kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 4 Şubat 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Çocuklarım doğduğunda ölüm kağıdını imzaladım

ESRA TÜZÜN
ESRA TÜZÜN
Serdar-Mısra Çelikler çiftinin bebekleri Cem ve Can dünyaya geldiklerinde sadece birer kiloydu. Erken doğdukları için iki ay kablolara bağlı yaşadılar. Yaşama şansları yüzde 60'tı. Babaları doğdukları anda onların ölüm kağıtlarını imzaladı.....
SABAH Gazetesi Spor Müdürü Serdar Çelikler ile eşi Mısra Çelikler'in ikiz bebekleri tam 1.5 yıl önce doğdu. Can ve Cem, anne karnında aceleci davrandı. Henüz 28 haftalıkken yani doğmalarına en az iki ay varken, dünyaya geldiler. Bu erken doğumun sonrasında yaşananlar anne-babaları için kolay olmadı... Onların bu zorlu bir yıl boyunca yaşadıklarını, bu röportajı yapana kadar ben de bilmiyordum. Çünkü birçok aile bu sorunu kendi içlerinde yaşıyor. Bugün Cem ve Can fotoğraflardan da göreceğiniz gibi çok tatlılar... Ancak onların bu duruma gelmeleri için doktorlar ve aileleri büyük savaş verdi. İşte bir prematüre bebek ailesinin yaşadıkları:

* Erken doğum nasıl başladı? Hamilelik başından beri sorunlu muydu?
Mısra Çelikler:
28. haftaya girmiştim, daha doğuma iki ay vardı. Her şey yolundaydı, iki gün önce kontrole gitmiştim. Hamilelik sorunsuz ilerliyordu. Ben de tatil için Tekirdağ'a gittim. Orada küçük bir kanamam oldu. Doktoru aradım kontrol için hemen İstanbul'a çağırdı. Muayene etti ve doğuma girdiğimi söyledi. O an şaşırdım, çok korktum. Ultrasonda görmüştüm; bebeklerimin hiçbir şeyleri tam değildi, henüz çok küçüktüler. Dünya başıma yıkıldı, 'bebeklerimizi kaybettik' diye düşündüm. Ağlamaya başladım, sonra da zaten gözyaşlarım hiç durmadı. Serdar Çelikler: Ben o an sadece, "Eşime bir şey olur mu?" diye sordum. "Olmayacak" dediklerinde rahatladım. Kadın ile erkek arasındaki, anne ile baba arasındaki en büyük fark belki de budur. Anne bebeği taşımaya başladığı andan itibaren anne. Baba ise, onu kucağına aldığı andan itibaren baba.

DOĞUM TAM 6 GÜN SÜRDÜ
* Doğum olacağını öğrendiğiniz andan doğuma kadar ne kadar süre geçti?
M.Ç.:
Doğumun başladığını pazartesi günü öğrendim. Can ve Cem ise dünyaya tam 6 gün sonra geldiler. Doğumda saatler ve dakikalar bile önemli. Doğum bir saat daha geç olsun diye dua ettiğimi biliyorum. S.Ç.: 6 gün çok zordu. Mısra'yı önce üniversite hastanesine götürdük. Oradaki odada başka hastalarla birlikte kalıyordu. Kadınlardan biri bebeğini kaybetmişti, ağlıyordu. Diğeri ise acılar içinde bağırıyordu. Bizim moralimiz zaten çok kötüydü. Bebekler doğdukları zaman kuvöz bulabilir miyiz diye araştırmaya başladık. Mısra ağlıyordu, morali çok bozuktu. Baktık olacak gibi değil, doktorun izniyle onu Acıbadem'e naklettik. Orada etrafında daha rahat şartlar olunca, biraz rahatladı. Bebekleri olabildiğince karnında tutmaya çabalıyorlardı. Başardılar. Akciğerlerini geliştirici ilaç verdiler. İki gün o ilacın etkisini göstermesi lazımdı, bunun için saatleri saydık.
M.Ç.: Pazar günü beni doğumhaneye aldılar, zaten çocuklar gelmek üzereydi. Normal doğum oldu, acı bile çekmedim. Önce Can'ı gördüm, Cem'i bekledim ama göremedim. Can doğdu ve çok küçüktü. İnce bir ses çıkardı. Hemen havluya sardılar. Sonra Cem doğdu. Doktor, "Annesi bu bebek çok yorgun" dedi ve bebeği götürdü. "İkisi de iyi" dediklerinde, bütün sorunların bittiğini düşündüm. Halbuki yeni başlıyormuş.
S.C.: Doktorumuz Murat Bey, "Doğumdan bir saat sonra görüşelim" dedi. Benim elime birtakım kağıtlar verdi, kağıtlarda yazanları çalışmam lazımmış. Kağıtlara bakmaya başlayınca, babalığın mutluluğu falan kalmadı. Prematüre çocuklar için 13 riskli sorundan bahsediliyordu. 1.5 kilonun altında doğan çocuklarda bu riskler daha çok görülüyormuş. Risklerin çoğu, yüzde 60 ölümle sonuçlanıyor. Beyin kanamasından körlüğe kadar bir yığın risk vardı. Diğer riskler ise sakat bırakabilecek sorunlardı.

ŞANSIMIZ YÜZDE 60'TI
* Bunları eşinize anlattınız mı?
S.Ç.:
Hayır, anlatamadım. Mısra doğumdan yeni çıkmıştı, ona anlatamazdım. Doktora gittim. Kağıtları okuyunca aklım karışmıştı. "Sizce çocuklarımın yaşama şansı nedir?" dedim. "Çocuklarınızın durumu iyi, ama ikinci çocuk biraz daha yıpranmış" dedi. "Bana bu işin yüzdesini söyleyin" dedim. "Yüzde 60 hayatta kalırlar, yüzde 10 ikisini de kaybederiz" dedi. Bu riskleri kabullendiğime dair bir kağıt imzaladım. Yani çocuklarım doğduğunda, onların ölüm kağıtlarını imzalamış oldum. Hastanede kaldıkları süre boyunca riskler kağıdı cebimde duruyordu. Süresi geçtikçe, "Allah'a şükür bunu da atlattık" diyerek herbir riskin üzerini çizdim.

* Bu riskler içinde hiç gerçekleşen oldu mu?
M.Ç.:
13 riskten sadece biri yaşandı ve o da nazar boncuğumuz oldu. Cem kuvözdeyken göz ameliyatı oldu. Gözünün durumunu geç fark etseydik kör olacaktı ve hayatı boyunca bir daha göremeyecekti.

* Prematüre bebeklerin hastanedeki bakımları çok masraflı oluyor. Bunları öderken zorlandınız mı?
S.Ç.:
Bu, ailelerin en büyük sorunlarından biri ama insan o an parayı pulu düşenemiyor. Bizim çocuklarımız iki yaşına kadar kara listedeydi. Sigorta yapılmıyordu. Bu bence büyük bir ayıptır. Bu arada doktorlarımızın ve yenidoğan servisinin gerçekten kahraman olduğunu düşünüyorum. Hala bizi arayıp, bebeklerimizin durumunu soruyorlar.
Haberin fotoğrafları