Gelen yoğun talepler üzerine(!) Didem Erol Boxer dergisinde yazı yazmaya başlamış. Kendisini 'profesyonel yazar' değil ama 'profesyonel oyuncu' olarak gördüğünü söylemiş ikinci cümlesinde ve eklemiş: "Ama hem yazmayı çok seviyorum hem de modern ve dünya vatandaşı, 'single' bir hanım olarak sizlerle paylaşacağım çok şey var..." Giderek meraklanıyorsun tabii... "...İnsanların çoğunlukla merak ettiği ve gazetecilerin bana hep sorduğu konulardan biri benim Hollywood maceralarımdır ki bu sorulardan bugüne kadar hep köşe bucak kaçtım..." Demek kaçtığı bölümler hala var! Neyse... Yazarımız, ünlü yönetmen Quentin Tarantino ile yaşadığı 'büyük aşkı' yazmayı uygun görmüş ilk yazısında elbette! Hiç bölmek istemezdim ama yerim dar; önemli bulduğum ayrıntıları seçtim. Sizi bu zevkten mahrum bıraksam, inanın uyuyamazdım. Yazı diline hiç dokunmadan aktarıyorum...
* "Eveet Quentin ile bu sene, 21 Mayıs 2007 gecesi kendisinin de kaldığı Martinez Hoteli'nin lobisinin barında karşılaştık..." "...George Clooney ile tanışırken bile bu kadar heyecanlanmamıştım..." "...Lavaboya gitmek üzere kalktım... Yine belli ki kendisinin de lavaboyu aramaktayken, gürültülü bir kadın hayran grubu tarafından ablukaya alınmış, bir taraftan kibar davranmaya çalışıyor, 'Yok mu kurtaran?' diye yalvaran gözlerle etrafını kolaçan eden bir Quentin kardeşe rastladım. Daha önceden de tanışıklığımız var, gözgöze geldik, hemen durumu anladım. Yardımsever bir hanımefendi olaraktan yanına gidip 'Ahh aşkım neredesin, ben de lavaboyu arıyordum, bana yolu gösterir misin?' babında bir şeyler geveleyip oracıktan hemen sıyrılıverdik..." Film gibi değil mi sizce de!
* O gece ayrılıyorlar fakat kadere bakar mısınız ertesi gün film galasında karşılaşıyorlar tekrar: "...Partide dolanıyorum. Sohbet, dans ederken bayağı yorulmuşum, ayaklar hastanelik vaziyette... Yanıma gelip 'Hayrola neden oturuyorsun?' gibisinden bir şey sordu. Ama o kadar saf cevap vermişim ki... Hani hakikaten onun dünyada ayak fetişti olduğunu bilmeyen bir ben varmışım gibi meğer... Yemin ediyorum kader söyletti! Bütün partinin içinde koskoca Quentin Tarantino'ya dönüp ne desem beğenirsiniz? 'Hey Quentin yaptığın filmler kadar iyi ayak masajı da yapıyor musun? Yapmıyorsan bir b.ka yaramazsın' dedim." "...Seninki kahkahayı basmaz mı? Aaa suratı şeker görmüş çocuk ben daha 'Aaaa' diyemeden karşıma oturup, ayakkabılarımı çıkarıp, (Ayaklarım da güzeldir hani) ayaklarımı kucağına alaraktan partinin orta yerinde bana ayak masajı yapmaz mı? Aaah OH MY GOD!" "Nitekim o gece kendi odama döndüm. Gözüme uyku girdiyse namerdim! Herhalde onunkine de girmemiş olacak ki ertesi sabah 7'de arayıp kahvaltıya davet etti. Ondan sonrası rüya... Yaklaşık beş gün boyunca her yerde elele dolaştık ki bunun benim için anlamı (romantizm dışında tabii) büyüktü. Türkiye'de kompleksli ve benim zavallı diye adlandırabileceğim bir kısım ünlü (neden ünlü oldukları bile muamma olan) sevgilisi ile ortaya çıkmaktan çekinir. Ama bu adam beş gün boyunca beni o kadar onore ederek ve o kadar centilmence yaklaştı ki kasede alıp Türkiye'de ders niyetine izletmek isterdim... Yemek masasından lavaboya gitmek için kalktığımda kendisinin ayağa kalkması, sandalyemi, ceketimi, kapıyı tutması, şöförlü arabası olmasına karşın araba kapısını ben binerken kendinin tutması, basının önünde elimi bırakmaması..."
* Didem Erol'un köşe bucak(!) kaçtığı konuları bütün ayrıntılarıyla sadece okuyucularına açtığını... Ayaklarının güzel olduğunu... Tarantino'nun ayak fetişti(!) olduğunu... İyi ayak masajı yapamayan erkeğin, iyi film çekse de bir b.ka yaramadığını... Bazı erkeklerin neden kompleksli ve zavallı olduğunu... Bu yazı sayesinde öğrendim. Bu da bana yetti!
Yayın tarihi: 19 Aralık 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/19/gny/sever.html
Tüm hakları saklıdır.