Belden aşağı...

AHSEN Unakıtan, sıra dışı bir kadın. Kimi, onun, açıktan açığa "Ben kocamı seviyorum" demesini, eşine "Sevgili Maliye Bakanım" diye hitap etmesini, makamının ağırlığına yakışmayan bir tavır gibi değerlendirebilir. Veyahut başörtüsünü biraz farklı bağlamasını, taviz addedebilir. Ama ben, samimi tepkilerini, içinden geldiği gibi davranmasını, kurallar yerine kalbinin sesini dinlemesini beğeniyorum.
Bu yüzden "sıra dışı" diyorum. Çocuklarının aleyhine yazılanları okuyunca, telefona sarılıp gazeteciyi araması da, onun sıra dışılığının bir tezahürü.
Ben de anneyim; bu yüzden, bir annenin, en çok evladına yönelik saldırıdan etkileneceğini bilirim. Çocukları, bir kadın için, Aşil'in topuğudur . Onu öldürmek istiyorsanız, oğluna veya kızına zehirli oklarınızı fırlatın.
Ahsen Hanım'ın, oğlu Abdullah, kızları Fatma ve Zeynep için yazılanları düzeltmek maksadıyla Can Ataklı'yı aradığını okuyunca, bunları düşündüm. Sonuçta Can, ikna olmuş ki, konu tatlıya bağlanmış.
Tayyip Erdoğan'ın damadına yönelik saldırıdan da söz etmek isterim. İddiayı ortaya atan CHP. Berat Albayrak'ın çalıştığı şirket, Irak'ta Barzani'nin karargâhını inşa ediyormuş. Bu yüzden Tayyip Erdoğan Kuzey Irak operasyonuna yanaşmıyormuş .
Çok vahim bir suçlama. Ama Erdoğan, söz konusu şirketin, bırakınız karargâh yapmayı, Irak'ta hiç işi olmadığını açıkladı. Başbakan o kadar öfkelendi ki, yalancı ve müfteri kelimelerini hafif bulmuş olmalı, " Siyasi kalpazan " diye okkalı bir sıfat icat etti.
Siyasetçilerin yakınlarının çok dikkatli davranması gerektiğine inanıyorum. Mesela Adnan Menderes, oğlunun ticaretle meşgul olmasını istememiş, onu Dışişleri Bakanlığı'nda memur yapmıştı. Yaptı da ne oldu! Bu memleket onun kıymetini bildi mi? Ne Atatürk düşmanlığı kaldı, ne örtülü ödenek ve cımbız davası...
Siyasette polemik güzel bir şeydir ama, üslubun muhafaza edilmesi şartıyla. Belden aşağı vurdunuz mu, bumerang gibi ters teper.