Gelelim bayram yemeklerine; 1958'de aramızdan ayrılan M. Halit Bayrı şöyle yazıyor: "Kurban Bayramı'nda kemiksiz kurban etinden kebabın dışında sac kavurması, içli köfte, mantı, vs. yapılır. Buzdolabının olmadığı dönemlerde, etin fazlası ince şeritler halinde kesilerek, tuzlanıp 'çaman' yapılır ve iplerde kurutulurmuş. Bunlar daha sonra suda ıslatılarak kuru fasulye, dövme pilavı gibi yiyeceklerin içine katılırmış. Etin kemikli kısmı ise kuru fasulye veya patates sulusu pişirirken kullanılır, ayrıca kurbanın döş etinden 'aşure çorbası' yapılırmış." Kurban Bayramı'nda sakatat yemekleri de önemli yer tutar. 1952 yılında yitirdiğimiz Servet Muhtar Alus da şöyle yazıyor: "İşkembe dolmasını bilmem hiç tattınız mı? Tostoparlak, tıkız, tıpkı futbol topunun gayet küçük şeklinde, dikişli dikişli nesnelerdi. İşkembe temizlenip gül gibi edilince parçalara bölünecek; dörtte üç tarafı yorgan tiresiyle sımsıkı dikilip içine çiğ kıyma, pirinç, fıstık, üzüm tıkıştırılıp pekiştirilecek ve kaynar suda iken tam üç saat beklenecek. Kaşığın sapını dokununca esniyor mu, kotar; 'hart hart', ısırıp ye!" Kurban Bayramı ve tüm bayramların bir numaralı tatlısı ise kuşkusuz baklava. Ancak bugünün 'çarşı baklavaları' benim çocukluğumda bile pek yoktu. Baklava denince akla evde yapılmış cevizli baklavalar gelirdi. Tabii ki günümüz nefis baklavalarında kullanılan, arkasında tutulan gazetenin yazılarını okuyabileceğiniz kadar ince yufkalardan yapılmazdı bunlar. Ev baklavası kaba olurdu. Ama o tada ve kıvama alışanlar, bugün hâlâ kaliteli Güneydoğu baklavalarını yadırgarlar. 'Büyük bayram' da denen Kurban Bayramı kutlu olsun!
Yayın tarihi: 23 Aralık 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/23/pz/haber,99F7CDF76F9D4EDABF8582D744ED60FD.html
Tüm hakları saklıdır.