"Yalan söylüyorlar, hak kaybı yok"
Sendikalar 14 Mart Cuma günü iki saat iş bırakma eylemi yapma kararı alırken, Erdoğan bugün AKP grubunda yaptığı konuşmada, sendikaların yasanın olumlu yanlarını ele almadıklarını savunarak, yasanın içeriğini ve neler getirdiğini anlattı.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TBMM gündeminde bulunan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısını değerlendirirken, ''Bir çok meselede olduğu gibi çözümsüzlüğü çözüm gibi gösterenler, ucuz popülizme teşebbüs etmesinler. Konuyu istismar aracı haline getirmek isteyenler, realite ile yüzleşmek zorundadır'' dedi.
Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda değişiklik öngören yasa tasarısına değindi.
Erdoğan, ''Toplumun huzur ve mutluluğunu esas alan diğer sosyal politikalar gibi Sosyal Güvenlik Reformu ile ilgili düzenlemenin de toplumun huzurunu, mutluluğunu esas aldığını'' kaydetti.
Söz konusu tasarının TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunundan geçtiğini, yakında TBMM Genel Kurulu gündemine geleceğini ifade eden Erdoğan, çok boyutlu reformun en geniş anlamda toplumun katılımını, sosyal tarafların katılımını zorunlu kıldığını vurguladı.Erdoğan, Ekonomik ve Sosyal Konseyin 3 Ocak 2008'de yayınladığı bildiride açık çağrıda bulunduğunu hatırlatarak, ''(Tasarı kanunlaşıncaya kadar bütün kesimlerin görüş ve önerilerine kapımız ardına kadar açıktır) dedik. Bu çağrımız halen geçerlidir. Hangi kurumun olmazsa olmazları neler ise bize bildirin dedik'' dedi.
Meselenin bütün boyutlarıyla işçi, işveren ve emekli örgütlerinin temsilcileriyle tartışıldığını, dün akşam bu kuruluşlardan birinin temsilcisinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ile de görüştüğünü kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bir çok meselede olduğu gibi çözümsüzlüğü çözüm gibi gösterenler ucuz popülizme teşebbüs etmesinler. Kimseyi itham etmek kastıyla söylemiyorum ancak bu konuyu bir istismar aracı haline getirmek isteyenler realite ile yüzleşmek zorundadır, sorumluluk altında değerlendirmelerini yapmak durumundadırlar. Çünkü bu ülke hepimizin, bu sorunları hep birlikte çözeceğiz. Burada, kalkıp da 'acaba ben bundan nasıl bir siyasi rant elde edebilirim, acaba ben bunu kendim için nasıl bir siyasi ranta dönüştürürüm' gibi basit hesaplar içine girmesinler. Bu, döner
kendilerini vurur, bunu bilsinler. Uzun sürmez, kanun çıksın, uygulama başlasın, bunların hepsi yerli yerine oturacaktır. Bunu da söyleyeyim,
bu konuda kendimize güveniyoruz. Çünkü samimiyetle bu kanunu düzenledik ve yaptık. Bizim bütün arzumuz, eşitsizliklerin mümkün olabildiği kadar giderilebilmesidir. Bu toplumun geleceğini, bu milletin uzun vadeli çıkarlarını düşünmek, toplumu bir bütün olarak algılayabilmek sadece Hükümetin değil, kamusal faaliyet gösteren her kurum ve kuruluşun da görevidir.''
Kendi iktidarına kadar bütün sendikaların en güçlü talebinin, sosyal güvenlik kurumlarının birleştirilmesi, tek çatı altında toplanması
olduğuna işaret eden Erdoğan, SSK, BAĞKUR ve Emekli Sandığının 5502 sayılı kanunla 16 Mayıs 2006 tarihinde birleştiğini ve tek çatı altında
toplandığını söyledi. Erdoğan, ''Pratikte henüz aşamadığımız sorunlar var. Ancak, bu ideal gerçekleşti. Bunu kim yaptı, AK Parti iktidarı
yaptı'' diye konuştu.
