İlkokul sıralarında içtiğimiz andı önce Show TV ve TOÇEV'in ortaklaşa düzenlediği Yaşasın Okulumuz kampanyası hatırlatmıştı. Çocuklar usanmadan tekrarlıyorlardı: "Küçüklerimi korumak, küçüklerimi korumak, küçüklerimi korumak..." Peki büyüyünce koruyabilmiş miydik? Okul önlerinde döner arası Ecstasy satanları, devletin yurtlarında yaşananları, kapkaç çetelerinin ağına düşen minikleri görünce insan buna kolay kolay "Evet" diyemiyor ne yazık ki... Mahsun Kırmızıgül ise merakla beklediğim Beyaz Melek filminde ilkokul andımızın ikinci bölümünü hatırlatmaya çalışmış: "Büyüklerimi saymak..." Analara, babalara, dedelere, ninelere saygı göstermenin, onları koruyup kollamanın, baş tacı etmenin artık sadece "Anadolu'ya özgü" bir anane olarak kaldığının altını çizmiş. (Türkiye'deki huzurevlerinin yüzde 80'i büyük şehirlerde bulunuyor. Anadolu'da açılan huzurevlerinin yüzde 5'i ise talep olmadığı için kapatılmış!) Bugüne kadar Doğu'nun sorunları için bazı batılı yönetmenler ellerini alınlarına siper edip, plazalardan güneşin doğduğu yöne doğru bakarak film çekerlerdi. Diyarbakırlı Mahsun tam tersini yapmış. Doğup, büyüdüğü yerlerden, büyük kentlere keskin bir bakış fırlatmış ve yitip giden insani değerlerimizi hatırlatmak için kameranın arkasına geçmiş. Peki olmuş mu? Hiç de fena olmamış. Film zaman zaman fazla didaktik bir üslup kullanmasa, Mahsun senaryo yazımı aşamasında azıcık dış yardım alsa, söyleyeceklerini kelime ile değil, görüntüyle perdeye taşımayı yeğlese belki daha iyi olacak ama yine de kendisini alaycı bir tarzda eleştirmek için bekleyen "entel dantel takımına" fırsat vermemiş. Tabii ki bu film Mahsun'u kırmızı halılarda yürütmekten uzak, mütevazı bir ilk deneme. Ancak keşke her yönetmen ilk filmini böyle çekebilse... Beyaz Melek'in müziklerine bayıldım. Prag Senfoni Orkestrası ile Londra'da yapılan kayıtlar muhteşem. Mahsun'un beste ve derlemeleri de öyle. Filmin "sergi açılabilecek" nitelikteki Anadolu fotoğrafları son derece etkileyici. Özellikle Tuz Gölü, nehir ve cirit sahneleri "Helal olsun" dedirtiyor. Mahsun en büyük handikapını ise kolaylıkla aşmış. O handikap ne mi? Her biri "tarihi" değerdeki oyuncuları, onları kırmadan, sağlık sorunları yaşatmadan ama "istediği gibi" yönetebilmek. Sadece bu bile Mahsun'u alkışlamama yetiyor. Oyunculukları tek tek kritik etmeye dilim varmaz. Zira yaşlı karakterlerin hepsi Türk Tiyatrosu'nun duayenleri. Senaryoyu çok sevdikleri, film için "hayatlarını" ortaya koymalarından zaten belli.. Hepsinin ellerinden öpüyorum. Sarp Apak da "beklentileri" karşılayacak bir oyun çıkarmış. Peki filmin en başarılı oyuncusu kim mi? Kesinlikle Mahsun Kırmızıgül... Filme giderken yanınıza iki kutu lokum almayı unutmayın. Zira çıkar çıkmaz en yakındaki huzurevini ziyaret etmek isteyeceksiniz...
Bugünkü Tüm Yazıları
Küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak...
Yayın tarihi: 14 Kasım 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/14/gny/haber,80C171E83EA14F25AAB28D52973BBA96.html
Tüm hakları saklıdır.