalan zamanımı çok kaliteli geçiriyorum. İşlerim için de İstanbul'a sık sık geliyorum.

* İçinize sinmeyen işlerde yer almadığınızı söylediniz. Peki sonradan reddettiğiniz için pişmanlık duyduğunuz projeler olmadı mı?
Geriye dönüp baktığımda keşke içinde olsaydım dediğim bir iş yok. Ama üzüldüğüm tek bir şey var. Çok sevdiğim bir yönetmen olan Şerif Gören'le çalışmayı çok istiyordum. Onun içinde olduğu ve temelinde yatan hikaye bana çok ters olduğu için reddettiğim bir proje vardı. Onun için de sadece Şerif Abi'yle çalışamadığım için üzüldüm. Zaten o da bir-iki bölümden sonra bıraktı diziyi.

DÖRT LİSAN BİLİYORUM

* Tek pişmanlığınız bu muydu?
Bunun dışında hiç bana teklif edilmemiş ama 'Niye ben bunun içinde yokum' dediğim işler de oldu. Dört lisanı akıcı olarak konuşuyorum, pratik olarak konuştuğum iki lisan daha var. Bazen Türkiye'ye yabancı ortaklı bir proje geliyor ama projede adı geçen insanların arasında bir tek ben olmuyorum. Bu da beni üzüyor. "Bu kadar lisanım var, o kadar yurtdışı tecrübelerim var, bana niye teklif etmiyorlar?" diye hayıflandığım oluyor.

* Belki onlara kendinizi hatırlatmadığınız için gelmiyordur teklifler...
Kesinlikle. Belki hatırlatmak gerekiyor ama bir yandan da hatırlatmak için birtakım şeyler yapmak da bana ters geliyor. O konuda ben çok iyi değilim. Belki de açıkçası ben kendimi pazarlamayı bilmiyorum. Artık bir menajerle çalışmamın vakti geldi sanırım. Birinin beni pazarlaması gerekiyor.