''BU DA NEREDEN ÇIKTI HAVASINDA FİKİR YÜRÜTÜYORLAR''
Norm ve standart birliğini sağlamaya dönük 5510 sayılı yasanın Anayasa Mahkemesinin bazı hükümlerini iptal etmesi nedeniyle yürürlüğe
girmediğine dikkati çeken Erdoğan, şimdi iptal gerekçelerini de karşılayan norm ve standart birliği amacını gözeten yeni bir tasarı hazırladıklarını ve Meclisin gündemine getirdiklerini anlattı. Mevzuatı birleştirerek farklı sosyal güvenlik kurumları şemsiyesi altındaki vatandaşları gerçek anlamda ''ortak bir şemsiye'' altına almayı amaçladıklarını kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Birileri sanki düne kadar öyle bir sorun yokmuş gibi, 'bu da nereden çıktı?' havasında fikir yürütüyor. Çalışma Bakanımız öncelikle Üçlü
Danışma Kurulunda bütün sosyal taraflara ayrıntılı olarak bilgi verdi. Ardından siyasi partilerimizin grupları bilgilendirildi. Keza,
üniversitelerimizin görüşleri alındı. Alınan görüş ve öneriler büyük ölçüde tasarıya yansıtıldı. Kuşkusuz realite, Türkiye'nin imkan ve
kaynakları ölçüsünde bir karar almayı da zorunlu kılıyor.''
''DÜNDEN BUGÜN GÖRÜLEBİLSEYDİ...''
Erdoğan, düzenlemenin ne getirdiği, hangi toplumsal kesimleri ne ölçüde etkilediği konusunda bilgi verirken, ''Sosyal devlet ilkesinin gereği olarak, bu düzenlemeyle emeklilik koşulları ve maaş hesapları işçi, memur ve esnaf için eşitleniyor. Herkes, farklı hukuk düzenlemelerine tabi olmaktan çıkarılıyor ve bir eşitlik ilkesi getiriliyor. Bu bir mecburiyettir, bu bir zorunluluktur. Ekonominin realitesi de bunu gerektiriyor'' diye konuştu.
Sosyal güvenlik sistemiyle ilgili kararların en az 40-50 yıllık perspektiflerle hazırlanmak zorunda olduğuna işaret eden Erdoğan, bunun,
işin tabiatı gereği olduğunu vurguladı.Erdoğan, ''Bakınız içim üzülerek ifade ediyorum. Bundan 39 sene önce 1969'da, gelecekle ilgili, Türkiye'nin geleceğiyle ilgili yapılan yanlış bir öngörü, bugün önümüzde açık olarak duruyor. 1991'de bu açık 300 milyar YTL idi. 10 binde 5 iken, bugün bu açık Gayri Safi Milli Hasılamızın yaklaşık yüzde 4'ü seviyesine yükselmiştir. Dünden bugün görülebilseydi, bu böyle olmayacaktı. Ama bugün aynı yanlışı devam ettiremeyiz. Geleceği doğru hesaplamak ve doğru planlamak zorundayız'' dedi.
''PRİM GÜN SAYISININ 7 BİNDEN 9 BİNE ÇIKARILMASI...''
Yaptıklarının, temelde çalışma hayatını, çalışma barışını esas alan bir düzenleme olduğunu ifade eden Erdoğan, bugünü ve yarınlarını güvenceye alan bir düzenleme yapıldığını kaydetti. Çalışanları sistemin içinde tutmaya dönük düzenleme yaptıklarını belirten Erdoğan, ''Prim ödeme gün sayısının 7 binden 9 bine çıkarılmasına itiraz edenler, bu uygulamanın bundan 20 yıl sonra 2028'de ilk defa işe girecek olanlar için olduğunu söylemiyorlar. Herkes de zannediyor ki hemen Resmi Gazetede yayınlandığında uygulamaya girecek... Hayır. Bakın bu, 2028'de ilk defa işe girenleri ilgilendiriyor. Sanki bugün çalışanları ilgilendiriyormuş gibi bir hava estiriyorlar'' diye konuştu.
