Bıçak sırtından hızar sırtına!

Ya, gördünüz mü, aklın yolu bir. Daha evvel, Bıçak Sırtı adlı diziyle ilgili yazdığımda, Nisan Hanım ve Ali Bey şahsında, Osmanlı aristokrasisi ile halkımızın marangozhanede bütünleşeceğini öne sürmüştüm ki, önümüzdeki pazartesi yayınlanacak bölümün fragmanını geçen bölümün hemen dibine takmış olan yapımcılar sayesinde, bu bütünleşme manzaralarına tanık olduk. Görülen o ki, senaristler de bizim hakkımızı teslim etmiş. Hatta fragmandan anlaşıldığı üzere, Ali Bey Nisan Hanım'ı her fırsatta sıkıştırarak, Bıçak Sırtı'nı bir nevi Hızar Sırtı'na çevirmiş, Türk dizilerindeki koklaşma açığını tek başına kapatmaya aday olmuştur. Evet efendim, öte taraftan, sadece Nisan Hanım değil, bir bütün olarak aristokrasi şanzımanı dağıtmış vaziyettedir. Selim Reşat Bey, tam da 25 senedir dibinde duran ve derin muhabbet beslediği Gönül Hanım'a hislerini ancak ifade etmişken, merdivenlerden uçarak, tüm izleyenlere, "İçinizde kalmasın, ne yapacaksanız, bir an evvel yapın," mesajını layıkıyla verdi. Haliyle, Selim Reşat Bey, kuvvetle muhtemeldir ki, bu durumda halkla bütünleşemeden Hak'kın rahmetine kavuşmuş oldu.

DİZİLERDEKİ İFFET TAKINTISI
Nisan'ın çatır çatır boşadığı Orhan feci bir vaziyette. Onda şanzıman dahi kalmadı. Ayrıca, piyano hocası Serra'nın şahsında halka gizli gizli ıhlamur demlerken, bizzat bu ıhlamur demleme fırsatını dahi kaçırma riskiyle karşı karşıya. Hanedanın vaziyetini kurtarma ihtimali olan Mehmet ise, hani o kadar İtalyalarda turlamış, her türlü âleme girmiş-çıkmış ve fakat memlekete geri döndüğünde acayip bir liseli âşık modunda, Güneş'in etrafında kedi gibi sürtüne sürtüne dolanmaya başlamıştır. Bu hakikaten akıl dışı bir durumdur. Hukuk Fakültesi'ni bitiren, avukatlık yapmaya başlayan, bu arada halk arasında 'cillop gibi' tabir edilen Güneş'in de, bugüne dek herhangi bir flörtünün olmaması sizce tuhaf değil midir? Dizilerimizdeki bu 'iffet' takıntısı nedendir? Bakınız, açınız gündüz kuşağı kadın programlarını, buralardaki tartışma ve kapışmaları izleyiniz, halkımızın cinsellik meselelerini adeta sırıkla atlayarak aşmış olduğunu görünüz. Daha evvel de yazmış olduğum üzere, dizilerde ise, nedense bir türlü sevişemeyen kahramanlar üzerinden, farklı bir toplumsal yapı resmediliyor. Misal, Binbir Gece dünyasında, Şehrazat'la Onur o binbir gecenin sadece birinde sevişti, o da 150 bin dolara mal oldu; üstelik, o gecenin adını da 'siyah gece' koydular, mühürlediler. Ha, daha sonra yalnız kaldılar ama biz ne yaptıklarını bilemiyoruz. (Malum, televizyon yorumcusu sayılmam, televizyon da 'hop kültür' alanına girdiği için alakadarım; ancak, gururla görüyorum ki, sevgili televizyon yorumcusu dostlarımıza öncülük ettim, dizilerde sevişme sorununa onlar da parmak basmaya başladı.)

FRAGMANDAN TÜYOLAR
Şimdi tekrar başa, Hızar Sırtı'na dönecek olursak... Bu ve bazı başka dizilerin yapımcısı olan şirket, gösterilen bölümün hemen ardından, gelecek bölümün fragmanını gösterip, sık sık yanıltıcı da olabilen tüyolar veriyor. Bazen bu tüyolar, alenen işin sonunu göstermeye kadar varıyor. Ekran başındaki biz dizi izleyicileri ise, "E, bu kadar acayip bir yerde neden kaldık ki şimdi?" diye düşünmeye başlıyoruz. Kimi çok meraklı arkadaşlar bir ferahlık, bir rahatlama hissettiklerini belirtiyor ama geniş bir kesim, olaya asabiyet duygusuyla yaklaşıyor. Asabiyet duygusu dedim de, şimdi ben bu yazıyı yazarken, eski sinema oyuncusu Songül Ülkü, Esra Ceyhan'ın programında, bas bas bağırmaya başladı, "Ben meleklerimle daima irtibattayım," diyor. Yanında bir ilahiyat hocası duruyor, az evvel onun deli olduğunu ima etti. Songül Ülkü onu her an ısırabilir. Aman Tanrım, araya reklam koydular. Neler oluyor? Bunun fragmanı da yok ki, anlayalım, ısırdı mı adamı? Kusura bakmayın, bütün motivasyonum kayboldu. Hızar sırtında gibiyim. Sonra devam ederiz artık...