kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 29 Şubat 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

"301. maddeyi gündemden düşüreceğiz"

Yeni Haber
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kuzey Irak'taki terör örgütü unsurlarına yönelik harekatına ilişkin olarak ''Ne gerekiyorsa, takvim nasıl çalıştırılması gerekiyorsa ve vermiş olduğumuz yetki çerçevesi içerisinde Silahlı Kuvvetlerimiz bu çalışmayı götürmüştür'' dedi.

Erdoğan, Başbakanlık Resmi Konutunda AB üyesi ülkelerin büyükelçilerine verdiği yemekte yaptığı konuşmada, Türkiye'nin terörizmle her zemindeki mücadelesinin kararlılıkla devam ettiğini ve edeceğini belirtirken, terör örgütünün insan kaçakçılığıyla, uyuşturucu ticaretiyle, çocukların istismarı ve öldürülmesi yoluyla ayakta kalmaya çalıştığını söyledi.

Avrupalı gençleri de zehirleyen ve istismar eden bu örgütle mücadelede Türkiye'nin olduğu kadar diğer ülkelerin de sorumluluk taşıması gerektiğini ifade eden Erdoğan, AB ile terör konusunda troyka düzeyinde ilk istişarelerin 19 Şubat 2008'de gerçekleştirildiğini hatırlattı.

Erdoğan, bu istişare toplantısının, AB ve üye ülkelerle terörle mücadele konusundaki işbirliğinin geliştirilerek güçlendirilmesine imkan sağlamasını beklediklerini ifade etti.

Kuzey Irak'taki terör örgütü unsurlarına yönelik harekatın da bu anlayışla şekillendiğini belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Harekatın maksadı, 'belli bölgelerdeki terör hedeflerini etkisiz hale getirmek ve örgütün fiziksel altyapısını tahrip etmek' olarak belirlenmiştir. Bu maksat da büyük ölçüde hasıl olmuştur. Bu çerçevede birliklerimiz, bugün itibariyle görevlerini tamamlayarak yurt içindeki üslerine, kışlalarına geri dönmüşlerdir. İcra edilen harekatın, bölgenin teröristler tarafından kalıcı ve güvenli bir üs bölgesi olarak kullanılmasını önleyerek uzun vadede Irak'ın istikrar ve iç barışına da katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Kapsamı, çerçevesi ve süresi önceden belirlenmiş olan bu harekattaki hedefimizin sadece sadece terör örgütü olduğunu defalarca dile getirdik. Tabii bunun üzerinde de bir çok spekülasyonlar yapılabilir, ama bunlar Genelkurmayımızla planlandığı şekilde gerek gidiş, gerek hedefler, dönüş... Hepsi planlandığı şekliyle olmuştur. Efendim, işte, 'talimatlar üzerine veya erken dönüş olsun, bir an önce dönülsün...' Bunlarla bunların hiçbir bağlantısı yoktur. Ne gerekiyorsa, takvim nasıl çalıştırılması gerekiyorsa ve vermiş olduğumuz yetki çerçevesi içerisinde Silahlı Kuvvetlerimiz bu çalışmayı götürmüştür.''

Erdoğan, ''bölgede terör örgütü dışında hiç kimseye yönelik en ufak olumsuz bir tavrın olmadığını, operasyondan tek bir sivilin dahi zarar görmediğini vurgulayarak'', şunları kaydetti:

''Biz, Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması yönündeki irademizi her fırsatta beyan ettik ve bunun da arkasında duruyoruz. İstikrarlı, huzurlu, barış ve huzur içinde bir Irak herkesten önce bizim, Türkiye'nin arzusudur ve bunu gerçekleştirmek için çabamızı da sürdüreceğiz. İnanıyorum ki terör örgütüne yönelik çok boyutlu mücadelemiz, Türkiye'nin güvenliğine olduğu kadar Irak'ın ve bölgenin de güvenliğine önemli katkılar sağlayacaktır. Türkiye, terörle her zeminde mücadele etme azim ve kararlılığını sürdürmektedir.''

TAM ÜYELİK

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin tam üyelikle neticelenecek Avrupa yolculuğunun Türk halkının temel bir tercihi, önemli bir seçimi olduğunu belirterek, ''Tam üyelik hedefiyle çıktığımız bu yolda başka bir seçeneği tartışmamız mümkün değildir'' dedi.

Türk Ceza Kanunu'nun 301. maddesinin yeniden yazım çalışmalarının Adalet Bakanlığınca olgunlaştırıldığını'' ifade eden Erdoğan, ''bu konuyu Türkiye-AB ilişkilerinin gündeminden en kısa zamanda düşüreceklerini'' bildirdi.