''BAĞKUR'DA BASAMAK SİSTEMİNİ KALDIRIYORUZ''
Erdoğan, yeni düzenlemenin BAĞKUR, SSK ve Emekli Sandığı mensuplarına neler getirdiği konusunda ise şu bilgileri verdi:''BAĞKUR'da basamak sistemini kaldırıyoruz. Ödenen prim miktarı ve gün sayısı emekli maaşlarına doğrudan yansıyacaktır. BAĞKUR'da basamak sistemini kaldırıyoruz ki benim vatandaşımın kazancı artmadan primleri artmasın. Önce kazancı artacak sonra primi... Basamak sistemi yerine, esnafımızın ve çiftçimizin beyan ettiği kazanç oranı üzerinden prim alınacaktır. Ne beyan ediyorsa onun üzerinden. Ayrıca, prim oranları yüzde 40'tan yüzde 33.5'e kadar düşüyor. BAĞKUR'lular için ilk kez, SSK'lılar gibi geçici iş göremezlik ödeneği öngörüyoruz. İş kazası geçiren bir esnafımız raporlu olduğu sürece Sosyal Güvenlik Kurumundan geliriyle orantılı olarak ücretini alacaktır. Mevcut sistemde 1 gün dahi prim borcu varsa vatandaşımız sağlık hizmetinden yararlanamıyor. Bunu esnafımız çok iyi biliyor. Biz bu süreyi 30 güne çıkarıyoruz. Dolayısıyla 30 günden aşağı prim borcu olan BAĞKUR'lu, sağlık hizmetinden yararlanabilecek.''
BAĞKUR, SSK ya da Emekli Sandığı mensuplarının olduğu gibi 18 yaşına kadar bütün çocukların hiçbir şart aranmaksızın sağlık hizmetinden
yararlanabilme hakkına kavuştuğunu anlatan Erdoğan, ''Her doğan bir defa sosyal güvenceye sahip. İşte sosyal hukuk devleti budur. Çalışanların, emeklilerin, dul ve yetimlerin bu yasayla hak kaybına uğradığını şimdiden iddia etmek hakkaniyete uygun mudur?'' diye sordu.
''SENDİKALAR BUNU NİYE KONUŞMUYORSUNUZ?''
Erdoğan, tarımda çalışanlar ve köy muhtarlarına ilk kez asgari ücretin yarısı kadar gelir beyan edebilme imkanı getirdiklerini belirterek, SSK'lı işçiler ve bakmakla yükümlü oldukları aile fertlerinin sağlık hizmetlerinden yararlanma süresini 90 günden 30 güne indirdiklerini söyledi.
Sendika yöneticilerine seslenen Erdoğan, ''Sendikalar bunu niye konuşmuyorsunuz. Soruyorum sendikalarımızın değerli yöneticilerine; Bu talep sendikalarımızın yıllar yılı her platformda eleştirdiği bir mesele, bir sorun değil miydi?'' dedi.Erdoğan, emzirme ödeneğini 50 YTL'den 203 YTL'ye, cenaze ödeneğini 242 YTL'den 608 YTL'ye çıkardıklarını bildirerek, ''Bunları niye görmüyorsunuz? Bunlar para değil mi?'' diye sordu.
İşverenlerin işçilere verdiği ayni yardımlardan prim kesilmeyeceğini, hem emeği hem alın terini korumaya aldıklarını hem de üretici kesimleri
güvenceye aldıklarını anlatan Erdoğan, yine ilk kez, yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinde işverenlerin rekabet gücünü olumsuz etkilemeyecek şekilde, işçileri de mağdur etmeyecek şekilde sigortalılıklarını yeniden düzenlenme imkanı verdiklerini söyledi. Erdoğan, ''tamamlayıcı sigortalar'' olan bireysel emeklilik ve özel sağlık sigortalarını teşvik eden düzenlemeler getirdiklerini de ifade etti.
