Bazen öyle bir aşka tutulursunuz ki; sevgilinize gönül kapınızı kapattığınız gün, kurtuluş gününüzü değil, aslında öldüğünüz günü ilan etmiş olursunuz. "Oh! Allah'a şükür ki ondan kurtuldum" dediğiniz günün ertesi günü, "Aman Allah'ım! Ben ne yaptım?" deyiverirsiniz. O gün aslında 'biten bir aşkın', 'bitmeyen çilesi' henüz yeni başlamıştır sizin için. İlk önce onu sonra da kendinizi; şurasından, burasından eleştirmeye koyulursunuz. Onu ne kadar çok sevdiğinizi anlarsınız. Bu sefer gözyaşlarınız giden aşkınızın arkasından değil, içinizde bitmeyen aşkın acısı için dökülür. Sonra da 'acınızın tarlasına' umut ekersiniz. Beklemeye koyulursunuz. Ondan gelecek haberi beklersiniz. Gözünüz, telefonun ekranında belirecek o tanıdık numarayı arar. "Acaba o mu arıyor?" diye kendi kendinize söylenirsiniz. Ama her defasında çalan telefonda onun aramadığını gördüğünüzde, içinizdeki umutlar, tarlanızda biten otlara dolanır.
CESARET EDEMEZSİNİZ
O noktadan sonra siz de onu aramaya cesaret edemezsiniz. Çünkü ilişkinizi acımasız bir şekilde bitirdiğinizde, "Ölmek var, artık sana dönmek yok" dediğiniz için, 'tükürdüğünüzü yalamak' istemezsiniz. Bu yüzden de parmağınızı telefonun tuşlarına götürüp onu arayamazsınız. Aslında içten içe aramayı istiyorsunuz ama gururunuz size engel oluyor. Engel olduğu gibi de 'bedeninizi sarıyor!' Sonra şaşırıyorsunuz. 'Aşkta gurur yoktur!' sözünün safsatadan ibaret olduğunu öğreniyorsunuz. 'Sürüncemede kalan her aşkta' ister istemez gururun galip geldiği gerçeğini görüyorsunuz.
SÜRÜNÜP GİDERSİN... Sen, ondan bekliyorsun seni aramasını. O da senden bekliyor kendisini aramanı. Ama gelin görün ki, artık 'dudaklar mühürlenmiştir.' Kendinizden ve ondan ümidinizi kesiyorsunuz. Bu sefer de ortak arkadaşlarınıza dört elle sarılmaya çalışıyorsunuz. Yalandan onların 'hal hatırını' soruyorsunuz. Aslında amacınız 'onun' hal ve hatırını öğrenmek. Ondan bir haber almaktır. Ama bir süre sonra artık pes ediyorsunuz. Umutlarınız artık yerini umutsuzluğa bırakıyor. 'Bir gün bana döner mi?' sorusunun cevabı netlik kazanıyor. Giden dönmez. O da çok istediği halde dönemez. Çünkü giden de, geride kalan da 'ilk adımı' atmayı birbirlerinden bekledikleri için kaybetmişlerdir. Birbirlerini beklerken de 'gün be gün solmuşlardır.' O gün şu gerçeği anlarsın ki; 'bir çaresiz aşktır bu.' Ne onu unutabilirsin, ne de artık onunla birlikte olabilirsin. Ondan sonra da, kuyruğu kopmuş bir kertenkele gibi sürünüp gidersin...
Bugünkü Tüm Yazıları
Bitmeyen aşklar ve gün be gün solan aşıklar
Yayın tarihi: 21 Şubat 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/02/21/gny/akyuz.html
Tüm hakları saklıdır.