Başbakan Erdoğan, Başbakanlık Resmi Konutunda AB üyesi ülkelerin büyükelçilerine verdiği yemekteki konuşmasında, AB'de her yeni dönem başlangıcında bu ülkelerin büyükelçileriyle bir araya geldiğini hatırlattı.

Seçim dönemine denk gelmesi sebebiyle Portekiz'in dönem başkanlığı sırasında bunun yapılamadığını belirten Erdoğan, dönem başkanlığının Slovenya'ya geçmesi nedeniyle böyle bir yemekte bir araya gelmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Türkiye'nin AB'ye üyelik hedefinin Hükümeti için her zaman öncelikli bir konu olduğunu ve olmaya devam edeceğini bildiren Erdoğan, Türkiye'nin AB'ye üyeliğinin en önemli yapı taşının Avrupa ile ortak değerleri, ortak coğrafyayı, ortak çıkarları paylaşması olduğunu söyledi.

Sahip olunan ortak değerlerin temelinde demokrasi, çoğulculuk, hukuk devleti, insan haklarına saygı, pazar ekonomisi ilkeleri bulunduğunu ifade eden Erdoğan, ''Artık stratejik düşünce, sadece askeri veya jeopolitik gerekliliklerden ibaret değildir. Stratejik yaklaşımlar, günümüzde ortak değerlerin geliştirilmesi ve kültürler arası uyumun en etkin şekilde hayata geçirilmesi imkanlarını da kapsıyor. Avrupa açısından bakıldığında Türkiye'nin üyeliğinin gerçekleşmesiyle AB coğrafyasında işte böyle bir stratejik yaklaşım hayata geçirilmiş olacaktır'' şeklinde konuştu.

Başbakan Erdoğan, AB'nin, bölgesel ve küresel bir aktör haline gelerek daha etkin ve sınırlarını aşan bir rol üstlenmesinde Türkiye'nin yapacağı katkıların büyük önem taşıdığına işaret ederek, Türkiye'nin AB katılım sürecine yönelik yoğun bir gündeme sahip olduğunu söyledi.

TCK'NIN 301. MADDESİ

Bu amaçla AB uyum sürecindeki pek çok alanı kapsayan ve daha özgürlükçü bir yapıya sahip olacak anayasa hazırlıklarına başlandığını bildiren Erdoğan, ''Yakında bu yeni anayasa taslağımızı kamuoyu ile paylaşacağız'' dedi.

Buna; kamuoyu, sivil toplum örgütleri ve sosyal tarafların da görüş ve önerileri alınarak son halinin verileceğini belirten Erdoğan, yeni Vakıflar Kanunu'nun da TBMM'de kabul edildiğini hatırlattı.

Erdoğan, ''Yine Türk Ceza Kanununun 301. maddesinin yeniden yazım çalışmalarını Adalet Bakanlığımız olgunlaştırmış durumda. Bu konuyu Türkiye-AB ilişkilerinin gündeminden en kısa zamanda düşüreceğiz'' dedi.

Portekiz'in dönem başkanlığı sona ermeden kısa bir süre önce iki faslın müzakerelerine başlanmasının memnuniyet verici olduğunu ifade eden Erdoğan, Slovenya'nın dönem başkanlığı sonrasında da teknik olarak hazır olan fasılların açılması suretiyle Türkiye'nin katılım sürecinin teknik yönünün de devamının sağlanmasının büyük önem taşıdığını söyledi.

KIBRIS SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ

Başbakan Erdoğan, AB üyesi olmanın sorumluluğunun; AB'nin sadece siyasi ve teknik mevzuatını değil, uzlaşı kültürünü de benimsemekte yattığının bilincinde olduklarını kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bu vizyonumuz; adil ve kapsamlı çözüme kavuşmuş, birleşmiş bir Kıbrıs çerçevesinde Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs'ın AB içerisinde yer alacakları bir işbirliği sütunu oluşturulması yönündedir. Bu, Doğu Akdeniz'in bir barış ve refah havzası haline gelmesine de katkıda bulunacaktır. Bu nedenle biz, Türkiye olarak BM Genel Sekreteri'nin soruna kapsamlı çözüm bulunmasına yönelik inisiyatif almasını samimi bir şekilde arzu ediyoruz. Bu çabalara aktif katkıda bulunmaya hazırız. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri'nin Kıbrıs sorununa BM çerçevesinde çözüm bulunması yönünde irade sergilemesini bekliyoruz.''