Konuşmasının tamamını sosyal güvenlik konusuna ayıran ve bir çok konuyu üçer dörder kez tekrarlayan Erdoğan, kara operasyonu sonrasında sürmekte olan tartışmalara ise hiç değinmedi.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bazılarının, yasa tasarısının (Sosyal güvenlik) tek bir cümlesini bile okumadan spekülasyon ürettiklerini ifade ederek, ''(Çalışanların, emeklilerin haklarında gerileme olacakmış...) Açık söylüyorum; asla böyle bir şey söz konusu değildir. Dürüst davranmıyorlar ve yalan söylüyorlar'' dedi.
Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, sosyal güvenlik reformunun, ülkenin bugününü ve yarınlarını ilgilendiren hayati
öneme sahip konulardan biri olduğunu söyledi.Kendilerinden önceki hükümetlerin sürekli konuştuğu, sürekli tartıştığı ama çözüme bugüne kadar kimsenin yanaşmadığı temel sorunların, bugünkü Türkiye'nin en öncelikli meselesi olduğunu kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:
''Sosyal hukuk devleti ilkesini tam olarak hayata geçirmek için ilk günden beri Türkiye'nin öncelikli meselelerini çözüm sırasına koyan Hükümetimiz, bu meseleyi kangren haline gelmeden çözmek zorundaydı. Hükümetimiz, daha önce attığı büyük reform adımlarının tamamlayıcısı olarak sosyal güvenlik şemsiyesini güvenceye almaya mecburdur. Bunun, güçlü bir siyasi irade ve kararlılık gerektiğinin farkındaydık. Bunun içinde bildiğiniz gibi 58 ve 59. hükümetler döneminde bunu Genel Kuruldan geçirdik fakat maalesef geri iade edilmesi sebebiyle de 60. Hükümet döneminde tekrar masaya yatırdık ve çalışmalarımızın komisyon kısmı bitti. Şimdi Genel Kurulda görüşerek inşallah bunu bitirmiş olacağız.
Türkiye'nin bu değişim ve dönüşüme ihtiyacı vardır ve AK Parti Hükümeti bu meseleyi de makul bir noktaya taşımaya kararlıdır. Türkiye, sosyal
güvenlik reformunu daha fazla erteleyemez. Sosyal güvenlik meselesi, tıpkı ulusal güvenlik gibi popülizme feda edilemez. Defalarca anlattık,
her platformda, her zeminde dile getirdik. Ekonomik Sosyal Konseyde, Çalışma Bakanlığımız bünyesindeki üçlü danışma kurulu toplantılarında,
Sosyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu toplantılarında, sendikalarımızla istişarelerimizde dile getirdiğimiz üzere, burada bir kez daha bu
zaruretin siyasi ve ekonomik nedenlerini açıklamak istiyorum.Hiç bir sivil toplum örgütü, konuyla ilgili söylüyorum, 'Bizimle görüşülmedi' diyemez. Şahsıma gelip benimle görüşenler de oldu. Onlarla Bakanımla birlikte görüştüğüm gibi bakanım da ilgili tüm kuruluşlarla
görüşmelerini defaatle yapmıştır.
Türkiye'de sosyal güvenlik sistemi, uzun yılların hataları sonucu sürdürülebilirlik vasfını giderek kaybetme noktasına gelmiştir. Siyasette ve ekonomide uzun yılların birikimiyle ortaya çıkan çarpık düzen, sosyal güvenlik sisteminin insani ve iktisadi cepheleriyle, rasyonel bir şekilde ele alınmasının önünde engel teşkil etmiştir.''
''SİYASİ RANT ALANI...''
