Prof.Dr. Özbudun: Düzenleme türbanın ortaöğretime girmesini engellemez
AKP için anayasa taslağı hazırlayan Bilim Kurulu'nun Başkanı Prof. Dr. Ergun Özbudun, 42'nci maddede yapılacak değişikliğe 'yükseköğrenim' ifadesinin konulmaması halinde, türban yasağının bir yasal düzenlemeyle ortaöğrenim kurumlarından da kalkabileceğini söyledi. Prof. Dr. Özbudun, Yüksek Öğretim Kanunu'nun Ek 17. maddesindeki düzenlemenin de çarşafa engel olmayacağını belirtti.
Prof. Dr. Ergun Özbudun, CNN Türk'te türban ile ilgili düzenlemeleri değerlendirdi. Prof. Dr. Özbudun, düzenlemeye iki temel noktada itiraz ettiğini söyledi. İlk itirazının madde üzerinde yapılan değişiklikte, "Yükseköğrenim" ifadesinin yer almaması olduğunu belirten Prof. Dr. Özbudun, "Üniversite öğrencilerinin durumu reşit olmayan ortaöğretim öğrencilerinden farklıdır. Dolayısıyla ileriki bir kanuni düzenlemeyle bu yasak pek ala ortaöğretim kurumlarından da kaldırılabilir. Anayasanın önerilen bu hükmü de öyle bir kanuni düzenlemeye dayanak ve meşruiyet kazandırabilir" dedi.
Anayasanın 42. maddesinde "yüksek öğrenim kurumları" ifadesinin bu tür tereddütleri ortadan kaldıracağını ifade eden Prof. Dr. Özbudun, şunları dedi:
"Kimse kalkıp size 'yarın siz kanunları da değiştirirsiniz, bunu orta öğretime hatta ilkokullara teşmil edersiniz' demez. Bu itirazlardan kurtulmak için 42. maddeye yüksek öğrenim kurumları ibaresini koyalım. Benim önerim temelinde budur. Bundan niçin çekiniliyor? Madem böyle bir niyet yok bu endişeyi niçin yaratıyoruz. Zaten kamu oyunun çok hassas olduğu, çok bölünmüş kutuplaşmış olduğu bir noktada bu endişeleri yok edecek bir ibareyi koymak gayet kolay. Biz baştan itibaren bunu sadece yüksek öğrenim kurumlarıyla sınırlı mütalaa ettik. Orta öğretime ve kamu yönetimine taşınmasını düşünmedik."
"İYİ NİYET BEYANLARI ANAYASAL GÜVENCELERİN YERİNİ TUTAMAZ"
MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin türbanın orta öğretime ve kamuya yayılmasını istemediklerine ilişkin konuşmalarını olumlu bulduğunu belirten Prof. Dr. Özbudun, "Fakat kişilerin iyi niyet beyanları anayasal güvencelerin yerini tutamaz. Çünkü bu tamamen kanun koyucunun takdirine bırakılmıştır. Bu kanun bu gün vardır yarın yoktur. Bir kanunun değiştirilmesi basit çoğunlukla mümkündür. Basit çoğunluk da asgari 136 oy demektir. 136 oyla bugün mevzuatta bulunan yasaklayıcı hükümleri tamamen kaldırmak mümkün. Bu serbestliği orta öğretime teşmil etmek mümkün. Bu durumda da yapılacak bir şey kalmıyor" dedi.
Prof. Dr. Özbudun, 42. maddeye yönelik ikinci itirazının düzenlemede, "kanuna aykırı olmadıkça sınırlamaları ve kapsamı kanunla düzenlenir" ifadesinin yer alması olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Özbudun, bu durumun mahsurunun, bu konudaki takdirin yasama organına bırakılması olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Özbudun, "Anayasa herhangi ek kriter koymamıştır. Dolayısıyla yasama organı basit bir kanuni düzenlemeyle bu hakkın sınırlarını dilediği gibi saptayabilir, daraltır, genişletir. Fakat bu Anayasamızın genel sistematiğine uygun değil. Anayasanın temel hak ve hürriyetlerle ilgili bütün hükümlerine bakın, burada bir hürriyetin prensibi ilan edilir, müteakip fıkralarında da o hürriyetin hangi sınırlama sebeplerine dayandırılarak sınırlandırılacağı belirtilir. Kamu düzeni denir, genel ahlak denir, kamu yararı denir vs. Burada bir anayasal kriter koymuyoruz. Keyfiyeti tamamen kanun koyucunun takdirine bırakıyoruz. Bu da bir Anayasal güvence yerine geçmez" dedi.
