-Sizin Barcelona'daki restoranınızın müdavimleri arasında Nicholas Cage, Steven Spielberg gibi ünlüler var. Neden başka bir yerde şube açmıyorsunuz?
- Ben kendi ismime ait tek bir restoran yarattım. Yemek fabrikası istemiyorum. Benim elimden çıkmalı yemek. Müşteriye kendim pişirmeden sunamam.
- Peki bu ünlü ismlerin müdavimi oldukları yemekler var mı?
- Bende mönü yoktur. Müşteriler gelir, oturur ve bana saygı duyar. Hollywood starı olması da bu durumu değiştirmez. O gün lüfer mi iyi, ben onu sunarım. Asla, "Ben şundan istiyorum," demezler. Sadece doyduklarında "Tamam," derler ve ben de servisi keserim.
- Bir sırrınız var mı?
- Taze ürünler seçmek, pozitif enerji yüklemek, gülümsemek ve bol bol lak lak yapmak. Sıcak bir ortam bulduğunuzda orada kalmak istemezsiniz. Biz de işte o ortamı sunuyoruz. Yemeği yaparken parmağınızı sokuyorsunuz. Mutlu ve pozitif enerji parmaktan yemeye geçiyor ve lezzette etkili oluyor.
- Türk mutfağını nasıl buluyorsunuz?
- Bayılıyorum. Mısır Çarşısı'nındaki Pandilli'de kâğıtta lüfer yedim. Hayatımda hiç bu kadar güzel bir lüfer yememiştim. Çok emek gerektiren, lezzetli ve zengin bir mutfağa sahipsiniz. Ancak balıklarınızın değerini bilmiyorsunuz.
Yayın tarihi: 3 Şubat 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/02/03/pz/haber,C571CC4AC4CD458883D93059ACB86A02.html
Tüm hakları saklıdır.