Başbakan Erdoğan, eski ve çarpık siyaset anlayışının, sosyal güvenlik sistemini bir ''Siyasi rant'' alanı olarak algıladığını, ekonomik ve toplumsal gerçekleri gözardı ederek, sadece oy kaygısıyla sosyal güvenlik sistemini tahrip ettiğini bildirdi.Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:''1969'dan sonra, 25 yıl sigortalı, 5 bin gün prim ödeyen 38 yaşındaki kadın, 43 yaşındaki erkek emekli olabiliyordu, emekli oldu. Bunun sorumlusu kim? Bunun sorumlusu işte, 1969 sonrasında sorumsuz, kaygısız, düşüncesiz, o popülist uygulamalardır.
O ucuz popülist siyasetin aktörlerinin kimler olduğunu size açıklamayacağım. Sizler, onları çok iyi biliyorsunuz. Türkiye'yi bu noktalara nasıl getirdiler? Türkiye'ye bu yükü nasıl yüklediler? Önce bir bunun muhasebesini yapsınlar.5 yıldır onların bozduklarını tamir etmek için çalışıyoruz. Son 5 yılda Türkiye'nin siyasette ve ekonomide oluşturduğu rasyonel zemin, sosyal güvenlik alanını da yeniden düşünmemize imkan vermiştir.AK Parti, yeni siyaset anlayışıyla Türkiye'de siyasetin parametrelerinin de yeniden düşünülmesine hizmet etmektedir. Sosyal güvenlik alanında yaptığımız ve yapacağımız yapısal reformlar, işte bu yeni siyaset parametreleri temelinde yürümektedir. Buradaki önceliğimiz ülkemizin bekasıdır, milletimizin ve devletimizin geleceğidir. Geleceği ucuz popülizmle değil, ancak ve ancak rasyonel hesaplarla öngörebilir şekilde planlayabiliriz.Açık ve net olarak söylüyorum: AK Parti, toplumsal kaynakların siyasi çıkar kaygısıyla ve irrasyonel şekilde dağıtılmasını reddeden bir siyaset anlayışını temsil etmektedir. Siyaseti, içinde yaşadığımız
dünyanın gerçeklerinden bağımsız bir zeminde kuramayız, kurmaya kalkıştığımızda da uzun vadede milletimize, insanımıza kötülük ederiz.''
''HESABINI KİTABINI İYİ YAPMAK...''
Kısa vadeli siyasi kazanımlar için toplumun ve ülkenin geleceğini riske atamayacaklarını kaydeden Başbakan Erdoğan, ''Alınması gereken bir risk
varsa o riski biz alırız ama toplumun bekasını, milletin geleceğini belirsizliğe bırakamayız'' diye konuştu.Devletin de kamu yönetiminin de iktisadi süreçleri dikkate almak, ''Hesabını kitabını iyi yapmak zorunda'' olduğuna işaret eden Recep Tayyip Erdoğan, kamunun menfaatini, toplumun uzun vadeli çıkarlarını gözetmek ve hesaba katmanın kamu yönetiminin öncelikli görevi olduğunu vurguladı.
Temennilerle devletin yönetilemeyeceğinin altını çizen Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:''Rasyonel, özellikle bu noktada demokratik bir devlet, Anayasamızda da ifade edildiği gibi, bizim için önem arz ediyor. Bunun lafı olmaz...Küresel iktisadi süreçleri de hesaba katan bir işleyişle biz bu devlet anlayışımızı sürdüreceğiz.Hükümetimiz, bunun şuurunda olarak, sosyal güvenlik sistemimize ilişkin reformlarını tamamlamak azmindedir.Biz, bugüne kadarki hükümetlerin ihmalinden ve rant kaygısından kaynaklanan ve birikerek çoğalan bir problemi çözme sorumluluğunu taşımaktayız. Bu sorumluluğu taşımakta tereddüt etmiyoruz, çünkü biz milletin orta ve uzun vadeli çıkarlarını gözetiyoruz. Siyaseti günlük çıkar hesaplarının ötesinde bir iş olarak görüyoruz.Milletimiz bizden imtiyaz değil, adalet istiyor. Bizler imtiyaz için değil, adalet için geldik. Bizler adalet ve kalkınmayı şiar edinmiş bir kadro olarak işbaşındayız ve bunu başaracağız. Adaletin temel şartı; sosyal devletin bütün vatandaşlarının eşitlik esasında haklarını kullanmasıdır. İstiyoruz ki kimse devlete mesafeli olmasın, kimse devlete itimatsızlık içinde olmasın.