"EK 17. MADDEDEKİ TANIM ÇARŞAFI ENGELLEMEZ"
Yüksek Öğretim Kanunu'nun Ek 17. maddesindeki düzenlemeye ilişkin olarak başörtüsünün üniversite düzeyinde serbest kalmasına taraftar olduğunu belirten Prof. Dr. Özbudun, "Fakat bu tanımın çarşafı engelleyeceği kanısında değilim" dedi.
Prof. Dr. Özbudun, "Ben giyim kuşam konusunda uzman bir kişi değilim fakat tasavvur edebiliyorum ki pekala çarşafla da bu kriterlerin karşılanması mümkün. Bu tanım burkaya engel olur, peçeye engel olur, çarşafa engel olmaz. Çarşaflı bir genç kızımızın da yüzünün açık olması ve hüviyetinin tespit edilmesi mümkündür. Bunlar sürtüşme yaratacak" diye konuştu.
Anayasa Mahkemesi'nin öngörülen söz konusu maddeyi iptal yetkisine ilişkin olarak ise Prof. Dr. Özbudun, "Anayasa mahkemesi YÖK Kanunu'nda yapılacak değişikliği esastan da şekilden de inceleyebilir. Ama ortada anayasanın böyle bir düzenlemeye müsaade eden bir hükmü olduğu takdirde nasıl Anayasaya aykırılık bulabileceğini göremiyorum" dedi.
"ANAVATAN'IN FORMÜLÜ AZ TARTIŞMALIYDI"
Anavatan Partisi'nin türbanla ilgili 1989'da öne sürdüğü formülü "az tartışma yaratan" olarak değerlendiren Prof. Dr. Özbudun şöyle konuştu:
"Baş örtüsünün serbest olması veya 1989 da Anavatan partisinin getirdiği gibi 'üniversiteye çağdaş kıyafet gelinir fakat baş ve boyun bölgesinin kapatılması yasaklanamaz' gibi daha az tartışma yaratacak bir formül kullanılabilirdi. Yürürlükteki kanunlara yapılan atıf dolayısıyla cüppe, sarık gibi dinsel giysileri, din adamlarına mahsus kıyafetleri yasaklayacağını kabul ediyorum ama onun dışında diyelim ki ilgili kanunlar değişirse Nazi üniformasıyla da gelebilirsiniz, gerilla üniformasıyla da gelebilirsiniz. Teminat sadece kanunlarda olmamalı, teminatın bir kısmını Anayasaya koymakta yarar var."
Anayasa Mahkemesinin 1989 kararını iptal etme gerekçesine itiraz ettiğini ifade eden Prof. Dr. Özbudun, "Burada itiraz ettiğim husus, türbanı bir ayrıcalık olarak vasıflandırmasıdır. O tarihteki düzenleme dini görüşteki öğrencilere bir ayrıcalık tanımıyor, onlara bir hürriyet, bir serbestlik alanı açıyor. Dini inançlarının gereklerine uygun olarak üniversiteler devam etmelerine imkan veriyor. Bu ayrıcalık değildir. Anayasa mahkemesi burada tamamen yanlış bir değerlendirme yapmıştır. Üstelik laiklikle ilişkilendirmek suretiyle de ayrıca hatalı bir düzenlemedir. Çünkü insanların dini icaplarının yerine getirmeleri laiklik ilkeleriyle çelişen bir durum değildir" dedi.
