Tanık olduğum olay şu; çok seçkin iki gazeteciydiler. Erkek evli... Kadın bekâr... Ama ikisinin birlikteliği tam 40 yıldır sürüyordu. Erkek, 40 yıllık aşkına ödül olarak, evlilik sunmak istedi. Eşinden ayrıldı ve bu aşka tanıklık eden konuklar huzurunda 40 yıllık aşkıyla evlendi. Kadın toplumda statü kazanmıştı. Aşkı ve sevgisi onaylanmıştı. 40 yıldır gizlenen aşk, bu kez el ele göz gözeydi. Peki, bu 40 yıllık büyük aşk daha artan sevgiyle sürdü mü? Hayır. Adam hastalandı. Kadın o adamı hasta halinde yapayalnız bırakıp, Bodrum'a tatile gitti. Yapayalnız o adam, evinde yapayalnız halde öldü. Kadın, cenaze töreninde bir damla gözyaşı dökmedi. Sorgulayan gözlere sadece ''Hayat böyledir,'' dedi. Anlayacağınız, bu büyük aşkın 40 yıl sonraki finalinde ihanet vardı. Sevgiye ihanet... Şimdi soru şudur: Bu büyük aşkı evlilik mi bitirdi? Yoksa aslında hiçbir zaman aşk yok muydu? Elbette, Bu sorunun cevabını verememiş biri olarak, "Kadınlara asla güvenilmez," demek çok kolaycılık. Peki nedir cevap? Öyleyse felsefe yapalım. Diyelim ki, "Ben aşka ihanet etmeyen kadınları severim!" "Ne var bunda,'' diyeceksiniz? "Bütün erkekler aynısınız. İhanet etmek sanki sizin tekelinizde. Ama kadınların ihanetini kaldıramazsınız," diyeceksiniz. Ben kadınların sevgisine yakın, hiddetine uzak durmak gerektiğini öğrenen bir adam olarak kadınların öfkesini üzerime çekmek istemem. Benim kastettiğim erkeklere ihanet etmeyen kadınlar değil, hemcinslerine ihanet etmeyenler... Ah siz kadınlar... Hemen ikiye ayrılacaksınız. Bir kısmınız; "İhanet, birbirini tanıyan insanlar arasında olur," diyeceksiniz. Evet doğru... Ben de size diyeceğim ki, "İhanete uğrayan bir kadının duyguları ve yaşadıkları, en çok kime tanıdık gelir? Bir kadına, bir kadından daha fazla kim tanış olabilir?" Bir kısmınız da; "Yani hırsızın hiç mi suçu yok?" diyeceksiniz... Eeee bunda çok daha haklısınız, biz erkekler gönül hırsızıyız. Gizlice hayatınıza girip, kalbinizi çalmak isteriz! Şimdi felsefe yapma zamanı... Öyleyse devam edelim... Hemcinsine ihanet etmeyen kadın, sevdiğine de ihanet etmez bilirim. İlişkisi devam eden bir erkekle, bir ilişkiye girmez. Bilir ki bu öteki kadını incitir. Farkındadır ki bir gün öteki olma sırası ona gelecektir. Hemcinsine ihanet etmeyen kadın, bir ilişkiyi bitirmeden başka bir ilişkiye de başlamaz. Başladığı gibi bitirmesini bilir. Biz erkeklerden daha yüreklidir. Aşk bittiğinde yani, sevginin yerini nefret almadan gitmek ister. Terk etmek için bir başka erkeği ise hiiiiç beklemez. Kendisi, adam gibi bitirir. Öyleyse felsefeye nokta koyalım. Cesurca şu itirafı yapalım; Biz erkekler ise, başka bir kadın olmadan bir önceki kadından ayrılmayı göze alamayız. Yalnız kalacak yürek yok bizde! Efendim! "Acemi aşk yazarı olan bu satırların yazarı, şimdi neler saçmalıyor?" diyeceksiniz. Haklısınız! Saçmalamaya devam ediyorum efendim... Günümüzde eski aşkların yaşanmamasında biz erkekler ve onların işbirlikçisi kadınların suçu ne kadardır acaba? Aşkın masumiyetini bizler mi öldürdük? En yakın arkadaşının kocasıyla birlikte olanlar, sevgilisini elinden alanlar, bir başka kadının canının yanacağını bile bile ilişki yaşayanlar... Güven, sevgi, sadakat, dürüstlük, muhabbet, ne varsa alıp giderken, geride aşk masum kalır mı? Sahi! Aşk masum kalabilir mi? Kulağıma fısıldanan bir sözü hiç unutmam. O ses hep beynimin içinde dolaşır durur; "Hemcinsine ihanet etmeyen kadın, sevdiğine de ihanet etmez.. İhanet tohumlarının ekilmediği topraklarda da aşk, tekrar tekrar filizlenir. Tüm masumiyeti ve asaletiyle..." Sahi! Siz ne dersiniz? Seven kadın, bir başka kadına ihanet etmez mi?
Yayın tarihi: 20 Ocak 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/01/20/pz/haber,E96EEFD63F274C84846E05B1096C6C78.html
Tüm hakları saklıdır.