Birazdan okuyacağınız 'kapatmak' sözcüğü tamamen cümledeki ihtiyaçtan kullanılmıştır, asla ve asla yaşanan gelişmelere bir gönderme yapılmamaktadır... Konuya dikkat çeker, iyi okumalar dilerim...
Tam bir maceraya dönen taşınma telaşının verdiği yorgunluk nedeniyle geçen hafta tek satır yazamadığım için bu hafta arayı
kapatmak şart oldu. Arayı
kapatmak şart olduğu için de, pek çoğunun hoşlandığı gibi, köşenin elverdiği ölçüde kitapla buluşturuyorum sizi...
SÖZCÜKLER
Melih Cevdet Anday'ın bütün sözcükleri var bu kitapta... Heyhat, bu şiir yazıldığı dönemde yasaklanmıştı...
Bu gürül gürül otların yanı başında Ağacın gölgesine değdi değecek Tam şeftalinin kokusu başlarken Öpüşmeye kıl kadar bitişik Akarsuyun burnunun dibinde Bu zulüm, bu haksızlık, bu işkence... Derleme, Everest Yayınları'ndan çıktı.
ATA MEZARLIĞI
Aslında daha önce, daha geniş söz etmek istiyordum ama bugüne kaldı ve sıkıştı... Yeni kitabında
Mehmet Mollaosmanoğlu okuru büyük bir maceraya çıkarıyor. Irak'taki eski bir tapınağı yeniden inşa etmesi istenen mimar Engin, Şili'de bulunan tapınak parçasının peşine düşünce cinayetler ve gizli örgütlerin içinde buluyor kendini. 'Kurgu mu gerçek mi' sorgulamalarına gireceğiniz, aşkı da gerilimi de bulacağınız bir kitap. Goa Yayınları'ndan çıktı...
DOSTUN ÖLÜMÜ
Spor yazarı Ahmet Çakır'ın 25 yıl önce ilk baskısı yapılan kitabı
'Dostun Ölümü', Yalın Ses Yayınları'ndan yeniden çıktı. Yaşanmış öyküler anlatan Çakır, mesela kitaba adını veren öyküde 80 yılında öldürülen yazar Ümit Kaftancıoğlu'nu konu ediyor. Mesela Orman Yangını isimli öyküde de fırsatçı bir bürokratı anlatıyor. Kitapta 'Arkadaşın Ölümü' isimli yeni ve uzun bir öyküsü de var Çakır'ın...
UNUTMAK
Merkez Yayınları'ndan çıkan bu kitapta Tolga Meriç soruyor, yazar
İnci Aral cevaplıyor. "Unutmak yoktur" diyen ünlü yazar; çocukluğunu, okul günlerini, ailesini, aşklarını ve yazarlık serüvenini anlatıyor. Yazma eylemini ise şöyle özetliyor: "Yazmak benim tek sığınağım, tek ayrıcalığım, tek ödülüm. Yazmasaydım kendimi yaşayan bir ölü sayabilirdim. Yazmaktan duyduğum sancıyı, tutkulu yaratma heyecanımla sarıp sarmalayarak yenmeyi öğrendim. Kendimi böyle onarıp iyileştirdim. Yoksa yazmayı çoktan bırakmış olurdum."
PERSEPOLIS
Herhalde bu köşeyi okuyan iki kişiden biri Persepolis'i biliyordur. İranlı yazar
Marjane Satrapi'nin çizgi romanından söz ediyorum. Kitabın şu günlerde ikinci baskısını yapmış olması çok manidar gibi görünse de, bizi ilgilendiren tarafına eğilmek gerek... Diğer bir deyimle İran ve İslamcı radikalizm eleştirisi olarak
(sonuçta Molla devriminde yaşananları bir çocuğun gözünden anlatıyor) nitelenmesini bir kenara koyacak olursak, zekice bir anlatım sayesinde kareler arasında hoplaya zıplaya ilerliyorsunuz. Anlatımdaki hınzırlık hikayeyi daha da okunur hale getiriyor.
Minima Yayınları'ndan çıkan çizgi romanı okurken zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksınız...
ALLAH'IN KIZLARI
Köşede yer vereceğim bu son kitap epey tartışma götürecek türden. İnternet sitelerini hararet sarmaya başladı zaten... Romanında İslam'da inanç ve şiddeti sorguluyor
Nedim Gürsel... Kendisini agnostik
(tam karşılığı bilinemezci de, şüpheci deyip geçelim) olarak niteliyor, ne Allah'a inanıyor ne de ateist... Bu yüzden de objektif olarak konuyu ele aldığını belirtiyor. Dili akıcı bir roman ama dediğim gibi içeriği tartışmalı... Gündemdeki konular düşünülecek olursa... Bazı 'şiddetli' okur da ileri geri yorum yapıyor; 'Verin fetvayı ..... yazarı!' diye. Yok artık!
Yayın tarihi: 17 Mart 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/17/gny/coban.html
Tüm hakları saklıdır.