kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 25 Kasım 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Cate Blanchett'ı çok başarılı bulan Kapur, "Ben sadece ondaki yeteneği farkettim" diyor.

Mezhep çatışmaları dinler savaşına döndü

'Elizabeth: Altın Çağ' filminin yönetmeni Shekhar Kapur, filmde anlatılan mezhep çatışmalarının günümüzde yerini din savaşlarına bıraktığını söylüyor ve ekliyor: "İnanç kişiye özeldir. İktidarın aleti olduğunda ise çok yıkıcıdır!"..
"Her kutsal figürün ardında gerçek bir insan vardır. Günümüzde herkesi bir anda ünlü yapıyor, tapınıyoruz. Gerçek insana, kendimize tahammülümüz yok belki de... Elizabeth veya Diana, anlamadan efsaneler yaratıyor, olmadı harcıyoruz" diyor Shekhar Kapur... Bu yıl Antalya Altın Portakal'ın önemli konuklarından, ünlü Hintli yönetmen Kapur, festivalin kapanış filmi olan 'Elizabeth: Altın Çağ' ile inançlar arası hoşgörüye değinirken; kutsal kavramının ardındaki insan kavramını da sorguluyor. "Günümüzde kültürel ve ekonomik değil dinler savaşı yaratıldı. Oysa inanç kişiye özeldir. Hoşgörü sadece zarif bir kelime değildir, gerçekten anlaşıldığında barışı sağlar" diyen ünlü sinemacı, Zen öğretileri ışığında hayatta yanıt değil soru sormanın önemli olduğunu vurguluyor.

* 98 yılnıda kimsenin tanımadığı Cate Blanchett'ı keşfettiniz, risk değil miydi?
Evet, tanınmamış bir oyuncuydu ama zaten hayatta hep risk almıyor muyuz! Yetenekli olmasının yanısıra; tüm dönemlere uyan muhteşem oyuncu. Geçmiş, şimdi veya bilim kurgu, onu her rolde oynatabilirsiniz.

* Zen felsefesini benimsiyorsunuz, bu karmaşık alemde huzur bulmak, iç yolculuğunu ihmal etmemek zor değil mi?
Herşey çok zordur ama zor olduğu için pes edemeyiz. Mutlak bir mutluluk olmadığını da biliyoruz. Dediğiniz gibi iç yolculuğunu ihmal etmemek gerek. Hayatta mücadele ederken savunma halinde olmamak, esnek durmak lazım. Aksi takdirde her an ortadan ikiye kırılabilirsiniz.

* Bu doğu felsefesi Hollywood gibi çekişmeli bir kaos ortamında çok işinize yarıyordur o zaman...
Kaos her yerde var. Ama sizin içinizin hazır olması, gurur gibi parazit duygulara yer vermememiz gerekiyor. İçinde yaşadığımız zor bir dönem. Belki tüm çağlar için bunu söyleyebiliriz ama inanç gibi son derece kişiye özel bir duygunun politikacılar tarafından yine malzeme yapılması korkutucu.

* Filmdeki mezhep çatışmaları da bu anlamda günümüzle çok örtüşüyor...
Şimdi dinler savaşı var. Yapay bir gündem ve dar görüşlü bir bakış açısı hakim. İnanç kişiye özeldir. İktidarın aleti olduğunda yıkıcıdır oysa yapıcı, birleştirici olması gerekir.

* İspanya Kralı II. Philip'in kör inancı günümüze de açık bir uyarı değil mi?
Tamamiyle! Herşeyi Tanrı'nın değişmez kelamı olarak alıyor ve yıkıcılığa bir bahane olarak kullanıyor. Çünkü bu kelamın yoruma açık olduğunun farkında değil, herkesten korktuğu için de yüreğine sormadan basitçe uyguluyor. Tanrı'nın kelamı diye kötülük yapıp yapıp sonra da sorumluluğu Tanrı'ya havale etmek, Tanrı'nın kendisine hakarettir.

PRENSES DIANA'YI ÖLDÜRDÜK!
* Katolikliği karaladığınız gerekçesiyle tepki aldınız, sizce dünden günümüze eleştiriye tahammülsüzlük aynı mı?
Dönem dönem değişiyor bazı şeyler ama bir bakıyorsunuz geriye dönmüşüz. Katolikliği, protestanlığı, monarşiyi veya İngiltere'yi savunmuyorum. Bilakis ben yaratılan kutsal figürlerin adındaki miti çözmeye çalışıyorum. Fazla uzağa gitmeden Prenses Diana'ya bakalım. Herkes onu kutsal bir figür yaptı ama o da normal bir genç kadındı. Kendi hayatını yaşamaya kalktığında öldürdük onu çünkü açlığımızı bastıramadık. Ölünce de efsane katına yükselttik.

* Efsanelere olan düşkünlüğümüz zaten öldürücü değil mi?
Maalesef, en kolayı bir üst varlığa inanmak ama bizler yapay efsaneler yaratıyoruz, sonra da bozuyoruz.

* Üçüncü Elizabeth filmi ne zaman geliyor?
Seyirci gişede bu ikinci 'Elizabeth'e de ilgi gösterirse üçüncüsü çekilir. Kraliçe'nin son dönemlerini anlatmak istiyorum. Bu film 55 milyon dolara maloldu, bana göre çok fazla para...
Haberin fotoğrafları