Prof. Dr. Özbudun, söz konusu iptal gerekçesinin, Anayasanın 174. maddedeki Devrim Kanunlarına atıfta bulunmasına ilişkin olarak ise şunları dedi:
"Ben bu gerekçenin hiçbirine katılmıyorum. Bir defa devrim yasaları kadınların giyim kuşamı konusunda hiçbir hüküm ihtiva etmemektedir. Diğer gerekçeler de bir takım tahminlerden ibarettir. Başka kesimlere sıçrayacak, kutuplaşmalara neden olacak, çatışmaya neden olacak, dinsel baskılı uygulamalar bunlar birtakım vehimlerdir. Böyle bir durum ortaya çıkarsa devlet otoritesi en kararlı biçimde müdahale eder. Yargı kararları da bunun güvencesini teşkil eder. Ama 'ya olursa' tarzı düşünceler bence bir hukuki karara temel oluşturamaz."
"FİİLİ BASKILARLA İLGİLİ ENDİŞELER İNKAR EDİLEMEZ"
Daha önce kendi başkanlığındaki Bilim Kurulu'nca oluşturulan anayasa taslağı ile söz konusu formülasyon arasında anlam farkı olmadığını kaydeden Prof. Dr. Özbudun, "Ancak Bizim taslağımızda yüksek öğrenim kurumları ifadesi geçiyor. Bu bizim ilk çalışmamızdır. Burada, bir takım sınırlama kriterlerine yer vermedik. Bunun bir hata, eksiklik olduğunu farkına vardık. Biz ceza mevzuatına ve genel ahlaka aykırı olmamak gibi iki kriter ekledik. Ceza mevzuatıyla da özellikle inkılap kanunlarını korumayı düşündük" dedi.
Prof. Dr. Özbudun, içinde bulunulan durumda bu kriterlerin dahi yeterli olmadığını kanısına vardığını ve buna ek olarak birtakım kriterlerin Anayasada yer alması gerektiğini savunduğunu belirtti. Özbudun sözlerine şöyle devam etti:
"Türkiye'de şöyle bir endişe var. Bu da hafife alınacak bir endişe değil. Deniliyor ki üniversitede türban yasağı kalktığı takdirde öyle fiili baskılar oluşacaktır ki başını örtmeyen genç kızlarımız üzerinde, özellikle bir takım taşra üniversitelerinde başını örtmeme pratikte imkansız hale gelecektir. Bu endişeyi tamamen yok sayamayız. Biz bir kesimin hürriyet alanını genişletirken, başka bir kesimin hürriyet alanını daraltmamaya özen göstermeliyiz. Dolayısıyla önerdiğim kriterlerden biri başkalarının hürriyetlerinin korunması amacıyla gibi bir ibarenin 42. maddeye eklenmesi. Bu endişeleri hiç değilse bir ölçüde giderebilecek formülasyon olurdu. Bu başı açık kızlarımızın haklarını ve hürriyetlerini koruyacak bir takım yasal düzenlemelerini Anayasal bir metne teşkil ederdi. Bu tarz bir kriterin yer almamasını hatalı buluyorum."
ORTAÖĞRETİME DE SIRA GELECEK
Prof. Dr. Özbudun, "Bu bir ilk adımdır, bugün yüksek öğrenimde bu serbestlik tanınıyor, yarın fırsat geldiğinde ortaöğretime teşmil edilecek, bu herhangi bir kanunla yapılabilir. Öbür gün kamu yönetimine de teşmil edilecek ve dolayısıyla da gitgide Türkiye'de islami bir hayat tarzı empoze edilecek' yönündeki endişeleri abartılı bulduğunu kaydetti. Ancak bu yorumların toplumun önemli bir kesimde ciddi endişeler yarattığını kaydeden Özbudun, "Dolayısıyla bu endişeleri minimize edecek bir takım düzenlemeler de Anayasa'da yer verilmesini çok isabetli buluyorum" diye konuştu.
(ANKA)
Yayın tarihi: 29 Ocak 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/01/29//haber,0C1FF0154075496B97AE973AB2AAC8F7.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.