Abuzittincim,
Merkez Bankası İstanbul'a taşınıyormuş. Başbakan "Binanın yeri bile belli " demiş.
Taşınsın, taşınsın da külçe altınların bulunduğu kısım Ankara'da kalsın derim. Neden dersen Abuzittincim bankayı tümüyle taşıdın, zelzele günü geldi, bina çöktü.. Tonlarca altın da toprağın bilmem kaç kat altında.. Yani olacak şey değil. O hengâmede, önce adamları mı kurtaracan yoksa altınları mı al sana bi dert daha..
Dert diyince geçenlerde iyice dertlendim. Dertlenmeyecek gibi de değil. O gün, Cumhurbaşkanımız Beyaz Saray'da Bush'la görüşüyor. Bizim televizyonlar, harıl harıl, naklen yayın yapıyorlar ve bu görüşmenin ne kadar önemli olduğunu vurguluyorlar. Tabii önemli.. İki başkan, Gül ve Bush. Acaba Amerikalılar nasıl canlı yayın yapıyorlar diye merak ettim. CNN'i tıkladım, yok.. NBC.. Onda da yok.. FOX; İran'da kar, kardan donan İranlılar.. Ordan BBC'ye atladım; Butto'nun 19 yaşındaki oğlunun basın toplantısı. Bilader koca Gül'le koca Bush 40 dakikadır konuşuyor, Türkiye'nin bütün büyük televizyonları saatlerdir naklen yayın yapıyor, herifler sanki bambaşka bi dünyada yaşıyor.. Tek kare yok.! İnat ettim Abuzittincim gece yarılarına kadar o kanal senin bu benim dolandım durdum.
Ulan bari bi altyazı geçin be, "Turkey is our strategic partner!" Bunu bile yazmadılar. Ertesi gün internette hırsla çok tirajlı gaztelerin sayfalarını tarıyorum. Kendi kendime de "Mutlaka birileri yazmıştır da ben sinirden göremiyorum." diye söyleniyorum.
Tam bu sırada telefon çaldı bizim Yüksel Akman, Kanada'dan arıyor. Durumu ona da anlattım.
"Yok yahu" dedi "Burada Vencover Wall Journal'da 8 sütuna manşet!" Oh be rahatladım.
"Tirajı ne bu gaztenin" dedim. "Duvar gaztesi" dedi. "Bizimkilerin çocuklarının gittiği okulun gaztesi!"
Duvar muvar demek, aklıbaşında insanlar hâlâ var. Tabii şunu da eklemeliyim, bi gün sonra Cumhurbaşkanımız CNN'i ziyarete gitti. Onlar da lütfedip kendisiyle bi röportaj yaptılar. Bu arada Cumhurbaşkanımızın bi kararı çok hoşuma gitti kardeşim.
Gökova'daki küçük cumhurbaşkanlığı konutunun hazırlanmasını istemiş. Demek bazı günlerini orada geçirecek veya rahmetli Özal gibi bazı devlet adamlarını orada kabul edecek.
Bilirsin Abuzittincim bura (İngiliz Limanı) Akdeniz çanağının en güzel koylarından biridir. Günlük ve çam ağaçları birbirleriyle kucaklaşıp enfes bi denize ulaşırlar. Buranın değerini kavrayabilmek ayrı bi vizyon ister.
Demek Cumhurbaşkanımızın dünyaya böyle bi bakış açısı var.. Var da, gazetede fotoğrafta gördüm, Washington'da Cafe Milano'ya eşiyle yemeğe gitmişler. Hayrünnisa hanımın üzerinde öyle bi kıyafet var ki, yüzünün biraz ön tarafıyla el parmaklarının ucu ancak gözüküyor. Yani Gökova'nın iklimi ve muhteşem doğasıyla hiç bağdaşmayan bi giyim şekli. Gökova'ya geldiğinde de böyle mi dolaşacak? Yoksa rahat hareket edebilmesi için duvar inşa edip, denizi de çarşaflarla mı çevirecekler? Rengârenk olmasa bari.
Bu münasebetle, münasip yerlerinden öperim Abuzittincim.
Kardeşin Güneş.
Bugünkü Tüm Yazıları
Tecelli'den Abuzittin'e mektuplar
Yayın tarihi: 13 Ocak 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/01/13//haber,0267359F022143B9A0B28A9A0E6C0BFD.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.