Bu ülkede, Allah aşkına burayı iyi düşünün. Ekranları başında bizi izleyen vatandaşlarıma özellikle sesleniyorum; bir çok yazılı ve görsel
medyada bazı haberleri okuyoruz, dinliyoruz. Hedefinden tamamen saptırılan, bir çok yorumlar var. Bir çok başlıklar var. Bugün ben konuşuyorum. Bundan sonra da bakanım, Genel Kurula gelene kadar bu konularda açıklamalar yapacak. Bu ülkede, Emekli Sandığı mensubu, Bağ-Kur mensubu, SSK mensubu ya da Yeşil Kartlı vatandaşların hepsi bir hukuka bağlıdır. Hepsi için ayrı ayrı hukuk düzenleri olması kabul edilemez. Ama bugüne kadar hepsi ne yazık ki ayrı ayrı hukuk düzenine tabi idi. Şimdi biz bunu adil aynı bir hukuk düzenine tabi tutan anlayışı getiriyoruz. Bizim iktidarımıza kadar gelen bu yanlışlar, beş yılda büyük ölçüde düzeltilmiştir. Şimdi kalan eksikleri de telafi etmeye mecburuz.
Kimse Türkiye'nin gerçeklerinden kopuk yorumlar yapmasın. Önce gerçek verileri önümüze koyduktan sonra yorum ve önerilerimizi getirmek zorundayız. Bakınız, sosyal güvenlik düzenimizle ilgili bir tek örnek vereceğim.1960'ta 24 çalışan 1 emekliye bakarken, bu oran 1970'de 9, 1980'de 3, 1990'da 2, 2007'de ise 2 çalışan 1 emekliye bakar durumda... Soruyorum; bu tablo Türkiye için sürdürülebilir mi? Bunun altından kalkılabilir mi?Buradan sendikalara sesleniyorum; acaba sendikalarımız bu ülkeyi yönetmiş olsalar, 'Ben bu tabloyu sürdürebilirim' diyecek bir babayiğit var mı? Bir ara hastaneleri birleştirirken de sendikalar kalktı böyle bir ifade kullandı. Dediler ki 'Bu hastaneler bizim' Ben de dedim ki 'Alın buyurun siz işletin. Madem bu hastaneler sizin buyurun siz işletin... Biz her türlü desteği veririz ama bir daha kapımıza gelmeyeceksiniz' Yüklenemediler. Olacak iş değil ki... Öyle sendikalar görüyorum ki ben, bazen bakıyorsunuz, hemen bir grev ilan ediyorlar ondan sonra 1 ay maaş ödeyemiyorlar. İkinci aya tahammülleri yok. Hele hele kaynağından işçinin parası kesilmese sendikalar belki de kaynak bulamayacaklar. Bakın sendika mensuplarına... Sendikalı olmayı biz de teşvik edelim, devlet olarak biz de bu konuda yardımcı olalım. Acaba kaç kişi gidecek üye olacak? Niye? Çünkü bu noktada maalesef bizdeki kültür her iki taraf için söylüyorum; gelişmiş değil. Biz diyoruz ki sürdürülebilir bir sosyal güvenlik için bu oranın en az 4 çalışana 1 emekli olması gerektiğini bütün uzmanlar, bütün bilim adamları ifade ediyorlar. Bunu yakalamamız lazım.''
''TÜRKİYE BU YÜKÜ FAZLA TAŞIYAMAZ...''