''TÜRKİYE, BİR İMTİYAZ VEYA AYRICALIK İSTEMİYOR''

Türkiye'nin AB'ye katılımı sürecinde gelinen aşamanın bazı Avrupa ülkelerinde tartışmaya konu olduğunu, hatta ''ayrıcalıklı ortaklık'' gibi bazı fikirlerin dile getirildiğini hatırlatan Erdoğan, ''ayrıcalıklı ortaklık'' gibi fikirlere bizzat Avrupalı seçkin devlet adamı, politikacı, iş adamı ve entelektüellerin güçlü argümanlarla karşılık verdiklerini söyledi.

Erdoğan, şunları kaydetti:

''Türkiye'nin tam üyelikle neticelenecek Avrupa yolculuğu Türk halkının temel bir tercihi, önemli bir seçimidir. Tam üyelik hedefiyle çıktığımız bu yolda başka bir seçeneği tartışmamız mümkün değildir. Türkiye hakkındaki tartışmalarda; Türkiye'nin potansiyelinin, üstünlüklerinin veya eksikliklerinin adil ve objektif bir biçimde değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Türkiye, bir imtiyaz veya ayrıcalık istemiyor. Türkiye, AB'nin taahhütlerine bağlı kalmasını ve hak ettiği adil muameleyi görmek istiyor. Bu tartışmayı, Avrupa'nın sınırları gibi konular üzerine oturtmayı doğru bulmuyorum. Zira sınır kavramı; bir gelişmeyi değil, bir sona erişi çağrıştırır. Bu, bizlerin Avrupa'ya ilişkin vizyonunu sınırlamaktadır. Türkiye; AB ile ilişkilere başladığı, hukuki bağını kurduğu onlarca yıl önce de aynı coğrafyadaydı. Bunca zaman sonra sanki Türkiye'nin coğrafi pozisyonu yeni keşfediliyormuş gibi tartışmalar başlatmak ne iyi niyetle bağdaşır, ne de hukuki bir ciddiyet taşır.''

''AVRUPA İÇİN YENİ UFUKLARDAN BAHSEDİLMELİ''

Avrupa için yeni ufuklardan bahsedilmesini doğru bulduğunu ifade eden Erdoğan, yeni ufukların, yeni fırsat ve imkanlar anlamına geldiğini, sınırların ise yalnızca coğrafyadan ibaret olduğunu belirtti. Erdoğan, ''Avrupa Birliği belli sınırları değil, belli değerleri ön plana çıkarmalıdır. AB'nin kademeli olarak gerçekleşen genişleme süreçleriyle yaptığı en büyük hizmet, barış, özgürlük ve refahın Avrupa coğrafyasına yayılmasını sağlamış olmasıdır'' diye konuştu.

''Yumuşak güç'' niteliğindeki AB'nin askeri gücün yüzlerce yıl boyunca ulaşamadığı hedefe genişlemelerle birlikte ulaştığını kaydeden Erdoğan, ''Kısacası AB önümüzdeki 50 yıl içinde yeni ufuklara sahip olmak zorunda kalacaktır ve işte bu nedenle kendisini sınırlarının ardına hapsetmemelidir''' dedi.

Türkiye'nin, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası çerçevesinde AB öncülüğünde gerçekleştirilen pek çok operasyona kapsamlı katkıda bulunduğuna dikkati çeken Erdoğan, ''Türkiye'nin, AB'nin güvenlik ile ilgili bu misyonlarının karar oluşma süreçlerinde etkin yer alması gerektiğine inanıyoruz. Esasen bu süreçte, Türkiye'nin karar mekanizmalarında söz sahibi olması mantık ve hakkaniyetin gereğidir. Bu, AB tarafından da Türkiye'ye taahhüt edilmiş bir husustur. Bu noktada bizim haklı beklentilerimiz sürmektedir'' şeklinde konuştu.

2008 yılının uluslararası barış, güvenlik ve istikrarı etkileyecek bir dizi önemli gelişmeye sahne olacağının bugünden görüldüğüne işaret eden Erdoğan, bu bağlamda Türkiye'yi çevreleyen bölgelerin bu yıl da dünya politika sahnesinin merkezinde yer almaya devam edeceğini söyledi.

Uluslararası camianın ve AB'nin bu coğrafyalarda eski ve yeni sorunları ele alış biçiminin, sonraki nesillerin geleceğini büyük ölçüde belirleyeceğini dile getiren Erdoğan; Türkiye'nin geniş bir coğrafyaya erişme, bu bölgeleri yorumlama, siyasi ve sosyal eğilimleri olumlu yönde şekillendirme konusunda önemli bir konumda bulunduğunu anlattı.