kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 25 Kasım 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Molly Sims

Amerikan top model Türkiye'de onu seçti

EYLEM BİLGİÇ GÜNAYDIN
Geçtiğimiz günlerde uluslararası turizm derneği 'Skal' tarafından 'Türkiye'nin En İyi Rehberi' seçilen Saffet Emre Tonguç, Türkiye'ye gelen VIP turistlere rehberlik yapıyor. Tonguç, "Zenginlerle aynı dili konuşmak çok önemli" diyerek elit zenginleri gezdirmenin inceliklerini anlattı..
Rehber Saffet Emre Tonguç, Türkiye'ye gelen dünyanın en zengin isimlerine ülkemizi tanıtıyor. Mesleğinde o kadar başarılı ki, şimdiye kadar birçok ödül almış. Beşinci ve son ödülü; 90 ülkede, 22 bin üyeye sahip Skal International adlı turizm derneğinden geldi. Dünyanın dört bir yanındaki dernek üyelerinin, elektronik oylaması sonucu 'Türkiye'nin en iyi rehberi' seçilen Saffet Emre Tonguç'la; zenginlerle çalışmayı ve yaşadığı ilginç anekdotları konuştuk...

* Türkiye'de 10 bin tane profesyonel rehber var, bu ödül neden size verildi?
Bence birkaç sebebi var. 'Türkiye'de Görülmesi Gereken 101 Yer' adlı bir kitap yazdım, bu kitabın İngilizcesi de çıktı. Bir de, Akbank'ın 41. yılı için 'Avrupa'da Görülmesi Gereken 41 Yer' diye bir kitap yazdım. Eminim bunların büyük etkisi olmuştur. Bunun dışında; ben yıllardır zaten VIP rehberliği yapıyorum, yani Türkiye'ye gelen çok önemli insanları gezdiriyorum. Ama ödülü almamda; eğitimimin de önemli rolü olduğuna inanıyorum. Boğaziçi Üniversitesi'nde, beş yılda üç bölüm bitirdim; turizm, siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler ve tarih yüksek lisansı. Üzerine de Viyana'da iki sene doktora çalışması yaptım.

* VIP rehberlik ne demek?
Türkiye'ye çok önemli konuklar geliyor, ben onlara rehberlik yapıyorum. Örneğin bu yıl; İtalya cumhurbaşkanı Carlo Azeglio Ciampi'yi, Amerikalı top model ve oyuncu Molly Sims'i, dünyanın en önemli otelcisi Ian Schrager'ı, Google'ın CEO'su Eric Smith'i, Bilboa, Venedik, NewYork gibi birçok şehirdeki birçok önemli müzenin sahibi Guggenheim Ailesi'ni ve 'Under The Tuscan Sun' kitabının yazarı Frances Mayes'i gezdirdim. Bunlar bilinen isimler... En az onlar kadar zengin ama isim olarak bilmediğimiz insanlar da var. Türkiye'ye özel uçaklarıyla geliyor, presendential süitlerde kalıyor, en lüks restoranlarda yemek yiyorlar. Mesela en son gezdirdiklerimden bir tanesi, Hillary Clinton'ın en büyük bağışçısı olan Ben Ringel'di. Tur esnasında Hillary Clinton kendisini belki beş kez aradı.

STATÜ SEMBOLÜ ŞİRKET
* Peki tüm bu isimler neden sizi tercih ediyor?
Benim çalıştığım şirketlerden bir tanesi, Amerika'daki çok büyük bir şirketin Türkiye'deki işlerini yapıyor. Amerika'daki bu şirketle seyahat etmek çok büyük bir ayrıcalık, aynı zamanda bir statü sembolü. Bu şirketten danışmanlık almak isteyen aileler, üye olmak için 250 bin dolar veriyor. Kabul edilirlerse, her yıl kişi başı 10 bin dolar ödüyorlar. Bu paranın karşılığında sadece onlara danışmanlık hizmeti veriliyor.

* O şirketin Türkiye'de seçtiği rehberlerden biri de siz misiniz?
Evet. Zaten Türkiye'de toplam 4-5 rehberle çalışıyorlar. Ama önemli gruplara genellikle beni veriyorlar. Sanırım onun da nedeni; mesleğimde beş ödül sahibi olmam. Daha önce 'Türkiye'nin en çok seyahat eden rehberi', iki kere üst üste 'En iyi seyahat yazarı' seçildim. Rotary'den 'meslek üstün hizmet ödülü' aldım. Tüm bunlar o şirket için de bir avantaj. Müşterilerine 'Türkiye'nin en iyi rehberi, seyahat yazarı seçilmiş birini veriyorum size' diyor.

DEVAMLI SINIYORLAR
* Dünyanın en zengin isimleriyle çalışmak nasıl?
Maalesef hâlâ çoğu Türkiye'yi üçüncü dünya ülkesi olarak görüyor. O yüzden onlarla aynı dili konuşmak çok önemli. Kendileriyle aynı dili konuştuğunu görürlerse, sana ona göre muamele ediyorlar. Örneğin Napa Vadisi'nden söz açtıklarında, sen de "Napa Vadisi'nde French Laundry'nin yemekleri çok güzeldir. Hatta aynı şefin New York'taki restoranı da oldukça başarılıdır" dersen onlarla aynı dili konuşmuş olursun. Yoksa sen üçüncü dünya ülkesinin bir vatandaşısın onlara göre...

* Zenginlerin talepleri çok farklı oluyor mu?
Bir kere çok zorluyorlar, limitlerini görmek istiyorlar, olmayacak şeyleri de yapabilir misin diye bakıyorlar. Örneğin Leon Black, İstanbul'daki son gecesinde 'Coffee table book' denilen; sehpaların üstüne konulan kalın, resimli kitaplardan almak istedi. Akşam 21.00 olmuştu ve Ramazan olduğu için hemen her yer kapalıydı. Ama tanıdığım biri dükkanını açtı, yirmi tane kitabı alıp otele getirdi. Aslında burada Leon Black'in amacı beni test etmekti, onun için neler yapabileceğimi görmekti.

* Madem bu kadar zengin geliyor, Türkiye'ye iyi para bırakıyorlar mı?
Evet, bırakıyorlar. Ama maalesef Türkiye, her şey dahil sistemi yüzünden turizmden para kazanamıyor. O yüzden, elit turistlerin Türkiye'ye gelmesi lazım. Çünkü elit turist çok iyi para bırakıyor. Bu nedenle Türkiye'nin bunlara yatırım yapması lazım. Ama maalesef devletin bu konudaki politikası çok yanlış. Ve Türkiye'ye gelen elit turist oranı yüzde 5. Aynı oran Yunanistan'da ise yüzde 20. Dolayısıyla işin kaymağını onlar yiyor.

TÜRK ZENGİNLER UKALA
* Size göre yabancıları mı yoksa Türkleri gezdirmek mi daha kolay?
Yabancıları gezdirmek çok daha kolay. Türkiye'deki zenginlerin çoğu sonradan görme olduğu için beklentileri, talepleri çok daha farklı oluyor. Her fırsatta paranın konuştuğunu görüyorsunuz. Yabancılar hiçbir zaman kim olduklarını, sahip oldukları şeyleri anlatmıyor. Ancak google'a bakarsanız öğrenebiliyorsunuz. Ama Türkiye'de insanlar daha ziyade paralarıyla kişilik satın aldıkları için, onlarla tur yapmak çok zor. Tabii kaliteli Türk turistler de var, fakat onlar da çok ukala oluyor.
Haberin fotoğrafları