Sabır selamettir.
Sabreden derviş muradına ermiş. Sabırla koruk helva olur.
Ama...
Sabrın da bir sınırı vardır.
Hani bazen
"sabır taşı çatladı" derler ya...
Veya
"kafasının tası attı." Sabırda
"sınır aşımı" işte öyle bir şey.
ESKİ ÖRNEKLER İsmet İnönü
"sabırlı haliyle, soğukkanlılığıyla" tanınırdı.
Demirel de.
Bülent Ecevit'te
"İsmet Paşa sabrı" yoktu.
Olsaydı Ahmet Necdet Sezer'le
"Anayasa kitapçığını atma krizi" yaşanmazdı.
Turgut Özal'a gelince...
Bazen sabırlıydı.
Örneğin:
1983 ile 1987 arasında, Başbakan olarak
"protokolün 7'nci sırasında yürümeyi" sorun yapmadı.
"Eşli protokolde, 14'üncü sırada." SIRALAMA 1'inci sırada
"Cumhurbaşkanı Kenan Evren." 2, 3, 4 ve 5'inci sıralarda
"12 Eylül İhtilali'ni yapan Kara, Hava, Deniz ve Jandarma komutanları." 6'ncı sırada
"TBMM Başkanı." SİZE NE? Mehmet Keçeciler de, Mustafa Taşar da, bazı diğer yakın çalışma arkadaşları da
"rahatsızlıklarını" belirtince...
Özal derdi ki:
- Ben rahatsız olmuyorum, size ne? KIÇÜSTÜ Ama
"aynı Özal" bazen de sabırsızdı.
Çabuk köpürdüğü olurdu.
Ve
"ağzını bozduğu" da.
"Nasıl da kıçının üstüne oturttum" sözü bunlardan sadece biri.
VE BUGÜN Siyasetin
"şu andaki aktörlerine" gelince...
Uzun boylu yorum yapmayalım. Zira her şey, herkesin gözü önünde.
"Köksal Toptan'
ın sabırlı olduğu" gibi.
Recep Tayyip Erdoğan'ın
"gaza basmayı sevdiği gibi." SABRIN SINIRI Ve gelelim şimdi
"sabır üzerine bir hikayeye." Biz bu hikayeyi
"seneler önce" Süleyman Demirel'den dinlemiştik.
Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, Demirel'e
"beyefendi siz çok sabırlısınız...
Kendinizi çok iyi kontrol ediyorsunuz" deyince...
Demirel
"doktor" demişti:
- Doğru söylüyorsun... Ama hepimiz insanız... Herkeste, sabrın taştığı bir sınır vardır. Sonra da
"hikayeyi" anlatmıştı.
EYÜP'ÜN TEZEKLERİ "Erzurumlu Eyüp" diye bir adam varmış.
Köyde yaşarmış.
Koyununun kuzusunun
"pisliğini" toplarmış.
Bir yere
"yığarmış." Sonra bunları bir
"kalıba" dökermiş.
Kuruturmuş.
"Tezek" yaparmış.
Kış gelince de sobasında yakarmış.
ŞANSA BAK Erzurumlu Eyüp, yaz bitip de sonbahara girilirken...
Başlamış
"tezek yapmaya." Ama ani bir yağmur bastırmış.
Ortada ne kalıp kalmış, ne de tezek.
Eyüp
"ulan" demiş kendi kendine:
- Bendeki şansa bak. YA SABIR Neyse, ertesi gün hava açılmış.
Eyüp yeniden
"tezek imalatına" girişmiş. Yaptığı tezekleri yan yana dizmiş.
"Kurumaya" terk etmiş.
Ama yine bir
"bardaktan boşanırcasına yağmur." Ve Eyüp'ten yine bir
"ya sabır." HANGİ EYÜP? Üçüncü gün Eyüp tekrar kolları sıvamış.
Tekrar tezek yapmış.
Tekrar yan yana sıralamış.
Fakat ikindi vakti
"gök gürültüsü, şimşek, yağmur" bastırınca...
Ellerini göğe doğru açmış:
- Ey büyük Allah'ım... Görüyorum ki beni sabrıyla meşhur Hazreti Eyüp ile karıştırıyorsun... Allah'ım ben Hazreti Eyüp değil, Erzurumlu Eyüp'üm... Yanlış yapma, Eyüpler'i karıştırma. Şimdi gelelim
"bugüne." Ve
"kıssadan hisseye." "Hikaye" bizden.
Yorum sizden.
İsteyen, istediği
"kıssayı" ya da,
"hisseyi" çıkarabilir.
Bugünkü Tüm Yazıları
Hazreti Eyüp ile Erzurumlu Eyüp
Yayın tarihi: 10 Şubat 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/02/10//haber,3D59DC58929344FBAC9ECACD56BBC59F.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.