Başbakan Erdoğan, bozulan aktif-pasif oranının, aktüeryal dengeleri de bozduğunu ve sosyal güvenlik açıklarının artarak bugünlere geldiğini söyledi. 1990 öncesi kendi kendini finanse edebilen sistemin, 1991'den sonra açık vermeye başladığını, bu açığın da katlanarak bugünlere geldiğini anlatan Erdoğan, şunları söyledi:
''Türkiye bu yükü daha fazla taşıyamaz. Yani acil müdahale iktisaden, aklen, mantıken zorunludur. Hükümetimiz, Sosyal Güvenlik Reformu ile norm ve standart birliğinin sağlanmasını, sosyal güvenlik sisteminin finansal sürdürülebilirliğinin sağlanmasını, kolay erişilebilir, tüm vatandaşlarımızı kapsayan Genel Sağlık Sigortasının kurulmasını amaçlamıştır.Getirdiğimiz yeni düzenlemeyle burayı özellikle milletime duyurmak istiyorum; sağolsun kimse şuradaki pozitif, olumlu yanları konuşmuyor. Hesapları da yaparken bu kadar müzakerelerden sonra oluşan güzel tabloyu, kimse anlatmıyor. Anlatırken de maalesef yanlış anlatıyor. Bakın, getirdiğimiz yeni düzenleme ile geliri asgari ücretin üçte birinden az olanların genel sağlık primleri, Hazine tarafından karşılanacaktır. 18 yaş altındaki herkes, prim borcu, sigortalılık gibi hiçbir şart aranmaksızın sağlık hizmetlerinden yararlanabilecektir. Yani her doğan sigortalı doğacak. Nereye kadar? 18 yaşına kadar.Vatansızlar ve hatta sığınmacılar dahil Türkiye'de Genel Sağlık Sigortası kapsamında bulunmayan kimse kalmayacaktır. Hükümet programımızın gereği budur,eşitliği esas alan Anayasanın gereği budur, ülkemizin ekonomisinin gereği budur,dünyanın realitesi budur, yani aklın da bilimin de rasyonel yönetimin de yolu budur ve biz de bunu yapıyoruz.Bazıları yasa taslağının tek bir cümlesini bile okumadan spekülasyon üretiyorlar. 'Çalışanların, emeklilerin haklarında gerileme olacakmış' Açık söylüyorum; asla böyle bir şey söz konusu değildir. Dürüst davranmıyorlar ve yalan söylüyorlar. Böyle bir şey yok. Kazanılmış haklar aynen devam edecektir...İzmir'de yaşlı amcalar yanıma geldi, 'Oğlum bizim emeklilik maaşlarını geri alacakmışsınız' dedi. 'Amca kim söyledi?' dedim. 'Televizyonda söylüyorlar' dedi. Dürüst davranmıyorlar. Yanlış bir istikamette halkımızı bilgilendiriyorlar. Böyle bir şey yok, böyle bir şey olamaz, olmayacaktır. Çünkü bunların hepsi kazanılmış haklar içindedir. Tam aksine iyileşme olacaktır.Ben de emekçiyim, ben de damdan düşenim. Bütün işçilerimizle, çiftçimizle, memurumuzla, esnafımızla her zaman kendimi beraber hissediyorum. Ben bir işçi emeklisiyim. Oradan geliyorum. Hiçbir zaman bu ülke için değer üreten kimseye bizler, fildişi kulelerden bakmadık, bakmayız.Bizim gözümüzde emekten, alın terinden, helal kazançtan daha değerli hiçbir şey yoktur.''Çalışma hayatının bütün taraflarıyla, bu sürecin başından beri içinde yer aldığını kaydeden Başbakan Erdoğan, ''Defalarca göz göze yüz yüze bu meseleleri konuştuk. Soruyorum: Şu an emekli olduğu halde, 2 milyon 100 bin insanımız emeklilikten sonra çalışmak zorunda mıdır değil midir? Sosyal Güvenlik sistemimizle ilgili bir çelişki değil midir bu tablo? Bu çelişkiyi gidermek hükümetin görevi değil midir?'' dedi.
AJANSLAR
Yayın tarihi: 11 Mart 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/11//haber,13AA52C6C275412FA7AC3CA7818654E1.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.